15 Aralık 2019 Pazar

GEÇMİŞE TAKILIP KALANLAR SADECE ACI ÇEKER
(19. YAZI)
Abbasiler döneminde mihne sürecinde halife Me'mun yönetimine karşı kuvvetli bir direniş  gösteren Hadisçiler ve rivayet dinin en fanatik  adamı Ahmet bin Hanbel cahil halk nazarında büyük bir şöhrete kavuşmuştur.
Aşağı yukarı yirmi yıla yakın süren "mihne  süreci"ni hilafet makamına geçen Mütevekkil kaldırmış, ancak  o da karşı mihneyi başlatmıştır.
Doğası gereği hadisçilik, Kur'an'a dayalı tefekkür ve sorgulama yapabilen entelektüel bir yaklaşım değil, cehalet ve dedikoduya dayanan gelenekçi bir halk hareketidir.
Hadis ehl-i,  Kur'an ehli gibi özgürlüğü bir değer olarak görmediklerinden, yönetime baskı yaparak Mu'tezile'yi sakıncalı ilan ettirerek  yasaklamıştır.
Mu'tezile'nin  yasaklanması aklı kullanma  ve tefekkürün yani Ehl-i Rey'in de yasaklanmasını beraberinde getirmiş, böylece akla değer veren ilim adamları tarihten silinmiştir.
 "Mu'tezile âlimleri, aklına ve düşüncesine değer veren müminleri dünya kültürünün en tepesine yerleştiren özgür bir irade oluşturma konusunda büyük bir fırsattı"
(Roger Garaudy, yaşayan İslam, s. 67) 
 Kur'an cahili hadisçi anlayış bu fırsatı tarihe görmüştür.
"Müslümanlığın  Rönesansı olabilecek aklı esas alan bir hareket, hadisçiler tarafından mahkum edilmiştir.
Kur'an'ın gelişinden sonra insanların sürekli bir ahlaki bozulma ve çöküşte olduğu yolundaki hadisler ve bu rivayetlerin Müslüman zihinde kabul görmesi tam bir trajedi meydana getirmiştir.
Sanki Kur'an, insana doğru yolu göstermeye değil, ölülerin ruhlarına okunmak için  gönderilmiş, manası olmayan, ulaşılması ve anlaşılması imkansız  bir kitap durumuna düşürülmüştür.
Doğrusu aklı kullanmayı mahkum eden bir zihnin bu  durumu görmesi de mümkün olmamaktır.
( Atay, Hüseyin, 'Ehlü'Diraye- Ehlü'r Rivaye" Selefilik, s. 71)
Dolayısıyla 861 yılından itibaren  İslam dünyası Kur'an ile birlikte tefekkür ve sorgulamayı tamamen kaybetmiştir.
Artık Müslümanlar Rahmân ve Rahim olan  Allah'ın değil,  uydurma rivayet dininin muhatabı durumuna düşmüşlerdir.
Yani hayatlarına yön veren Allah'ın indirdiği vahiy değil, muhaddis ve müctehidlerin rivayet ve içtihatları olmuştur.
 Halbuki Kur'an'ı Mübin, dinin Allah'a özel kılınması gerektiğini ve Allah'ın mesajı ile insanlar arasında bir aracı makamın yer almaması gerektiğini çok açık olarak ortaya koymuştur.
Aslında Kur'an âyetleri üzerinde düşünme emri  belli bir grup insana ve bir  aileye özel olarak verilmiş değildir.
 Allah bütün insanlara hitap etmekte aklını kullanan herkesi muhatap almakta ve tüm insanlardan kitabı üzerinde düşünmelerini ve rehberliği sadece  onda aramalarını  istemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder