12 Şubat 2018 Pazartesi

ALLAH RESULÜ'NÜN ŞİA VE EHLİ SÜNNET'İN UYDURMA DİNİ İLE HİÇ BİR ALAKASI YOKTUR.
"Senden önceki elçilerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey (azap) kuşatıvermişti"
( En'am ,10)
 Kur'an'da geçen "istihza" "alaya alınma" "tekzib" "yalanlama"  "küfür" "inkar etme" "İsyan" "itaat etmeme" gibi kavramlar hep "Resul" (Elçi) için kullanılmıştır.
Bu kavramlar Nebilerle  alakalı hiç kullanılmamıştır.
 Hatta "iman" kavramının bir çoğu da "Resul" için kullanılmıştır.
 Özellikle "Resul" (Elçi) makam ve  mertebesini  inkar edenlerin kafir oldukları açıkça  ortaya konmuştur.
( Nisa, 136-- Bakara, 285)
 Allah elçilerinin sadece indirilen  vahyi tebliğ ettiklerine dair yüzlerce âyet vardır.
MESELA
 "Onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat onu (Kur'an'ı)  anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik.
Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar.
Hatta o kâfirler sana geldiklerinde:
 "Bu Kur'an  eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle mücadele ederler"
( En'am, 25)
 Yukarıdaki ayet Allah elçisinin sadece Kur'an'ı tebliğ ettiğini ve indirilen vahyi okuduğunu açıkça  göstermektedir.
MESELA
 "Onlar, hem insanları elçiye yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler"
( Enam, 26)
 MESELA
 "Andolsun ki senden önceki elçiler de yalanlanmıştı.Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşılık sabrattiler,  sonunda yardımımız onlara yetişti.
 Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki  elçilerin haberlerinden bazısı sana da geldi"
 (En'am, 34)
 "Elçilerin yalanlanması" tamamen Allah'tan indirilen vahyin reddedilmesi anlamına gelmektedir.
 Yukarıdaki âyet bu gerçeğe en mükemmel  bir delildir.
 Elçilerin tek görevleri vahyi dillendirmek, onu anlatmak ve onu insanlara duyurmak ve tebliğ etmekten ibarettir.
 Elçilerin başka bir misyonları yoktur.
 Bundan dolayı "tekzib" "yalanlama" sadece "Allah, vahiy ve elçiler için kullanılan bir kavramdır.
 Kur'an'n hiçbir âyetinde Nebiler  için bu kavram kullanılmaz.
 Elçi ile vahiy bir bütünün iki parçası gibidir.
 Elçi olmazsa Allah'ın ayetlerinin hayat bulması imkânsızdır.
 Bu yüzden yalanlama "tekzib" "âyetler  ve "elçiler" için kullanılır.
 MESELA
 "Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dileyen kimseyi  şaşırtır,  dileyen kimseyi de doğru yola iletir"
 (En'am, 39)
" Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık"
(En'am, 42)
 Yukarıdaki âyette elçilerin gelmesi, aynı zamanda vahyin gelmesi anlamına geldiğini açık olarak  görüyoruz. 
Yani  Allah elçisi Muhammed (Aleyhisselam) ı uydurma hadisler değil, sadece Kur'an temsil  etmektedir.
 Allah Resulü'nü gerçek olarak anlamak ancak  Kur'an'ı  Mübin'i  anlamak ile  alakalı bir durumdur. 
Emevi- Abbasi- Osmanlı- Suudi Arabistan- Diyanet, cemaatler, tarikatların ve Şia'nın hepsi uydurma  hadis kitaplarını anlamak ile Allah resulü arasında hiçbir bağ ve ilişki mevcut  değildir.
 Bu  konuda işte size muhteşem bir âyet.
 "Onların söylediklerinin hakkaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz.
Aslında onlar seni  yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar"
 (En'am, 33)
Yukarıdaki âyette  bulunan ",,,,,onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar"
bölümü, Elçin'in müşriklere sadece Allah'ın ayetleriyle uyarı görevini yaptığını açık olarak ortaya koymaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder