29 Aralık 2019 Pazar

NEBİ TARİHSELLİĞİ, RESUL EVRENSELLİĞİ TEMSİL EDER
(4.YAZI)
"Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir Nebi'ye esirleri bulunması yakışmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah sizin için ahireti istiyor.
 Allah azizdir, hakimdir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm  olmasaydı,  aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azab dokunurdu.
 Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin.  Ve Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah günahları bağışlayan, merhamet edendir. Ey Nebi! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse (şirki bırakıp İslam'ı kabul ederseniz)  sizden alınandan (fidyeden)  daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah günahları bağışlayan merhamet edendir.
(Enfal-67,68,69,70)
"Ey Nebi! diyerek başlayan  yukarıdaki âyetlerin tümü tarihseldir ve sadece Nebi'ye (a.s) ın  yaşadığı zaman dilimini ilgilendirmektedir.
Yani Medine'de cereyan eden bir savaşı  ele almaktadır.
 Çünkü dünyada savaş şartları, silahları, imkanları, kanunları, kuralları  ve anlaşmaları sürekli değişmekte ve islam toplumu bu şartlara ve hükümlere  riayet etmek ve ayak uydurmak zorundadır.
 Dolayısıyla esirlerle ilgili Nebi'ye ve  iman edenlere yapılan uyarılar geçerliliğini kaybetmiştir.
"Ey Nebi!  Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!"
(Tevbe-73)
"Ey Nebi! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötü bir yerdir"
(Tahrim-9)
Yukarıdaki iki âyet tarihsel olmak durumundadır.
Çünkü münafıkları sadece Allah biliyor ve Nebi(a.s) ın  vefatından sonra artık hiç kimse bir  başkasını  nifakla suçlama hakkına sahip değildir.
Ama Medine'de münafıklar ciddi bir güce  sahip idiler.
Yani tehlikeleri toplumu tehdit edebilecek bir seviyede idi.
"Ey Nebi!  Allah'tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerinde yapmaktadır"
( Ahzab-1)
Nübüvvet, Resul olan kişinin özel hayatını temsil ettiği  için bu âyette "Ey Resul! diye değil, Ey Nebi! denilerek hitap edilmiştir.
 Bunun sebebi, görevi sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ eden Resulün kafir ve münafıklara itaat etmesinin imkansızlığından  kaynaklanmaktadır.
Yani Resul'ün kafir ve münafıklara itaat etmesi mümkün değildir.
 Fakat Nebi, Resul olan kişinin özel hayatını temsil ettiği için kafir ve münafıklara karşı  az da olsa meyletme ihtimali olabilir.
 İşte bundan dolayı âyet "Ey Nebi! diyerek başlamaktadır.
 İkincisi, âyet "Ey Resul! diye hitap etmiş  olsaydı,  Resul, vahiy ile aynı düzleme sahip olduğu için vahiy hakkında bir şüphe ortaya çıkarmış olurdu.
Dolayısıyla kafir ve münafıklara itaat etme ihtimali Resul hakkında 
  mümkün olmadığı için âyetin "Ey Resul! diye başlaması anlamsız olurdu.
" Ey Nebi! Kadınları boşayacağınızda, onların iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz olan  Allah'tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana,  onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz  kendine zulmetmiş olur.  Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarır.
İddet müddetlerini  doldurduklarında onları ya meşru ölçüler içerisinde ( nikahınız altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın.  içinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun.  Şahitliği Allah için yapın.
 İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür.
Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. 
Kim Allah'a güvenirse O,  ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. 
Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, adet görmeyenler  hususunda tereddüt ederseniz,  onların bekleme süresi üç aydır. Hamile  olanların bekleme süresi ise, yüklerini  bırakmaları (doğum yapmaları)dır.
 Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur.
 Kim Allah'tan korkarsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını arttırır"
( Talak- 1,2, 3, 4, 5)
Boşanma ile ilgili olan bu âyetlerin "Ey Nebi!  diye başlamasının sebebi,   Medine'de yaşayan Nebi ile  müminlere  o günkü nikah kurallarını ve hükmünü ortaya koymaktadır.
Birinci âyetin sonunda bulunan "Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarır" cümlesi, nikahla ilgili kural ve kaidelerin değişkenliğine işaret etmektedir.
 Yoksa bu âyetlerin geçerliliğini kıyamete kadar sürdürmek mümkün değildir.
 Çünkü insanlar çoğalmakta  evlilik hukuku, erkek ile kadın arasında oluşacak olayların çeşitliliği ve adli sistem yirmi- otuz âyet veya beş-on   madde ile çözülemez.
Üçüncü âyette geçen "...Allah her şey için bir ölçü koymuştur" cümlesine dikkatinizi çekiyorum.
Yani Allah bazı ölçüler koyarak gerisini zamanın şartlarına, devletlerin kanunlarına  ve hukuk adamlarının  oluşturacakları  hukuk kurallarına bırakmıştır. 
 Yani her ülkenin ve toplumun ahlak, kültür, medeniyet ve örfüne  göre hukuk adamları kanun maddelerini koyarlar.
 Sosyal düzen ve evlilik hayatı ile ilgili düzenlemeler, sorunlar ve geçimsizlikler  meydana geldikçe güncellenmeye muhtaç olacaktır.
Dolayısıyla aile hukuku ve eşlerin  arasındaki ilişkiler  üç dört sayfa  ile sınırlandırılacak bir mesele değildir.
 Belki bu konuda yüzlerce- binlerce sayfalık kanun maddeleri vardır.
 İşte onun için âyet "Ey Resul! değil, "Ey Nebi!   diye başlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder