5 Ekim 2017 Perşembe

KUR'AN EHLİ MUVAHHİDLER MEZHEP İMAMLARINI CİDDİYE ALMAZLAR.
 (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını), (Hiristiyanlarda) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.
 Halbuki onlara ancak bir tek İlâha kulluk etmeleri emrolundu.
O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır"
(Tevbe, 31)
Aslında insanların geçmiş âlimleri ciddiye almaları ve onlara gerektiğinden fazla saygı göstermeleri cehaletten kaynaklanmaktadır.
 Birde mezhepçi cahillerin geçmiş âlimleri ulaşılmaz derecede yüce ve kutsal  olarak göstermeleri yüzündendir.
Nedense insanlar her zaman  atalarının uydurma dinini Allah'ın dinine tercih etmişlerdir.
Gelenekçi mezhepçiler  Kur'an'ı bilmiş olsalardı geçmiş âlimleri ve mezhep imamlarını yüceltmez, onların Kur'an cahili kimseler olduklarını bilirlerdi.
 MESELA,
İmam-ı Şafii Kur'an'ın en basit manalarını bile bilmekten aciz birisidir.
 Şafii bazı Kur'an âyetlerinde geçen "kitaptan" maksadın "Kur'an" "Hikmet"ten  maksadın da "Hadisler" ve "Nebi'nin Sünneti" olduğunu iddia etmiştir.
 Halbuki Kur'an'a göre "kitap"tan" kasıt "Kur'an" "Hikmet"ten kasıt ise "Kur'an'ın bağlam ve Bütünlüğü"  "Kur'an'ın Sistemi" "Kur'an'ın Çözümüdür"
(Bakara, 232)
 İmamı Şafi olarak şöhret bulan  Muhammed bin İdris  Kur'an'dan asgari derecede haberi olsaydı, kadınlara dokunmanın abdesti bozmayacağını, "âyette geçen kadınlara  temastan"(Maide, 6) maksadın  normal dokunma değil, cinsel ilişki olduğunu bilirdi.
Eğer mezhep imamları  Kur'an'ı bilselerdi "Nebiye salat etmenin" (Ahzab, 56)  Muhammed'e salavat çekmek değil,"Nebiye yardım ve destek" anlamına geldiğini bilirlerdi. İmamı Şafii Kur'an diye bir kitaptan haberi olsaydı, "bir çocuğun ana rahminde dört yıl  kalabileceği" içtihadını vermezdi.
 İmam'ı Ahmed bin Hanbel Kur'an diye bir kaynaktan haberi olsaydı,
 insanların sadece Kur'an'dan sorumlu olduklarını, dinin Allah tarafından indirildiğini ve Allah tarafından  tamamlandığını, Allah Resulü'nün sadece Kur'an'ı tebliğ ettiğini bilir, Kur'an'a rağmen ikinci bir kaynak olarak sünen-i yazmaya cür'et etmezdi.
 Kur'an'ın tek kaynak olarak yeterli olduğunun bilincine sahip olurdu.
 Eğer Mâliki mezhebinin imam'ı Mâlik bin Enes  Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğünü bilseydi,
 Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farktan haberi olsaydı,
 Allah'ın kitabına alternatif bir din icat etmez,  Nebi adına  iftira edilen binlerce uydurmayı toplayıp "Muvatta" yı kaleme almazdı.
Hanefi mezhebinin de Kur'an ile hiç bir alakası yoktur, tamamen uydurmalar üzerine bina edilmiştir.
 Yani Ahmet bin Hanbel ile Mâlik bin Enes'in günahı Muhammed bin İdristen daha büyüktür.
 Peki neden Kur'an'dan haberi olmayan bu Mezhep imamları ve muhaddisler ciddi bir itibar  görüyorlar?
 Eğer F Gülen'in 15 Temmuz'da yaptığı darbe başarılı olsaydı,
 Kur'an ehli muvahhidlerin üzerinde binbir baskı  kurulacak,  eserleri ve fikirleri yok edilecek, sürgün edilecek ve özgür iradelerine pranga vurulacaktı.
 Şu anda haklı olarak  terör örgütünün lideri  görülen  F Gülen'in mezhebinin, Ustadın'ın
 özellikle kendisinin fikirleri yüceltilecek,  büyük bir âlim,ulaşılmaz bir  müctehid, beklenen mehdi  olarak gelecek nesillere empoze edilecekti. Günümüz
 Ehli sünnetin cahil hocaları ve  ekran vaizleri de  F Gülen'i  yücelttikçe yüceltecek bir iki  asır sonra F Gülen'in fikirleri aynen mezhep imamları gibi  sorgulanamaz bir hale gelecekti.
 İşte gelenekçilerin mezhep imamlarını ve muhaddisleri bu derece yücltmeleri  mezhepçilerin  Kur'an ilminden uzak olmaları yani  cehaletten kaynaklanmaktadır.
Birde tarihte  onlara karşı çıkaracak aykırı bir ses ve  fikir olmadığı içindir.
 Burada en önemli konu, mezhepçi dincilerin atarları gibi Kur'an ilminden ve Kur'an ahlakından uzak oldukları için ağababalarının  dinine bu şekilde sıkı sıkıya yapışmaktadırlar. Yani kur'an'sızlık, cehalet, tefekkürun olmaması, sorgulama nimetinden mahrumiyet onları şirk'in bataklığında kalmaya mahkum ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder