30 Kasım 2019 Cumartesi

İLHAD NE DEMEKTİR?
(1.YAZI)
Çukur anlamındaki "lahd" kökünden gelen ilhad sözlükte "haktan ayrılmak ve batıla sapmak" demektir.
 Dini literatürde ise "ilhad" "hakikatten sapmak, âyetlerin  manalarını  kendi mezhep ve meşrebi istikametinde yorumlamak" gibi anlamlara gelmektedir.
 İslam'ın ilk yıllarında Kur'an'a aykırı düşen davranışlara "İlhad" denirken, günümüzde  ortaya çıkan bu tür hareketlere kelam ve  felsefe açısından "ateizm" yani "dinsizlik" 
denmektedir.
 Kur'an'da "ilhad" kelimesi türevleri ile birlikte altı yerde geçmektedir.
"Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp batıla  sapanlar (âyetlerimizi saptıranlar)  bize gizli kalmaz.
O halde ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir"
( Fussilet- 40)
İslam dininden çıkma sonucunu doğuracak inanç ve görüşleri savunmak  anlamında Kur'an'i bir terim olan "ilhad" İslam dışı sapık,  inkârcı görüş ve yönelişleri ifade eden geniş bir kapsama sahiptir.
 İLHADİ TEFSİR
Doğruyu yansıtmayan, âyetleri gerçek amacından saptıran, hakkı kabul etmeyip onu  örtbas eden Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin veya tasavvuf ehlinin  Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü yani  İslam'ın temel ilkelerini esas almadan  gerçekleri ters yüz eden, hakka batılı karıştırıp dinde ihtilaf ve kargaşa yaratan bir tarzda âyetleri yorumlamaları ilhâdi tefsir konumuna giriyor.
 İlhâdi tefsirde Kur'an'ın ilim, hikmet ve ahlakı yoktur.
İlhâdi tefsirde esas amaç Kur'an'ın yetersizliğini ortaya koyarak insanları Kur'an'a gitmekten engellemek, şirk dinine ve batıl mezhebine alan açmaya çalışmaktır.
 İLHÂDİ TEFSİRE ÖRNEKLER
1-) "Ey Resul!  Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun  elçiliğini yapmamış olursun.  Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu  Allah hakikatin üstünü örten kâfirlere  hidayet'in yolunu (vahiy'den bağımsız olarak)  göstermez"
( Maide- 67)
Şia muhaddis ve müctehidleri bu âyette şöyle bir ilhâda  sapmışlardır.
 Onlara göre bu âyet veda haccından sonra Medine'ye dönerken dinlenme molası esnasında Ğadir Hum denilen bir mevkide Resulullah'a  nazil oldu.
Bu âyet Allah Resulüne vefatından sonra onun vekili olarak  Ali'yi yerine vâsi, imam, halife ve emiru'l- müminin olarak tayin etmesini emrediyordu.
Resulullah (a.s) da bu ilâhi emre uyarak kadın-erkek  herkesi davet edip Ali'ye biat etmelerini sağlamıştır.
Halbuki Şia âlimleri tarafından Ali'nin imamet ve hilafetine delil olarak gösterilen Mâide süresi 67. âyeti, 65, 66, 68 âyetlerinin bağlam ve bütünlüğü içinde  değerlendirildiğinde şöyle bir mana çıkmaktadır.
"Ey Resul!
 Daha önceki vahiy sahiplerinin yani Yahudi ve Hristiyan âlimlerinin yaptıkları gibi vahyi tebliğ etmede sakın bir zaaf ve gevşeklik göstermeyesin" 
Yani Mâide 67. âyet,  65. 66 ve 68. âyetler olmadan tam olarak anlaşılmaz.
Dolayısıyla âyeti bağlam ve bütünlüğünden koparmak büyük bir ilhâda ve yanlış bir inanca  sebep olmuştur.
Şia'nın hadis kaynaklarında Ğadir Hum günü ile  ilgili binlerce hadis mevcuttur.
Yani onlara göre Ali'nin imâmeti İslam dininin esasıdır.
 Fakat Allah Resulü'nden sonra bu biat emrinin gereğini yerine getirmeyerek, Sakife'de Ebu Bekir'i halife olarak seçtikleri için dördü dışında bütün sahabelerin dinden dönerek zalim ve kafir olmuşlardır.
Şia muhaddis ve müctehiderinin  tekfir etmediği sahabeler.
"Mikdat bin Esved, Selman-ı Fârisi, Ammar bin Yasir, Ebu Zer el Gifari"
Şia'da Ğadir Hum günü en büyük bayram olarak kutlanır.
Bu kutlamalar günlerce devam eder.
Ğadir Hum  bayramıyla ilgili rivayetler okunur, dersler verilir, konuşmalar yapılır.
Bu bayramın dinde ne kadar  mübarek ve faziletli bir gün olduğu anlatılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder