3 Haziran 2021 Perşembe

İBLİS - ŞEYTAN - ŞEYÉTİN (ŞEYTANLAR)İblis: Kur'an'da Adem (a.s) bağlamında geçer.Adem kıssası dışında iblis kelimesi sadece bir âyette geçmektedir.(Şuara- 95)Yani iblis kelimesi, bir âyet dışında Adem (a.s) a secde etme bağlamında geçmektedir.Secde emrine olumsuz yanıt verdikten sonra iblis, "şeytan" sicil ve damgasını alıyor.Artık bundan sonra o iblis değil, şeytandır.Ve kiyamet gününe kadar insanın duygu ve düşüncesinde var olacak olan iblis değil, şeytandır.İblis, sadece Adem ile eşine düşman iken, şeytan bütün insanlara düşmandır.Şeytan sapkınlığı, beşer masumiyeti, insan ise günah ve sorumluluğu temsil ediyor. Adem ve eşinin çıkarıldıkları özel bahçe ise, cenneti sembolize etmektedir. "Şu ağaca yaklaşmayın" emri, "vahyi" temsil ederken, iblisin "vesvese etmesi" ise, uydurma din adamlarının "rivayet" ve "ictihadlarını" temsil ediyor. Kur'anda bulunan "sihirbaz" kelimeleri uydurma din adamlarını sembolize ederken, "sihir" kelimesi ise, insanları Allah yolundan engelleyip onunla aldattıkları uydurma dinin "hadis, ictihad ve mezhepleri"ni temsil etmektedir. "Küfür" ve "şirk" şeytan vesvesesinin din adamlarında ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Yani gerçek dünyada manevi ve zihinsel şeytanlar değil, insanları Allah'ın hidayet yolundan engelleyen şeytanlaşmış din adamları ve mezhep âlimleri hayata hakimdir. Kur'anda geçen "şeceretel-mel'ûnete" "mel'un şecere" (ağaç), "şirk ve küfrü, Allah adına iftira ve yalanları, din adına aldatma ve ihanetleri, Allah'ın âyetlerini gizleme ve her türlü kötü amelleri" sembolize ediyor. Kur'ana baktığımızda iki tür şeytanın var olduğunu görüyoruz.1-) Adem (a.s) bağlamında anlatılan simgesel, zihinsel yani sanal şeytan (iblis)2-) Kiyamet gününe kadar insanların inanç ve fikirleri üzerinde güç ve iktidarları sürecek olan, uydurma din adamlarında ete kemiğe bürünmüş gerçek şeytanlar.Simgesel olan şeytanın yani cin şeytanının insanlar üzerindeki etkisi çok zayıftır.(Nisa-76) Sanal şeytanın iman edenler üzerinde hiç bir hakimiyeti yoktur.Onun güç ve hakimiyeti kendisini veli edinen ve onu Allah'a şirk koşanlar üzerindedir.(Nahl-100) Esas güçlü ve saptırıcı bilgileriyle etkili olanlar, insan şeytanları yani din adamlarıdır.Cin ve insan şeytanlarına örnek bir âyet."De ki: İnsanlarin Rabbine sığınırım; insanların melikine, insanların ilâhına. Hannasın (şeytanın) vesvesesinin şerrinden O (şeytan) ki insanların göğüslerine vesvese verir.Cinlerden ve insanlardan olanına"Nas-1/6)İnsan, sapkınlıktan yani şirk ve küfürden hidayete dönüş fırsat ve kabiliyetini tamamen kaybedince adı ister Ali, ister veli, ister iblis olsun, artık o "şeytan" sicil ve damgasını almış sayılır.Esas etkili olanlar, şeytanı temsil eden ete- kemiğe bürünmüş, insan şeytanlarının inanç ve fikirde yaptıkları tahribattır. Genellikle şeytan kelimelerinin tekil olarak geçtiği âyetler zihinsel, simgesel ve sembolik şeytanla ilgili iken, çoğul geçtiği yerlerde ise, gerçek hayatta var olan insan şeytanlarını yani uydurma dinin âlimlerini anlatmaktadır."Şeytan" kelimesinin geçtiği âyetlerde inanç ve fikirde şeytani bir zeka ve akıl varken, "şeyétin" (şeytanlar) yani çoğul olarak geçtiği âyetlede ise, gerçek anlamda şeytani inanç ve fiillere sahip din adamlarının etkinliği vardır.Şimdi şu âyetlere dikkatli bir şekilde bakalım. "Ve onlar (din adamları) Süleyman'ın mülkü konusunda şeytanların tilavet ettikleri şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman (hakka aykırı hareket ederek) kafir olmadı. Ancak insanlara sihir öğreten şeytanlar kafir oldular..." (Bakara- 102) Âyetin güncellenmesi:"Muhammed'in hayatı konusunda şeytanların (muhaddis- müctehidlerin) tilavet ettikleri şeylere tabi oldular. Oysa Muhammed (Kur'an haricinde hadis- sünnet bırakarak) kafir olmadı. Ancak insanlara sihir( hadis- sünnet- İctihad- mezhep) öğreten şeytanlar (din adamları) kafir oldular" Yukarıdaki âyette "şeytanlar" kelimesinin "din adamları" bağlamında kullanılmasının sebebi şudur.Bilinen anlamıyla, cin şeytanlarının insanlara sihir öğretmeleri mümkün değildir. Yani sünnetullah gereği cin şeytanlarının insanlarla biyolojik ve fiziksel temasa geçmeleri mümkün değildir.O halde âyette bulunan "şeytanlar" dan maksat "din adamları" iken, öğrettikleri "sihirden" maksat ise, "hadis, sünnet, mezhep, ictihad" gibi insanların akıllarını başlarından alan, onları sihirleyen, kendilerine mahkum eden zanni ve uydurma dinin bilgileridir.Şimdi şu âyeti tedebbür edelim.(Ey Nebi!) De ki: Allah'ı bırakıp da (yanında, birisinde, bize faydası da zararı da dokunmayan şeylere mi dua edelim! Allah, bizi (vahiy'le) hidayete ilettikten sonra ökçelerimiz üzerinde gerisin geri (küfre- şirke) mi dönelim. Arkadaşlarının "bize gel" diye (vahyin) hidayetine davet ettikleri; şeytanların (batıl din öncülerinin) aldatıp şaşırttığı kimseler gibi mi olalım?Deki: Hidayet ancak (vahiy'le) Allah'ın gösterdiği yoldur.Ve biz âlemlerin(insanların) Rabbine teslim olmakla emrolunduk"(En'am- 71) Bu âyette bulunan "şeytanlar"dan maksat yine "din adamları"dır. Çünkü gerçek anlamda din adamlarından başka hiçbir güç insanları hidayetten uzaklaştırıp saptıramaz.Mesela şu âyete bir göz gezdirelim. "Böylece her Nebi'ye ins ve cin şeşeytanlarını düşman yaptık. Onların bazıları bazılarına aldatıcı yaldızlı sözler vahyederler. Eğer Rabbin dileseydi (iradelerine ipotek koysaydı) bunu yapamazlardı. Onları iftiraları ile baş başa bırak"(En'am- 11Âyette geçen "... yaldızlı sözler..." ve "... onları iftiraları ile baş başa bırak..." cümleleri, bu şeytanların insan cinsinden olduklarını açık olarak gösteriyor. Kur'an'ın "şeyétin" "şeytanlar" olarak tabir ettiği kimseler Adem (a.s) ın aldanmasına sebep olan cinni şeytanın izcileri, evliyaları, önderleri yani onun öğretilerinin din adamlarıdır.Şu âyet bu gerçeği ifade etmektedir. "... şeytanlar kendi evliyasına sizinle mücadele etmeleri için vahyeder, eğer onlara uyarsanız kuşkusuz sizde müşriklerden olursunuz" Yukarıdaki âyeti cinni şeytanın insanlardan yani uydurma dinin öncülerine ve imamlarına vahyettiğini, şeytan evliyası olan din adamlarına uyulmasının şirk olduğunu açıkça göstermektedir. Âyette geçen "leyuhune" "vahyederler" "yalan ve iftiraları vahiy gibi anlatırlar, veya inanç, fikir, amel, anlayış ve zihin bakımından her an birbirleriyle bağlantı içerisindedirler" anlamına geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder