UYDURMA DİN MENSUPLARININ ÖZELLİKLERİ: Allah tarafından indirilen tevhid anlamına gelen İslam'ın değer verdiği ilkeler ile geleneksel uydurma din'in değer verdiği ilkeler birbirinden çok farklıdır.
Mesela:
Vahyin İslam'ı, Kur'an'a, ilme, aklı kullanmaya, tefekkür ve sorgulamaya değer verirken, beşeri sistemin tevhitsiz dini atalarından intikal eden gelenekleri tek rehber edinir.
Geleneksel dinin mensupları hiçbir zaman indirilen vahyi araştırma zahmetine katlanmazlar.
Önlerine hazır olarak konmuş zehir zakkum olan rivatlerden beslenmeyi tercih ederler.
Kültür İslamı'nın tâbileri akıllarını kullanmaz, tefekkür etmez ve asla sorgulama yapmazlar. Mesela:
Çok ilginçtir uydurma dinin bir mezhebinde helal olan bir şey diğer mezhepte haram olsa da bu aykırılık hiçbir zaman sorgulamaya tâbi tutulmadan kabul edilir.
Bir mezhepte farz olarak algılanan bir şey diğer mezhepte mübah olması hiç kimseyi rahatsız etmez.
Hatta Kur'an'a aykırı en akılsız uydurma ve içtihatlar bile sorgulanamaz bir hakikat olarak kabul edilir.
İşte bundan dolayı Allah (Celle celaluhu) Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyurur.
( Yahudiler) Allah ile beraber bilginlerini (hahamlarını)
( Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek İlaha kulluk etmeleri emredildi. O'ndan başka ilah yoktur.
O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır"
( Tevbe, 31)
Dolayısıyla atalarından intikal eden inanç ve amelleri, hadis ve içtihatları sorgulanamaz bir gerçek ve mutlak bir hidayet kaynağı kabul ettiklerinden dolayı Ehli sünnet ve Şia mensupları âlimlerini ve müctehitlerini birer Rab ve ilah olarak kabul etmiş oluyorlar.
Bunun başka bir izahı ve açıklaması yoktur. Yani anlayacağınız vahyin dini ile uydurma din arasında ortak hiçbir nokta bulunmaz.
Biri aydınlık diğeri karanlık, biri mutlak hak ve hakikat diğeri tam batıl ve dalalet, biri rahmet ve mağfiret diğeri işkence ve azap.
" Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir, ondan başka kulluk yaptıkları ise hiç şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür"
( Lokman, 30)
Kur'an'da en az yediyüz yerde tefekkür ve türevleri ile alakalı ayet mevcutken, Şia ve Ehli sünnet kaynaklarında konu ile ilgili bir bölüm bir bab bile açılmamıştır.
Yani Şia ve Ehli sünnet dininde tefekkür ve aklı kullanma, araştırma ve sorgulama neredeyse yasak hale getirilmiştir.
Şia ve Ehli Sünnet dininde vahiy ile ilgilenme vahyi araştırma bir akılsızlık ve sapıklık olarak görmüştür.
İlginç bir şey daha vardır ki, Ehli sünnetin sözde alimleri Kur'an ehli muvahhidlere söylemedik kötü söz etmedik hakaret bırakmazken, şirk yuvaları olan tarikatlar aleyhinde bir söz bile söylemezler.
Aslına bakarsanız vahyin İslam'ı evrensel bir ahlaka sahip iken, Şia ve Ehli sünnet dinleri yerel ve ulusal bir özelliğe sahiptirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder