8 Ocak 2018 Pazartesi

EMEVİ-ABBASİ DEVLETİ
 DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
 Ben diyanette 25 yıl görev yaptığım için biliyorum. 
Yalan yere bir devlet  kurumuna iftira etmekten Allah'a sığınırım
Bazen Ankara'dan Başkan, başkan yardımcıları,  akademisyenler ve müfettişler gelip müftülük konferans salonunda görevlilere özel   konuşmalar yaparlardı.
Bu konuşmaların hiçbirinde Kur'an, ilim, aklı kullanma, tefekkür ve  sorgulama  ile alakalı olmazdı.
 Konuşmalar ve direktifler genellikle "Halkın razı edilmesi, şikayetlerin olmaması, görevin hakkıyla yerine getirilmesi" ile ilgili olurdu.
Yani bu konuşmacılar  "Arkadaşlar! Allah elçilerinin yaptıkları gibi, siz sadece hak ve hakikatın tercümanı olun, insanlara  yalnız doğruları anlatın,  millet isterse rahatsız olsun, halk  şikayet etsin, önemli olan doğrulardır" demezlerdi. 
Diyanet İşleri Başkanlığı(Ankara)  gününü gün etme peşinde koşar.
 Hiçbir zaman Kur'an ilimlerini kendine dert edinmez.
 Diyanet 1300 sene önce uydurulmuş Emevi-Abbasi Ehli sünnet dininin Hanefi mezhebini
 icra etmeyi kendine tek görev olarak belirlemiştir.
 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilginç  bir ahlakını da söylemeden geçmek olmaz.
  Diyanet İşleri Başkanlığı (Ankara) büyük bir  kibir  ve korkunç bir gurura sahiptir.
Yani İlim ve fikir bakımından Emevi- Abbasi Ehli sünnet dininin  kaynaklarındaki rivayetler rehberliğinde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından çıkmış fetvalar haricinde hiçbir görüşü kabul etmez.
 Diyanet İşleri Başkanlığı o kadar hantal ve gerici bir yapıya sahiptir ki,
7 Şubat 2012 MİT krizi,  17/25 Aralık 2013 Fetö  darbe girişimi, 2014 MİT'E ait tırların durdurulması, 
15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimine kadar  Kur'an'a en yabancı, İslam'a en aykırı tevhid akidesine en düşman olan  Fetö yapılanması, inancı ve fikirleri ile  alakalı bir çalışması, bir raporu, bir yazısı bile bulunmamaktadır.
 Diyanet İşleri Başkanlığı(Ankara)  uydurma hadis dininden kendini kurtarıp Kur'an'ı Mübin'i  tek rehber ve  kaynak olarak almadığı sürece bu yobazlığın  cenderesinde erimeye devam edecektir. 
Yıllardan beri Diyanet'in çıkarmış olduğu   yayınları ansiklopedisinden takvimine kadar bütün eserlerini okudum.
 İnsanları yeniden düşündürecek,hayret ettirecek ilmi hiçbir eseri olmamıştır.
 Hep hurafe, gelenek, uydurma, ezber ve 1300 seneden beri tekrar edilip gelen Ehli sünnet âlimlerinin değersiz bilgileri.
 UYDURMA  DİNDE  SİSTEM  ŞÖYLE  KURULMUŞTUR.
Emevi- Abbasi- Osmanlı Ehli sünnet dini, Suudi Arabistan,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Nurculuk, Süleymancılık, Diğer cemaatler ve tarikatlar.  HALBUKİ  İNDİRİLMİŞ  VAHİY  DİNİNDE  SİSTEM  ŞÖYLE  KURULMUŞTUR.
 "Size Allah'ın ayetleri okunurken, üstelik Allah Resulü'de aranızda iken nasıl inkara saparsınız? Her  kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir"
 (Âli İmran, 101)
 SİSTEM
"Allah'ın ayetleri, âyetleri okuyan Elçi (Resul) Allah'a bağlanma, sırat-ı müstakim (dosdoğru yol)
Sonuç:
 Bir toplum, cemaat ve kişilerde bu sistem hakim olmayınca kesinlikle şirkin  ve küfrün yolu sonuna kadar  açılmış olacaktır.
Dolayısıyla Eğer Diyanet Emevi-Abbasi Devleti'nin uydurma din anlayışını  değil de Kur'an ve tevhid  Devleti'nin diyaneti olsaydı,  Fetö diye lanetli bir doğum meydana gelmeyecekti.
 Fetö gibi  hurafeci, acımasız ve  kahredici bir terör örgütünün bu topraklarda  neşvünema bulması Diyanet'in gerici ve  yobaz anlayışının bir eseridir.
 Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an, İlim ve Tevhid medeniyetine yol verseydi böyle ahmak cahillerin ortaya çıkmasının önüne geçmiş olacaktı.
 Yobaz Diyanet'in (Ankara)
 yobaz imamı
(Kur'an ehli Muvahhid imamları tenzih ederiz) babaları tarafından katledilen 2 ve 3 yaşındaki masum yavrular için bile cemaatten helallik istemiştir.
 Benim  Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yana hiçbir umudum yoktur.
 Beynini, zihnini, ruhunu ve aklını Şafi'ye Ahmet b. Hanbel'e, Buhari'ye, Malik b. Enes'e kiraya veren ile F Gülen'e, Mahmud'a ve  Menzil'e kiraya veren  arasında ne fark vardır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder