18 Ekim 2019 Cuma

GEÇMİŞE TAKILIP KALANLAR SADECE ACI ÇEKER.
(9.YAZI)
SELEFİLİK :
 Din ve hüküm olarak Kur'an'ı Mübin'den başka hiçbir kaynak olmadığı ile ilgili yüzlerce ayet vardır.
Yani Allah tarafından indirilen vahiy'den başka hiçbir kaynak insanları bağlamaz.
İnsanlar sadece indirilen vahiy'den sorumlu  tutmuşlardır.
 Fakat SELEFİ anlayış, İslam dini için tâbiin ve tâbe-i tâbiin döneminin görüş ve uygulamalarını tek rehber olarak kabul eder.
 Selefi inanç ve  anlayışa göre Allah Resulü'nden sonra gelen ilk iki nesil İslam dinini doğru olarak temsil etmişlerdir.
Selefilere göre, sahabe, tâbiin ve tabe-i tâbiinden sonra gelenler tam olarak İslamı temsil edemezler.
Selefi anlayışa göre Allah Resulü adına nispet edilen yani onun adına uydurulan rivayetler  aynen Kur'an gibi dinin bir parçası konumundadırlar.
Halbuki Kur'an'a baktığımızda her insanın yüce Allah'ın özgür bir kulu olduğu ve onun indirdiği vahyin  muhatabı olduğunu görürüz.
 Allah elçilerinin tek görevi indirilen mesajı insanlara bildirmekten ibarettir.
 Elçilerin görevi vahyi tebliğ ve tebyin etmek yani onu ilan etmek ve muhataplarına  ulaştırmaktır.
Her insan kendi aklı ile karar verme, özgürlüğünü sonuna kadar kullanma, tefekkür etme ve sorgulama yapabilme kabiliyetine sahip olarak yaratılmıştır.
Dolayısıyla Selefi inanç biçimi, hem akla ve tefekküre, hem Kur'an'i ilkelere hem de özgürlük ve sorgulamaya karşı mücadele etmiştir.
 Selefi düşünce aklın kullanmasına karşı çıkmış, İslam dininde tek kaynak olan vahyin yanına Sünnet adı altında dünyanın en karanlık rivayetlerini kaynak olarak kabul etmiştir.
Selefi akide,
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünden,  Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farklardan, vahyin kavramlarının hangi anlama geldiğinden  haberi  olmadığı için uydurma rivayetleri Kur'an'ın tefsiri ve  açıklaması olarak kabul etmiş,
 insanların fikir sahibi olma, akıllarını kullanma, geleneği sorgulama ve doğruları bulma hakkına karşı çıkmış, vahyin sorun çözme yöntemini değil,
selefin uygulamalarını  esas almıştır.
 Dolayısıyla Selefiler, insanları siyasal anlamda hüküm verebilecek ve kendini yönetecek özgür bir varlık olarak kabul etmezler.
 Bu Kur'an'sız zihin yapısı,  insanların hem onur ve özgürlüklerini  hem de sorumluluklarını ortadan kaldırmaktan başka hiçbir şeye yaramamıştır.
 Selefilik inancı zamanla iman edenleri çok kötü yönde etkilemiş, Selefi ve Sünni inancı her tarafı kaplamıştır.
Bugün İslam toplumunda Kur'an'sızlığın  ve akıl tutulmasının arkasında bu tasavvuftan daha tehlikeli olan Selefi ve Sünni  düşünce yatmaktadır.
 Maalesef Selefi inanç, rivayetleri kutsayarak  Kur'an'ın anlamının buharlaşmasına da sebep olmuştur.
 Atalarından intikal eden iftira rivayetleri sorgulayacak yerde bu yalanların üzerini örten,  daha sonra da onları kutsayan ve dinde  kaynak olarak görmeye çalışan ilimsiz iman sahiplerine  Selefi adı verilir.
 Allah Resulü'nün vefatından sonra cahiliyenin siyasal taassubu dini hayata el koymuş ve dini hayatı siyasallaştırmıştır.
 Bundan sonra Allah Resulü'nün Kur'an ile inşa ettiği insanları yönetmek için toplum kesimleri arasında siyasi mücadele dini alana sürüklenmiştir.
 Artık şahsi çıkarlar ve siyasi sorunlar dini sorunlara dönüşmüştür.
 İslam toplumunda siyasetten kaynaklanan sorunlar zamanla hız kazanmış,  toplumsal ihtilaflara,  kavgalara ve savaşlara dönüşmüştür.
Üçüncü halife olan Osman başkent Medine'de iman edenler tarafından katledilmiş, dördüncü  halife olan Ali döneminde sahabe arasında binlerce insanın ölümüne neden olan Cemel ve Sıffin savaşları meydana gelmiştir.
Halbuki Allah'ın mesajına gittiğimizde onun,  dünya hayatının en mükemmel mesajı   olduğunu, her zaman ve mekana uyum sağladığını görürüz.
 Kur'an'ı Mübin,  belli bir zaman dilimine sıkıştırılmış,  statik, durağan bir sistem önermez.
 Bugün olduğu gibi yirmi bin yıl sonra da  bağlılarına o zamanki hayata dair özel ve  çağdaş bir anlayış kazandıracaktır.
 Ancak Kur'an'ın mesajı, geçmişte olduğu gibi günümüzde de Selefi- Şii-Sünni- Batıni ve siyasal islamcıların militan nefreti ile karşı karşıyadır.
 İman edenlerin kendi içlerinden çıkan  mezhep ve fırkalara karşı Kur'an'ın mesajı çok savunmasızdır.
 Çünkü Allah tarafından indirilen vahiy sistemi ile Allah Resulü adına uydurulan rivayetler (metin değil)  mana itibariyle birbirinin içine karıştırılmış, özellikle ilk üç neslin haber ve  uygulamaları ile dinin  tamamlandığı inancı yerleştirilmiştir. 
Dinin tek kaynağı olması gereken vahyin yanına birçok kaynaklar eklenerek Kur'an'a dolayısıyla  Allah'a karşı şirk  koşulmuştur.
 Kur'an'ın mesajına en büyük saldırı ve ihanet Selefi, Sünni ve Şii  inanç altyapısından gelmiştir.
 Bu inanç yapısı,  dinde kaynakları çoğaltmış  Allah Resulü'nü Kur'an'dan koparmış ve dindeki konumunu yerle yeksan etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder