4 Ekim 2019 Cuma

GEÇMİŞE TAKILIP KALANLAR SADECE ACI ÇEKERLER
(5.YAZI)
Allah Resulü'nden sonra meydana gelen siyasi düşüncede iki ayrı ucu teşkil eden Sünni ve Şii anlayışlar bu konuda aynı inancı paylaşmaktadır.
 Yani Sünnilere göre yüce  Allah siyasi hakimiyetini iman eden toplum vasıtasıyla daha doğrusu devleti idare eden "Kral, halife ve padişah" vasıtasıyla,
Şiilere göre ise "masum İmamlar" vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.
 Ehl-i Sünnet ve Şia'nın âlimleri  hüküm âyetleri ile aslında atalar dininin sorgulandığını düşünmediler.
 Bu da "Nebi ile Resul'ün" arasında bulunan farklardan ve  Kur'an'ın kavramlarından  haberleri olmadıkları  için rivayetleri din olarak algılamalarında kaynaklanmıştır.
 Yani Şia ve Ehli Sünnet'e göre "Resul'e itaat etmek"  rivayetleri benimseyip din olarak almak anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla bütün iş Kur'an'a karşı olan  cehalette gelip düğümleniyor.
 Şii mezhebine göre toplumun kendisine özgü bir anlayış ve gerçekliği yani siyasal bir  hakimiyet-i bulunmamaktadır.
 Çünkü toplum Kur'an'ı tam olarak anlamaktan mahrumdur.
 Kur'an'ı tam olarak anlama ve hayata aktarma ancak masum kılınmış İmamlar tarafından gerçekleştirilir.
Şia "Temiz olmayanlar ona  dokunamaz" (Vakıa-79) âyetini "on iki  imamdan başka gerçek olarak kimse Kur'an'ı anlayamaz" olarak okumuşlardır.
Onlara göre Ahzap süresi 33.  âyetiyle Allah, Ehl-i Beyti her türlü günahtan koruma altına almıştır.
 On iki  imamın otoritesini temin eden şey onların Allah tarafından tayin edilen hakları ve hatasız olmalarıdır.
Şia'ya  göre zamanın imamını tanımayanlar gerçek Müslüman olmazlar.
Diğer taraftan Sünni anlayışa göre ise Allah'ın vekili ve gölgesi padişahlar ve devlet adamlarıdır.
Yani her ikisinde de Allah'a ait olduğunu inandıkları siyasal egemenlik O'nun vekilleri  tarafından kullanılmaktadır.
 Haricilik mezhebi, isim olarak sevilmemesine  rağmen zihniyet olarak Şia ve Ehl-i Sünnet'in  anlayışına  damgasını vurmuştur.
 Yani Şia ve Ehli  Sünnet'te,  siyasi ve devlet yönetiminde genelde harici anlayış hakim olmuştur.
Bugün de hüküm âyetlerinin Hârici yorumu Ehl-i Sünnet ve Şia'nın  anlayış ve inancına hakimdir.
 Sadece hakimiyet meselesi değil, Kur'an'da geçen pek çok kavramın içeriği Ehl-i Sünnet ve Şia alimlerince  yanlış yorumlanmış ve bu yanlışlıklar hâlâ devam etmektedir.
 Hakimiyet ile ilgili âyetlerin devletin yönetimi ile yani siyasetle ilgili olmadığı, âyetlerde mutlak güç sahibinin Allah olduğunun vurgulandığı görülmektedir.
 Mutlak gücün Allah'a ait olduğu konusunda Ehl-i Sünnet ve Şia arasında bir ihtilaf söz konusu değildir.
Esas ihtilaf, yüce Allah'ın, devlete ve  insana hükmetme, hakimiyet kullanma gücü olan siyasi egemenliği verip vermediği konusundadır. 
Kur'an'ı Mübin'e  göre siyasi hakimiyetin insana ait olduğu açıkça ortaya konmaktadır.
Devlet ve toplum idaresinde Allah'ın emri, topluma ait işlerin toplumsal idare yani Şura tarafından bir düzene sokulmasıdır.
(Âli İmran-15; Şura-38)
Adem'in yaratılış gerekçesinde onun yeryüzünde "halife" olduğu bildirilmiş, hür iradeli  ve kendi adına iş yapacak bir varlık olduğu açıkça belirtilmiştir.
( Bakara- 30; Enam- 165 )
Şia ve Ehl-i Sünnet'in  devlet ve din adamları, siyasi hakimiyetin millete ait bir hak olmasından hiçbir zaman hoşlanmamışlardır. Aslında Allah'a iman eden ülkelerde hakimiyetin kişi ve ailelerden daha çok halka ait olması siyaset konusundaki birçok sorunu çözebilecek niteliktedir.
 İşte bundan dolayı iman edenlerin yani Müslüman toplumun özgürlükçü  ruha dayalı bir siyasi yapılanmaya  geçmeleri, Şia ve Ehl-i Sünnet zihninin  hatalarını devam ettirmemeleri gerekmektedir. 
Rahman ve rahim olan Allah, özgür olma ya  da hürriyeti sonuna kadar kullanma imkanını her insana sunmuş ve insandan  hakimiyetini tam olarak kullanmasını istemiştir.
İman edenler,  bulundukları durumdan hoşnut değillerse kendi yönlerini  değiştirmek zorundadırlar.
 (Râd-11; 11 Enfal- 53)
 Siyasi ve toplumsal olayların kötü sonuçları ile milletin  karşılaşacak  olması bile siyasal  hakimiyetin millete ait bir hak olduğunu gösteriyor.
 Kur'an,  toplumsal ve siyasal ilişkilerin, milletin davranışlarının sonucuna göre şekilleneceğini  ortaya koymaktadır.
 Dolayısıyla siyasi  konudaki sıkıntılarımız Allah'ın kitabından değil, Ehl-i Sünnet ve Şia'nın  anlayışından kaynaklanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder