6 Kasım 2017 Pazartesi

MEZHEP TAKLİTÇİLİĞİNİN TEVHİD DİNİNE VERDİĞİ ZARARLAR
(10.YAZI)
 "Hala Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı" (Nisa, 82)
 Kur'an'ı Mübin her bakımından olduğu gibi hüküm bakımından da  bir bütünlük arz etmektedir.
 İnsanlara emrettiği hükümler hidayet ve  rahmet   bakımından ihtilaf içermez.
  Allah'ın kitabı her bakımdan hiç bir kaynağa ihtiyaç bırakmayacak kadar  emsalsiz bir güzellik ve düzgünlük içindedir.
 Âyetlerinin ihtiva ettiği  hüküm ve gaybi olaylarda da ezelden ebediyete kadar hemen hemen  her şeye temas ettiği halde tüm konuları  muhteşem bir bağlam ve  bütünlük içinde ortaya koymaktadır.
  Yalnızca bunları düşünmek ve tesbit  etmek bile dinin bir beşer ürünü olmaması gerektiğini anlamaya yetecektir.
 Kur'an'dan kopuk mezhepçi yozlaşma uzun yıllar bu topraklarda yaşamış, kendi din, gelenek ve göreneklerini halk arasında bir itikad olarak yerleştirmiştir.
 Dilimizde dahi bunun bir çok örneğini  görmekteyiz.
"Mezhepçi, fırkacı" manasına gelen Kur'an'ın çok sert bir dille kınadığı ve reddettiği batıl inançların ifadesi olan "mezhepçi" kelimesi hakaret olarak kabul edileceğine, sadece Kur'an'a bağlı muvahhid ve hürriyet sevdalılarına  "mezhepsiz"  kelimesi bir  hakaret olarak vurulmaktadır.
Âcil olarak yapılması gereken en önemli mesele,  mezhepler ile Kur'an'ın orta yolunu bulmak değildir.
 Esas yapılması gereken mezheplerin dinde bir sapma ve şirk olduğunun, tamamen uydurma rivayetler üzerine bina edilen mezheplerin dine eşitlenemeyeceğinin  tespit edilmesi ve mezheplerin yok sayılarak bir kenara bırakılmalarıdır.
Kur'an'ın kesin emri budur.
"Ey Resul! Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz ona (Kur'an'a) yönelerek Allah'a  karşı gelmekten sakının. Salatı ikame edin,  müşriklerden olmayın. Dinerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka kendilerinde olan(mezhep)  ile böbürlenip kibirlenmektedir"
 (Rum, 30, 31,32)
Dolayısıyla Kur'an'ın dininin tek kaynağı olduğu anlaşıldıktan sonra yapılması gereken, Kur'an'ın açılıp dinin yeni baştan incelenmesi ve doğru olarak bağlam ve bütünlüğü içinde öğrenilmesidir.
 Daha evvel dediğimiz gibi mezhepçi- gelenekçi hurafeciler bu topraklarda uzun yıllar iktidar  oldular onların ictihatlarının çoğu araştırmasız  bir şekilde mutlak gerçekmiş gibi algılanmaya başlandı.
 Gelenekçi-mezhepçi İslamcıların din haline getirdikleri  hurafe ve rivayetlerin birçoğu bu ümmetin inancı  haline dönüştü.
 Bu yüzden ısrarla vurguladığımız gibi aynen Allah Resulünün döneminde olduğu gibi  Kur'an'ı merkeze koyup dinin gerçekten  ne olduğunu Kur'an'dan öğrenmemiz çok önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder