10 Haziran 2018 Pazar

ŞİA VE EHLİ SÜNNET MEZHEB  İMAMLARI VE ALİMLERİ ÇOK CAHİL İDİLER.
 Kur'an'ı iyice incelediğimiz zaman Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis, müfessir ve  mezhep imamlarının çok cahil olduklarını rahatlıkla anlayabiliriz.
 Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidlerinin mesleğini  en iyi anlatan âyeti kerime  şudur.
"İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir  ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı (lehvel hadis) satın alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır"
(Lokman, 6)
Vahiy'lerin Allah tarafından indirildiğini, Resullerin sadece kendilerine indirilen vahyi tebliğ  ettiklerini ve sadece vahye tabi olduklarını, 
Allah'ın kendi hükmüne hiç kimseyi ortak yapmayacağını, dinin daha Allah Resulü hayatta iken Allah tarafından tamamlandığını,
"",,,,,Bugün size dininizi mükemmelleştirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum"
( Mâide, 3)
 elçilerin dine bir şey eklemeye ve ondan bir şey çıkarmaya yetkilerinin olmadığı ile ilgili yüzlerce âyet vardır.
 İşte Allah elçilerinin vahiy'den başka bir şey tebliğ  etmedikleri ile ilgili yüzlerce âyetten  bir demet.
(Ey Resul! )Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitabı (kur'an-ı) indirdik.
 Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma,,,,"
( Maide, 48)
(Ey Resul! Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve  onların arzularına uyma.  Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et,,,"
(Mâide, 49)
"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun.
Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah kafirler topluluğunu hidayete erdirmez"
(Mâide, 67)
 TEBLİĞ: Taşımak, götürmek, ulaştırmak ve eriştirmek anlamına gelir ve Kur'an'da sadece Resuller bağlamında kullanılır. 
"Resul'e düşen vazife, ancak tebliğdir,,,"
(Mâide, 99)
",,,,Resullerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey yoktur"
(Nahl, 35)
Aslında Kur'an'ın kendisi bir "belâğ"dır.
"İşte bu Kur'an, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir"belâğ" dır"
(İbrahim, 52)
(Nuh dedi ki): "Size Rabbimin vahiyettiklerini duyuruyorum,  size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan gelen vahiy ile biliyorum"
(Âraf, 62)
 "Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ  ettim ve size öğüt verdim fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz"
(Âraf, 79)
 "İşte bütün o ülkeler...Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki,  elçileri onlara apaçık deliller getirmişlerdi,,,"
( Âraf, 101)
"Elif. Lam. Ra BU KUR'AN RABLERİNİN  izniyle İNSANLARI KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA, yani  her şeye galip ve  övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için SANA İNDİRDİĞİMİZ BİR KİTAPTIR"
(İbrahim, )
",,,,,,Bu Kur'an, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş bir kitaptır"
(Ahkaf, 12)
"Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver"
( Kaf, 45)
"De ki: Ben sadece vahiyle sizi uyarıyorum. Fakat sağır olanlar ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar"
( Enbiya, 45)
"Hud da: Bilgi ancak Allah'ın katındadır. BEN SİZE, BANA GÖNDERİLEN ŞEYİ DUYURUYORUM.,,,,"
(Ahkaf, 23)
"BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM.,,,"
(Mâide, 117)
"İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar"
(Casiye, 6)
Kur'an'da ittiba kavramı sadece Kur'an ile vahiy bağlamında kullanılmıştır.
"Rabbimiz! İndirdiğine İnandık ve Resul'e uyduk. Bizi birliğini tasdik eden şahitlerden yaz"
(ÂLİ İmran, 53)
"Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. Onunla beraber başka dostların( evliya) peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"
(Âraf, 3)
"Ey Resul! Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et. Asla müşriklerden olma!"
(Kasas, 87)
"Şüphesiz bu Kur'an, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
(En'am, 153)
(Ey Resul! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.,,,"
(Âli İmran, 31)
"Ey Resul! Rabbinden sana vahyedilene tâbi ol. O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir"
(En'am, 106)
"Ey Resul! Sen, sana vahyedilene uy ve Allah hükmedinceyeye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır"
(Yunus, 109)
Kur'an'da itaat kavramı yüzlerce âyette sadece "Allah, vahiy ve Resul" için kullanılmıştır.
Aynı şekilde tekzib, tasdik, helal ve haram kılma, istihza, şikak, İsyan, hak, nur, tebliğ, kitabı okuma,  tebyin, küfür, savaş, hâdd gibi birçok kavramın Allah, Resul ve vahiy bağlamında kullanıldıklarını görüyoruz.
TEBYİN: Bir şeyi ortaya koyma, ilan etme, açıklama  duyurma, gizlememe anlamına gelmektedir.
Tebyin kavramı da sadece Allah, vahiy ve Resul için kullanılmıştır.
"Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp gerçeği anlayasanız"
(Bakara, 242)
(Resuller) Apaçık deliller ve kitaplarla  gönderildiler. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik"
(Nahl, 44)
Yani Allah Resulüne verilen açıklama görevi "Kur'an'ı tefsir etme" değil,vahyi duyurma, indirileni  tebliğ etme, âyetleri beyan etme, Allah'ın emirlerini ilan etme yani vahyi  gizlememe anlamındadır.
Çünkü Kur'an'ı Mübin Allah tarafından detaylı bir şekilde açıklanmış bir kitaptır.
 "Bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da detaylandırılmış bir kitaptır. Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye,,,"
(Hud, 1, 2)
",,,,Ayrıca bu kitabı da sana her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı olarak ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
( Nahl, 89)
Aslında Kur'an'ın bir adı da "beyan'dır"
(Âli İmran, 138)
 Din ve hüküm olarak  Allah tarafından indirilmeyen bir şey insanları bağlamaz.
"Sen sana vahyedilene sımsıkı sarıl, şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız"
(Zuhruf, 43, 44)
Din Allah tarafından daha Allah Resulü hayatta iken tamamlanmıştır.
",,,,Bugün size dininizi mükemmelleştirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum"
(Mâide, 3)
Mezhep imamlarının çok cahil olduklarını anlamak için  Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü ile  bilinmesi gerekir.
 Kur'an'ın iyi  bilinmesi Mezhep imamlarının, muhaddis ve müctehidlerin gerçekten çok cahil olduklarını ortaya çıkarır.
Şia ve Ehli Sünnet  Mezhep imamları, muhaddis ve müctehidleri o kadar cahil idiler ki, bırakın Nebi ile Resul arasında bulunan farkları anlamak,  Kur'an'ın en önemli kavramları olan "itaat, ittiba, tilavet, tebliğ, tebyin gibi kavramları  dahi anlayamamışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder