KUR'AN EHLİ MUVAHHİDLER MEZHEP İMAMLARINI CİDDİYE ALMAZLAR.
(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını), (Hiristiyanlarda) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.
Halbuki onlara ancak bir tek İlâha kulluk etmeleri emrolundu.
O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır"
(Tevbe, 31)
Aslında insanların geçmiş âlimleri ciddiye almaları ve onlara gerektiğinden fazla saygı göstermeleri cehaletten kaynaklanmaktadır.
Birde mezhepçi cahillerin geçmiş âlimleri ulaşılmaz derecede yüce ve kutsal olarak göstermeleri yüzündendir.
Nedense insanlar her zaman atalarının uydurma dinini Allah'ın dinine tercih etmişlerdir.
Gelenekçi mezhepçiler Kur'an'ı bilmiş olsalardı geçmiş âlimleri ve mezhep imamlarını yüceltmez, onların Kur'an cahili kimseler olduklarını bilirlerdi.
MESELA,
İmam-ı Şafii Kur'an'ın en basit manalarını bile bilmekten aciz birisidir.
Şafii bazı Kur'an âyetlerinde geçen "kitaptan" maksadın "Kur'an" "Hikmet"ten maksadın da "Hadisler" ve "Nebi'nin Sünneti" olduğunu iddia etmiştir.
Halbuki Kur'an'a göre "kitap"tan" kasıt "Kur'an" "Hikmet"ten kasıt ise "Kur'an'ın bağlam ve Bütünlüğü" "Kur'an'ın Sistemi" "Kur'an'ın Çözümüdür"
(Bakara, 232)
İmamı Şafi olarak şöhret bulan Muhammed bin İdris Kur'an'dan asgari derecede haberi olsaydı, kadınlara dokunmanın abdesti bozmayacağını, "âyette geçen kadınlara temastan"(Maide, 6) maksadın normal dokunma değil, cinsel ilişki olduğunu bilirdi.
Eğer mezhep imamları Kur'an'ı bilselerdi "Nebiye salat etmenin" (Ahzab, 56) Muhammed'e salavat çekmek değil,"Nebiye yardım ve destek" anlamına geldiğini bilirlerdi. İmamı Şafii Kur'an diye bir kitaptan haberi olsaydı, "bir çocuğun ana rahminde dört yıl kalabileceği" içtihadını vermezdi.
İmam'ı Ahmed bin Hanbel Kur'an diye bir kaynaktan haberi olsaydı,
insanların sadece Kur'an'dan sorumlu olduklarını, dinin Allah tarafından indirildiğini ve Allah tarafından tamamlandığını, Allah Resulü'nün sadece Kur'an'ı tebliğ ettiğini bilir, Kur'an'a rağmen ikinci bir kaynak olarak sünen-i yazmaya cür'et etmezdi.
Kur'an'ın tek kaynak olarak yeterli olduğunun bilincine sahip olurdu.
Eğer Mâliki mezhebinin imam'ı Mâlik bin Enes Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü bilseydi,
Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farktan haberi olsaydı,
Allah'ın kitabına alternatif bir din icat etmez, Nebi adına iftira edilen binlerce uydurmayı toplayıp "Muvatta" yı kaleme almazdı.
Hanefi mezhebinin de Kur'an ile hiç bir alakası yoktur, tamamen uydurmalar üzerine bina edilmiştir.
Yani Ahmet bin Hanbel ile Mâlik bin Enes'in günahı Muhammed bin İdristen daha büyüktür.
Peki neden Kur'an'dan haberi olmayan bu Mezhep imamları ve muhaddisler ciddi bir itibar görüyorlar?
Eğer F Gülen'in 15 Temmuz'da yaptığı darbe başarılı olsaydı,
Kur'an ehli muvahhidlerin üzerinde binbir baskı kurulacak, eserleri ve fikirleri yok edilecek, sürgün edilecek ve özgür iradelerine pranga vurulacaktı.
Şu anda haklı olarak terör örgütünün lideri görülen F Gülen'in mezhebinin, Ustadın'ın
özellikle kendisinin fikirleri yüceltilecek, büyük bir âlim,ulaşılmaz bir müctehid, beklenen mehdi olarak gelecek nesillere empoze edilecekti. Günümüz
Ehli sünnetin cahil hocaları ve ekran vaizleri de F Gülen'i yücelttikçe yüceltecek bir iki asır sonra F Gülen'in fikirleri aynen mezhep imamları gibi sorgulanamaz bir hale gelecekti.
İşte gelenekçilerin mezhep imamlarını ve muhaddisleri bu derece yücltmeleri mezhepçilerin Kur'an ilminden uzak olmaları yani cehaletten kaynaklanmaktadır.
Birde tarihte onlara karşı çıkaracak aykırı bir ses ve fikir olmadığı içindir.
Burada en önemli konu, mezhepçi dincilerin atarları gibi Kur'an ilminden ve Kur'an ahlakından uzak oldukları için ağababalarının dinine bu şekilde sıkı sıkıya yapışmaktadırlar. Yani kur'an'sızlık, cehalet, tefekkürun olmaması, sorgulama nimetinden mahrumiyet onları şirk'in bataklığında kalmaya mahkum ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder