DİN VE HÜKÜM OLARAK KUR'AN'DAN BAŞKA HİÇBİR KAYNAK YOKTUR.
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"De ki: Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı apaçık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüphe edicilerden olmayasın"
( Enam, 114)
"Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir"
( En'am, 115)
Allah en doğrusunu bilir.
Yukarıdaki ayette geçen doğruluk "Sıdk" "güzel ahlak ve ibadetler"
"Adlen" "adalet" kavramından maksadın da "tevhid" olma ihtimali kuvvetlidir.
Çünkü şirk en büyük zulüm (Lokman, 13) olunca, "tevhid" " en büyük adalet" olacaktır.
Âli İmran suresi 18. ayette bulunan "kıst" "adalet" kavramı da "tevhid" anlamına gelmektedir.
Âyet şöyledir.
"Allah, adaleti (Tevhid'i) ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilah yoktur"
Benim Kur'an'ı Mübin'den anladığıma göre iman ve itikatta en büyük adalet "tevhid akidesi"dir.
Yani dinleri birbirinden ayıran tek şey "tevhid akidesi" onları birbirine eşitleyen tek şey ise "şirktir"
Şirk istisnasız bütün dinleri eşit hale getirir.
Dolayısıyla insanların kendilerini "Yahudi, Hristiyan, Ehli sünnet, ve Müslüman" olarak adlandırmalarının Allah katında hiçbir değeri yoktur.
Tevhid varsa yani din sadece Allah'a özel kalınmışsa, inanç ve itikad saf ve katışıksız ise o din İslam dinidir.
Kur'an'da geçen bütün "İslam" kavramları ve türevleri istisnasız "saf tevhid akidesi" anlamında kullanmıştır.
MESELA:
"Ey iman edenler! Allah'tan O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak "Müslimün" "müslümanlar" olarak can verin"
( Âli İmran, 102)
Yani Allah'ın huzuruna sakın şirk günahıyla çıkmayın.
Çünkü "Allah şirki asla bağışlamaz, ondan başka bütün günahları bağışlar"
( Nisa- 48, 116)
MESELA:
Yusuf (as) Allah'a şöyle yalvarıyor.
",,,Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim tek sahibimsin. Beni "müslimen" "Müslüman" olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat"
( Yusuf,101)
MESELA:
"Kim, İslam'dan başka bir din "gayrel islémi dinen" peşinde koşarsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve ahirette ziyan edenlerden olacaktır"
( Âli İmran, 85 )
Yukarıdaki âyette geçen "İslam'dan başka" "bütün elçilere indirilen tevhid akidesi İslam dininden" başka demektir.
İşte "dinler arası" diyalogçu cahillerin yanıldıkları nokta burada yatıyor.
Allah tarafından sadece İslam(Tevhid) dini inmiştir.
Bütün elçilere tek bir dinin ilkeleri nazil olmuştur.
"Yahudilik, Hıristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik diye bir din ve mezhep yoktur.
İŞTE ÂYET
"Dini (tevhid, İslam) ayakta tutun ve onda ayrılığa (mezhep, fırka, Şia) düşmeyin, diye Nuh'a emrettiğini,
sana (ey Muhammed) vahyettiğimizi, İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya emrettiğimizi Allah size de din kldı.
Fakat kendilerini çağırdığın bu (Tevhid dini) müşriklere çok zor gelir. Allah dilediğini kendisine elçi seçer ve kendisine yönelen kimseyi de hidayete ulaştırır"
(Şura, 13)
Dolayısıyla "İslam" kavramı aynen "Hanif" kavramı gibi "saf, katışıksız, tevhid akidesini ortaya koymak için kullanılmıştır.
MESELA:
"De ki:
Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, "hanifen"
"Allah'ı birleyen" İbrahim'in dinine iletti.O hiçbir zaman müşriklerden olmadı.
" De ki: Şüphesiz benim salatım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi içindir.
O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben "evvelel müslimin" müslümanların(muvahhidlerin) ilkiyim"
( Enam, 161- 162)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder