6 Şubat 2018 Salı

ŞİA VE EHLİ SÜNNET ÂLİMLERİ  KUR'AN'IN             MANASINI TAHRİF ETMİŞLERDİR. 
Aslında Kur'an'ı Mübin'e baktığımızda "sünnet" kavramı "sünnetullah" "Allah'ın sünneti" olarak geçer.
 Konu ile ilgili âyetlere  göz attığımızda "Allah'ın elçi gönderdiği milletlere uyguladığı, şeriat, yol, yöntem,  kanun ve yaptırımlar" olduğu açıkça görülür.
 "İnkar edenlere (şirkten) vazgeçerlerse geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle.
Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin durumu(sünnetül-evvelin) gözlerinin önündedir"
(Enfal, 38)
"Öncekilerin başına gelenlerden(sünnetül-evvelin)  ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur'an'a) iman etmiyorlar"
(Hicr,  13)
 "Kendilerine hidayet geldiğinde insanları iman etmekten ve Rablerinden  mağfiret istemekten alıkoyan şey, sadece öncekilerin başına(sünnetül-evvelin)  gelenlerin kendi başlarına da gelmesini, yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir"
 (Kehf, 55)
Buna bağlı olarak  Emevi-Abbasi  uydurma ehli sünnet dininin âlimleri Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü,  kitabın sistemi,
vahyin çözümü olan "Hikmet" kavramına Nebi( Aleyhisselam)ın adına uydurulan hadisler ve bu yalan hadislerin  de yaşantısı (sünnet) olduğunu yaymışlardır.
  "Hikmet" kavramının içi boşaltılarak "Nebi (Aleyhisselam) ın adına uydurulan söz ve uygulamaları" anlamı yüklenmiştir.
 Halbuki Kur'an'a baktığımızda yüzlerce ayette itaat edilmesi gereken tek şeyin "Resul" (Elçi) olan Muhammed
(Aleyhisselam)ın "okuduğu, tebliğ  ettiği ve duyurduğu vahiy" olduğu çok kolay anlaşılır.
 Her şey bu kadar açık olarak ortadayken, Nebi ile Resul'ün  arasında bulunan farkları görmeyerek,
 Nebi  adına iftira edilen binlerce rivayeti ve uygulamaları "Resul" sıfatıyla tebliğ ettiği vahiy  seviyesine çıkarıp Kur'an'ı  tamamen devre dışı bırakmışlardır.
Şia ve Ehli sünnet âlimleri hadis ve ictihadlarıyla  toplumun dini hayatını bozarak  hayatlarını alt üst etmişlerdir. 
Ehli sünnet dininin  en önemli âlimlerinden olan Ebu Amr Abdurrahman bin Amr bin Yuhmid el-Evzai (ö. H. 157/774)
"Essünnetü kâdiyetün alel kitab"  "sünnet Kur'an'a egemendir, sünnet (hadisler) son sözü söyler" demiştir.
 Bu Kur'an cahiline göre "Sünnet(hadisler) Kur'an'ın genel olarak bıraktığı şeyi sınırlar ya da onda olmayan hükümler koyar"
Nitekim Allah şöyle buyurmuştur.
 "Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını elçi olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir (Kur'an)ehline sorun"
 (Nahl, 43)
 "Apaçık deliller ve kitaplarla(gönderildiler)  insanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik"
 (Nahl, 44) 
Evzai Nahl 44. âyette bulunan "litubeyyine" "açıklayasın" kelimesinin hangi anlama geldiğini bilmeyen bir Kur'an cahilidir.
Tamam bu Kur'an cahili, âyette geçen "tebyin'in" "vahyi duyurmak, onu anlatmak, içine bir şey ekleyip bir şey çıkarmadan onu tebliğ etmek" olduğunu anlayamadı.
 Onun arkasından gelen binlerce âlim  onlarca âyette geçen Kur'an'ın  Allah tarafından "Tefsir, tebyin, tafsil, tasrif" edildiğini nasıl anlayamadılar.
 (Nahl,89-- Yusuf, 111--Furkan, 33-- Tâhâ,113)
 Yine bu âlimler onlarca âyette Kur'an'ın çok kolay ve Allah  tarafından detaylandırıldığını hiç duymadılar mı?
(Hud,1,2)
Evzai'den sonra gelen Muhammed bin İdris(Şafii) de "Hikmet" kavramına "sünnet" (Hadisler) anlamını vermekle  Evzai'nin Kur'an'sız yolunda hareket etmiş ve dinde büyük bir tahribat yapmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder