12 Şubat 2018 Pazartesi

ŞİA VE EHLİ SÜNNET ÂLİMLERİNİN YANINDA MUHAMMED (AS) BİR "İLÂH" VE BİR "RAB" KONUMUNDADIR.
 İnsanlık tarihi Kur'an'dan incelendiğinde tevhid dinine en büyük darbeyi sözde din adamlarının vurduğu görülecektir.
 İslam tarihinde de durum bundan farklı değildir. Yani Allah resulünden sonra özellikle Emevilerle  başlayan süreçte
Ehl-i Sünnet  ve Şia'nın  muhaddisleri tarafından uydurulan rivayetlerle ve bu rivayetlerin üzerine kurulan uydurma şirk  diniyle beşer olan Muhammed(as)
"rab" ve "ilâh" yani dinde ortak otorite ve hüküm koyucu kabul edilmiştir. 
Aslında onun manevi şahsiyeti kullanılarak bu oyun oynanmıştır, yani  Muhammed (as) karizmatik kimliği âlet edilerek kendi  inançlarını ve geleneklerini hakim kılmışlardır.
 Yoksa Allah'ın indirdiği vahiy'den başka otorite ve hüküm olamayacağı ile ilgili yüzlerce ayet vardır.
 İşte bu yalan ve iftira rivayetlerle Muhammed (as) ın dinde ortak otorite ve hüküm mercii  kılınmasıyla hem saf ve hanif olan tevhid dini bozulmuş,
hem de insanların büyük çoğunluğu mezhep imamların ve sözde  müctehid âlimlerin eliyle şirke sürüklenmiştir.
 Halbuki Kur'an'da bu konu hakkında  çok dikkat çekici uyarılar yapılmaktadır.
 "Hiçbir beşerin, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve Nübüvvet vermesinden sonra kalkıp  insanlara:
 Allah'ın berisinde bana da kul olun  demesi mümkün değildir.
 Bilakis şöyle demesi emredilmiştir:
 Okutmakta ve  öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca sadece Rabbinize halis kullar olunuz"
 (Âli İmran, 79)
"Onlar  hahamlarını ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'ın berisinde rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek İlaha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan  başka ilah yoktur.
 O, bunların şirk  koştukları şeylerden uzaktır.  (Tevbe, 31)
"De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim.
(Şu var ki) bana, ilâhınızın sadece bir tek ilâh olduğu vahyedilmiştir.
 Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, ameli salih işlesin ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak etmesin"
(Kehf, 110)
 Şia ve Ehl-i Sünnet'in  uydurma hadisleri Muhammed  (as) ı "ilâh" ve "rab"  konumuna sokmalarının diğer adıdır.
 Mezhepler ve içtihatlar ise imamlarının ve âlimlerinin "ilâh" ve "rab" yerine koyduklarının göstergesidir. 
Çünkü hiçbir zaman uydurma rivayetlerini, mezheplerini ve ictihatlarını sorgulamaya açmazlar.
 Halbuki Allah'ın kesin emri şu şekilde tecelli etmektedir.
( Ey Muhammed!) de ki: Ey ehli kitap!( Yahudiler, Hristiyanlar, Şia, Ehl-i Sünnet) Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim.
O'na hiçbir şeyi şirk  koşmayalım ve  Allah'ın berisinde kimimiz kimimizi rab edinmesin.
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, İşte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız (sadece Allah'a ve onun kitabına teslim olanlarız) deyiniz"
( Âli İmran, 64)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder