10 Haziran 2018 Pazar

TEVHİD NE DEMEKTİR ?
Dinin özü, beyni ve temel kâidesi tevhid akidesidir.
Nebi ve Resul'lere  vahiy'lerin gönderiliş sebebi tevhid'tir. Tevhid, din ve hüküm olarak Allah'ın âyetlerinden ve O'nun sözunden başka bir söze iman etmemektir. (Casiye, 6 --Mürselat, 50
Kur'an için "tevhid ve güzel ahlak kitabı'dır" diyen, doğru söylemiştir.
(Cin, 1, 2,3-- Ahkaf, 29, 30-- Enbiya, 25;  Zümer, 64, 65, 66)
Allah tarafından indirilen Tevhid dini yoksa,  insanlar tarafından uydurulmuş şirk dini hakim olacaktır. (Yusuf, 106)
Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin ve müctehidlerinin  yanında Kur'an inancı ve ahlakı olmadığı için kaynaklarında tevhid akidesinin üzerinde durulmamıştır.
Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin hadis ve fıkıh kitaplarında tevhid akidesinden hiç  söz edilmez.
Halbuki tüm dinleri birbirinden ayıran tek şey tevhid, onları birbirine eşitleyen tek şey ise şirk'tir.
Yani tevhid yoksa bütün dinler birdir, birbirine eşittir. 
 Tevhid olmadan evrensel ahlak ilkeleri  kurulmuş olmayacaktır.
Aslında tevhid, evrensel tabii fıtrat anlamına gelen ilâhi bir inanç ve ahlak tarzıdır.
 Dolayısıyla huzur ve mutluluğun, özgürlük ve barışın sağlanması tevhid'in kurulması ve yaşatılması ile ilgili bir şeydir.
İnsanları müslüman yapan şey Allah'ın var olduğuna inanmaları ve ona ibadet etmeleri değildir.
 Tarihin bütün müşrikleri  Allah'a iman eder ve ona samimiyetle kulluk ederlerdi.
 Tevhid Allah'tan başka ibadete lâyık ilah olmadığına iman etmekle beraber, onun mesajını yani gönderdiği vahyin yanında din ve hüküm olarak başka hiçbir kaynak kabul etmemektir.
(Kasas, 87)
Tevhid, Dinin Allah tarafından tamamlandığına iman etmektir. (Mâide, 3)
Tevhid, sadece Allah'tan gelenin hak olduğunu gerçekten kabul etmektir. (Bakara, 147)
Tevhid, tüm Resullerin vahye tâbi olduklarına ve vahiy ile uyarı ve ikaz yaptıklarına iman etmektir.
 (En'am, 51, 106; Yunus, 109,  Kaf, 45, Enbiya, 45)
Tevhid, hidayetin vahiy ile indiğini, vahiy'den bağımsız hidayetin olmayacağına iman etmektir.
(Sebe, 50, Bakara, 159, Yunus, 35, 108)
Yaratan ve tek yardım eden, âhirette yegane şefaatçi,
tek merhamet eden, yediren ve içiren,  sadece kendisine tevekkül edilen, şifa veren ve günahları bağışlayan sadece odur.
(Şuara, 78, 79, 80, 81, 82--Tevbe, 129 )
 Aslında bugün en büyük şirk Allah'ın ölçülerini, emir ve yasaklarını yani göndermiş olduğu vahyi görmezden gelmek ve ona karşı tavır almak,
Kur'an'ın otoritesini önemsememek, onun önemini göz ardı etmek, onun yanında din ve  hüküm olarak  başka otoritelere boyun eğmektir.
 (Âli İmran, 187; Nahl, 104, 105--Maide, 44, 45, 50 )
Kur'an'ın bir sistem üzerine indirilen  bağlam ve bütünlüğünü anlamamak,
gerçeklerini gizlemek, manasını tahrif etmek tevhid'e vurulan en büyük darbedir.
 (Âraf 52, Hicr, 91)
"Allah'tan başka ilah yoktur"  "Allah tektir" ve "Tek büyük Allah'tır" dediğimizde şunları  anlamalıyız.
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın ve indirmiş olduğu vahyin eşi- benzeri, ortağı, yardımcısı ve bir dengi yoktur.
Kulları arasında hiçbir aracı ve şefaatçi edinmemiştir.
 O herkese ulaşır, isteyen herkesi de kendisine ulaştırır.
 O hiçbir şeye benzemez ve hiçbir şey de O'na benzemez.
 O'nu tarif edecek  hiç bir örnek yoktur.
 O  kendisini Kur'an'da nasıl anlatmışsa öyledir. (Furkan 1,  Hadid, 1,6 - Haşr, 22, 24,  Bakara, 255--İsra, 111 )
 Allah'tan başka duaları kabul eden, onlara cevap veren, canlılara yardım eden sadece Allah'tır. (Ra'd, 14)
 Varlıkların  gizli durumlarını, gönüllerde saklı olanı, bütün sırları, gizlinin gizlisini ve tüm duyguları eksiksiz bilen yalnız Allah'tır.
( Ali İmran, 29-- Fatır, 13, 14-- Neml, 59-- Enam 17, 18-- Araf 191, 198)
Cezalandıran ve mükafat veren sadece O'dur.   O'nun olmasını emrettiği her şey olur, olmasını engellediği hiçbir şey olamaz.
Allah bizim sahibimizdir,  hatta tüm sahip olduklarımızın asıl sahibi yine odur.
 ibadetleri tek hak eden O'dur.
 Din sadece O'nundur, yani itikadi esaslarımızı, inançlarımızı,  amellerimizi ahlakımızı tüm hayatımıza yön veren emir ve yasakları, haram helal ve mübah sınırlarını  sadece Allah belirleyebilir.
 Kaynağını Kur'an'dan alan bu din anlayışına "Dini Allah'a özel kılma, inancı sadece O'na özgü kılma"  O'nun tek söz ve hüküm sahibi yani  ortağı  olmayan tek  otorite kabul etmektir (Furkan 25-26-- Nahl, 49, 54-- Zümer, 3, 11, 15, 46-- Enam, 95, 106)
Dünya hayatında ve âhirette O'ndan başka şefaatçimiz, kurtarıcımız,
Rabbimiz, ilâhımız,   koruyucumuz, rızkımızı veren, korktuğumuz,
dostumuz, vekilimiz, vahiy'le yol göstericimiz, sığınağımız,  aydınlık kaynağımız ve yardımını umduğumuz ve merhamet edenimiz  hiçbir kimse yoktur.
(Zümer, 19, 43, 44-- Enam, 51-- Lokman, 33-- Neml, 59, 65)
 Hayatımızı  düzenleyen,  ihtiyaçlarımızı karşılayan, göklerde ve yerde olan her şeyi ihtiyacımıza göre düzenleyen, (Casiye, 13)
 emir ve yasakları  yalnız o koyar, sorgulanamayan ve ilkeli hareket eden  Yüce Allah'ın hükümleri
 her şeyin üzerindedir,
 O'nun kanunlarını ve ilkelerini kabullenmeyen ya da başkalarını da O'nun gibi sorgulanamaz kabul edenler Müslüman olamaz.
(Tin, 8-- Maide, 43, 47-- Araf, 54 --Nisa, 65-- Nur, 46, 53)
 Her zaman en yüce olan O'dur, her zaman doğruyu söyler, her şeyi bilir ve görür, gaybı yalnız O bilir,
hayat veren, terbiye eden, besleyen, yetiştiren, büyüten, düzenleyen,  hayattan alan ve bizi diriltecek, hesap vereceğimiz olan yüce Rabbimiz O'dur.
 Tüm varlıklar ona muhtaçtır,  O hiç kimseye muhtaç değildir.
Tüm canlı ve cansız herşey varlığını onun koyduğu yaratılış  yasalarına   göre sürdürür ve sonlandırır.
O varlığı zorunlu olandır, onsuz olmadan hiçbir şey hayat bulamaz ve ayakta kalamaz.
 Bütün varlıkları şekillendiren, mizana koyan  ve onlara varlık amacını belirleyen sadece odur.  (Enbiya, 18, 19-- Daha, 1,8-- Yasin- 81, 83- En'am, 2-- Kamer, 49 --Yunus, 4, 109)
 Merhamet edenlerin en merhametlisi O'dur.  insana şah damarından daha yakındır ve müminlerin dostu olan da sadece O'dur.
 Din gününün sahibi O'dur, hiç kimseyi  hiçbir işine ve  sıfatına ortak etmez, göklerde ve yerde, dünya ve ahirette hakimiyet makamında   olan tek egemen O'dur.
 Dünyada ve ahirette hüküm O'nundur, hiç kimse O'nun verdiği kararı bozamaz, değiştiremez ve değiştirmesi için etki demez.
( Âli İmran,  26-27 -- Mümin, 15, 21, 61, 68-- İnfitar, 17, 19)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder