30 Kasım 2019 Cumartesi

KABİR AZABI VAR MI?
(2.YAZI)
Şu soru çok önemlidir.
 Neden âhiretteki cehennem azabını anlatan yüzlerce ayete mukabil bir tane kabir azabını anlatan ve açıklayan âyet yoktur.
 Cehennem azabının Kur'an'da bu derece geniş anlatılmasının sebebi azabın ciddi ve sakınılması gereken bir iş olduğunu ortaya koymak içindir.
"... Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar,  (ateşe nasıl sabredecekler"
( Bakara -175)
 Azap ciddi bir iştir, kendinizi koruyun demek istenmiştir.
Yani kabir azabı olsaydı onu anlatan onlarca âyet olması gerekirdi.
 (Ey Müşrikler!) Sizde ondan başka dilediğinize kulluk edin! De ki:  Gerçekten hüsrana  uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini hüsrana  sokanlardır.  Bilesiniz ki, bu apaçık husrandır. Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da öyle tabakalar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor.  Ey kullarım! Kendinizi koruyun"
( Zümer,  15- 16)
Allah'ın kitabında  bir çok konu hakkında ayrıntıya varacak açıklamalar yer alırken kabir azabı hakkında en ufak bir işaretin bulunmaması kabir azabının olmadığını gösterir.
Ashab-ı Kehf'in mağarada üç yüz dokuz yıl kaldıktan sonra uyandırılmalarının hikmet ve sebebi de öldükten sonra dirilmenin  mümkün olduğunu ve kabirde pek kısa bir zaman kalınacağını ortaya koymak içindir.
 Yine Bakara süresi 259. âyetindeki kıssada kabir hayatının "bir yiyeceğin ve içeceğin bozulmama müddeti" kadar olduğu veciz bir şekilde ortaya konmaktadır.
Dolayısıyla berzah aleminde Adem (a.s)  döneminde ölen ile kıyametin son anında ölen  arasında zaman açısından fark bulunmamaktadır.
Zaman dünya hayatında yaşayanlar için  vardır, kabirde zaman diye bir şey söz konusu değildir.
 Karakolda hesap, kitap, mahkeme ve cezalandırma olmaz.
 Aslında bizim bir gecelik uykumuz kabir hayatı ve uykusundan çok uzundur.
 Ölen her insan hangi zamanda ölmüş olursa olsun kabirde çok kısa bir zaman dilimi kaldıktan sonra kıyamet kopacaktır.
( Naziat- 46; Ahkaf- 35; Yasin, 51- 52- 53- Rum- 55- 56 ; İsra-52)
Kur'an'ın kabir uykusu için kullandığı "bir saat" kavramı, Araplar arasında "bir an" anlamına gelmekteydi.
 Yasin süresi 52. âyetinde geçen "...Eyvah eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı?" cümlesi  dikkat çekicidir.
 Kabir azabı olmuş olsaydı bizi kabrimizden kim kaldırdı? demezlerdi.
Azap gördüklerinin bilincinde olurlardı.
Kabir azabının var olduğunu iddia eden mezhepçilerin  dayandıkları tek âyeti kerime şudur.
 "Onlar sabah akşamı ateşe arz olunurlar.  Kıyametin kopacağı gün de Firavun ailesini azabın en çetinine sokun denilecek"
(Mümin-46)
 Firavun'un ailesi hakkında olan bu âyet Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü esas alınarak şu âyetlerle birlikte değerlendirilmesi gerekir.
"Andolsun ki Musa'yı da âyetlerimizle ve apaçık delille Firavun'a ve ileri  gelenlerine gönderdik.  Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri doğru değildi.
Firavun,  kıyamet gününde kavminin  önüne düşecek ve onları çekip ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir! Onlar burada da (dünyada) kıyamet gününde de lânete  uğratıldılar. Onlara verilen bu armağan ne kötü armağandır"
(Hud,  96- 97- 98- 99)
 İkinci âyet şöyledir.
 "Biz de onu ve ordusunu yakalayıp denize atıverdik. Bak işte,  zalimlerin sonu nice oldu. Onları  ateşe çağıran öncüler kıldık,  kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir. Bu dünyada arkalarına lânet taktık. Onlar,  kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır"
( Kasas, 40- 41- 42)
 Dolayısıyla Mümin süresi 46.  âyetinde zikredilen "sabah akşam ateşe arzolunmak"  kabir azabı değil, peşlerine takılan lanet, beddua, kötü anılma, Musa (a.s) ın  onları sabah akşam uyarması, kalplerindeki ızdırap ve işkence olmalıdır. Tek gerçek budur.
Kiyamet saatinden önce yani  cehennem azabından başka hiçbir azabın olmadığı ile alakalı süre ve âyetler.
(Mürselat süresi- Kiyame süresi, Zilzal süresi, Tekvir süresi, İnfitar süresi, Mutaffifin süresi, inşikak süresi, Karia süresi- Naziat-34-46; Abese-33-42; Kaf, 20-30)
Özellikle Zümer suresinin 68-75 âyetleri bu konuda çok önemlidir.
Çünkü kiyamet saatini Sura üflemeden cennet ve cehenneme varıncaya kadar olayların özetini veriyor.
Yasin süresi 51-65  ile Kaf süresi 20-30 âyetleri de böyledir.
 Önemli bir gerçek  daha vardır ki bu çok önemlidir.
 Kabir azabının varlığında ısrar edenlerin İslam'dan, Kur'an'ın hikmetinden hiçbir şey anlamamış olmalarıdır.
 Önyargı ile yaklaşan birine, Kur'an kendisinden  hiçbir şey nasip etmez.
 Çünkü Kur'an kendisiyle birlikte bir ortak ve  rakip kabul etmez.
Şia ve Ehli Sünnet anlayışı cehaletin eyleme geçmiş hali gibidir.
 Onlar Kur'an'a kulak asmaz rivayetlerin bataklığında debelenip dururlar.
 Ehli sünnet ve Şia'nın kaynakları olan Buhari,  Müslim, Kâfi,  Meclisi, Kur'an'ın dengi olamazlar, onlar tahrif  edilmiş Tevrat ve İncil'in dengi bile olamazlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder