29 Ekim 2017 Pazar

GERÇEK ÖZGÜRLÜK VE EMNİYET:
Uydurma dinin önemli iki özelliği vardır. Özgürlük ve akıl gibi insanı var edecek değerleri bastırarak  esir etmektedir.
 Dolayısıyla uydurma dini özgürlük ve aklı kullanmaktan alıkoyan  son derece tehlikeli bir yol olarak görmek zorundayız.
 Aslında elçilerin izinde olan  Kur'an ehli muvahhidler uydurma dine karşı çıkarken özgürlük ve aklı kullanma gibi değerleri koruyup hak olan dinin asıl özünü savunmaktadırlar.  Yani asıl dindar olan uydurma dinin mensupları değil, Kur'an ehli muvahhidlerdir.
 Çünkü insan en seçkin varlıklardan olduğu için onu yaratan yüce  Allah'tan başka bir güce teslim olması yakışacak bir durum ve davranış değildir.
 Din de bu amaca hizmet ettiği sürece gerçek anlamda insan hak ve hürriyetlerine katkı sağlayabilir.
 Yani insanı başkaları karşısında kul ve  köle yapan din İnsanlık adına bir kurtuluş ve hidayet değil, bir cehalet ve yüz karasıdır.
 Gelenekçilerin  yolu, bir kaçış ve geriye dönüşü  içeren ilkel eğilimlere ağırlık verir.
 Kur'an hidayetinden ve hakikatinden, rahmet ve emniyetinden uzak olan birey,  yalnızlık ve ayrılık korkusundan kurtulmak için ona dayatılan geçmiş tarihi, hayvansal yaşamı yada atalarının dinine  dönme arzusuna sahip olur.
 Halbuki Kur'an'ın  güvenlik yolu,  insana aldatıcı bir şekilde ayrılık ve yalnızlık duyguları yaşatmaz.
 Dolayısıyla insanın yalnızlık sorununa tek çözüm yolunun gelenekçilik değil, ilericilik olduğunu söyleyebiliriz.
 Çünkü bu yol kökleri kadim tarihe kadar uzanan bir çözüm yolu, günümüze kadar şirke ve köleliğe, kibir ve orantısız güce karşı alternatif  ilâhi bir yol  olarak varolagelmiştir.
 Örneğin Nuh (Aleyhisselam)dan itibaren İbrahim, Musa, İsa, Muhammed (Aleyhimusselam) ile birlikte bütün Elçilerin  ve Nebilerin misyonu insanı tümüyle kendisi kılmak ve yaratılıştan gelen aydınlığa yönlendirmek, şirkin ürkütücü yalnızlığından insanı özgürlüğe kavuşturmaktır.
"De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk edelim? Allah bizi vahiyle doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle (şirke, yalnızlığâ)  düşüŕmek istedikleri, arkadaşlarının ise:"
Bize gel! diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (atalarımızın taptığına) mı  döndürüleceğiz?
 De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize alemlerin (insanların) Rabbine teslim olmamız emredilmiştir"
( En'am, 71
Elçilere indirilen aydınlık yol olan tevhid yoluna rağmen kavimler ağırlıklı olarak gerilemeci  şirk bataklığına  gömülmüş ve kendi aklını  merkeze alma yerine başka güç ve otoritelere  bağlanmışlardır.
 Vahiyin hayat veren özgürlüğüne rağmen kendilerine güvenme yerine kendileri gibi olan insanları putlaştırmış, tek olan Allah'a ait güçleri onlara  yüklemişlerdir.
"(Ey Elçi! ) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin sonu nasıl oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi"(Rum, 42)
" İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir Elçi geldiğinde hemen: O bir sihirbazdır veya delidir, dediler. Bunu  nesilden nesile birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur"( Zariyat, 52-53)
 İnsanlık bu uydurma ve sanal dinden bir an önce kurtarılmalıdır.
 İnsan Allah'a ait olanı bilmeli, Allah'ın gücünü idrak etmeli,  boynunu ve aklını her türlü bağdan özgürleştirmelidir.
 Elçilere indirilen vahyin ana konusu budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder