4 Aralık 2019 Çarşamba

NEBİ TARİHSELLİĞİ, RESUL EVRENSELLİĞİ TEMSİL EDER.
(3.YAZI)
Nebi'nin tarihselliği Resül'ün ise evrenselliği temsil ettiğini tam olarak anlayabilmek için Kur'an'da var olan Nebi kavramları üzerinde durmak gerekiyor.
 İnşallah daha sonra "Resul'ün evrenselliği" ile ilgili yazılarımız gelecektir.
Sorunları çözme ve müracaat edilecek merci  Nebi değil, âyetlerde her zaman Resul olarak gösterilir.
 Âyetlerde Nebi'ye değil, Resule davet vardır.  (Maide- 104)
 Çünkü son Nebi vefat etmiştir.
 Nebi'nin hayatı yani makam ve mertebesi  tarihselliği temsil ediyor.
 Fakat Kur'an, "Resul" misyonuyla kıyamet gününe kadar baki kalacaktır.
 Bu önemli konuyu anlamayı bize bahşeden yüce Allah'a sonsuz şükürler olsun.
 Her ümmet için bir Resul varken, her ümmet için bir Nebi yoktur.
(Yunus-47)
"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Resul'e karşı çıkar ve (vahyi tek kaynak kabul eden) müminlerin yolundan başka bir yola saparsa,  onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; orası ne kötü bir yerdir"
( Nisa- 115)
İlk iki yazımızda Nebi kavramı ile ilgili Ahzab 28- 53- 56- 59;  Enfal 67- 117; Tevbe 61-113; Hücurat 1-2; Âli İmran 67- 68- 69- 161; Maide- 81 ve Tahrim 3. âyetini ele almıştık.
Şimdi içinde Nebi kavramı bulunan diğer âyetlere bakalım.
"Ey Nebi! Allah, sana ve sana uyan müminlere yeter. Ey Nebi! Müminleri  savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa; iki yüze galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi bulunursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur"
(Enfal, 64-65)
"Ey Nebi!..." diye başlayan yukarıdaki iki âyet, savaşla ilgili nazil olmuştur.
 Yani tamamen Nebi (a.s) ın yaşadığı zamanı  ilgilendirmektedir.
Müminlerin savaşa teşvik edilmesiyle ilgili olarak  Nebi lafzının kullanılmasının sebebi şudur.
Vahiy haricinde Nebi kendine ait sözlerle  orduyu harekete geçirip, ilgili savaşın ne kadar önemli ve hayati bir değere sahip olduğunu anlatacaktır.
 Yani ordunun komutanı sözünün gücü ile otoritesini ortaya koyacak, ordunun savaş kabiliyetine stratejik ve psikolojik katkıda bulunacaktır.
Çünkü savaşta komutanın taktik ve cesareti  çok önemlidir.
 İşte bu yüzden tarihsel oldukları için âyetlerde  "Ey  Resul! değil, "Ey Nebi!..."diye hitap edilmektedir.
 Zaten bu iki âyetten önceki âyetin meali şöyledir.
"Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen (Ey Nebi!) yeryüzünde bulunan her şeyi infak etseydin, yine de onların gönüllerini  birleştiremezdin; fakat Allah onların aralarını  bulup kaynaştırdı.  Çünkü O,  mutlak galiptir, yegane hikmet sahibidir"
(Enfal- 63)
 Nebi (a.s) ın vefatından sonra özellikle Emevilerle başlayan süreçte indirilen tevhid dejenere edildiği yani Kur'an bir kenara atılıp din  rivayetlerin üzerine inşa edildiği için artık islâmi bir fetihten ve kutsal bir cihattan bahsetmek mümkün değildir.
Savaşın farz kılınması savunma amaçlı ve zulme engel olmak içindir.
(Hac- 39)
 Yoksa Kur'an dininin ve  ahlakının olmadığı bir dünyada Allah yolunda savaş ve cihattan söz edilemez.
Dolayısıyla "Ey Nebi!..." diye başlayan âyetlerin hepsi tarihseldir.
 Sadece Nebi (a.s) ın yaşadığı Medine dönemini  ilgilendirir.
Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri,  üzerine dinlerini inşa ettikleri  tüm rivayet ve içtihatlarını yani bağlandıkları mezheplerini terk edip Kur'an'a dönmedikçe  düşmanlarıyla  yaptıkları hiçbir savaş islami olmayacaktır.
Onların savaşları Allah'ı, Resulünü ve hanif İslam dinini  ilgilendirmemektedir.
 Çünkü din  Allah'a özel kılınmayınca yani din ve hüküm olarak Kur'an tek kaynak olarak kabul edilmeyince hiçbir fiil ve amel geçerli olmayacaktır.
 Dolayısıyla Şia ve Ehl-i Sünnet'in Yahudi ve Hristiyanlarla olan savaşları kutsal değil, kendilerini savunma, mezhep taassubu,  menfaat ve ekonomik çıkarlarla alakalıdır.
 İşte bundan dolayı mezhebi  savaşlarında  Allah'ı ve İslam dinini kullanmaları doğru bir hareket  olmamıştır.
Şia ve Ehl-i Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri dinlerini rivayetlerin üzerine inşa ettikleri için Yahudi ve Hiristiyanlardan bir farkları kalmamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder