25 Ağustos 2022 Perşembe

KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(299.YAZI)Asr Süresi 3 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1,2-) Asra (zamana) andolsun ki, insan gerçekten hüsran içindedir.3-) Ancak, iman edip yani sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar hüsranda değillerdir).--------------------------------------------------------Hümeze Süresi 9 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1,2-) (Muminleri) arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle (onlarla) alay eden her kişiye veyl olsun! O ki mal toplar ve onu durmadan sayar da sayar. 3-) O, malının, kendisini devamlı kılacağını hesap ediyor.4-) Hayır! Andolsun ki o, Hutâme'ye atılacaktır.5-) Hutame'nin ne olduğunu sen nereden idrak edeceksin?6,7-) O, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Öyle bir ateş) ki, yüreklerin ta üstüne tırmanıp durandır. 8,9-) Şüphesiz ki o uzatılmış sütunlarda onların üzerine kapatılıp kilitlenmiş olandır.----------------------------------------------------Fil Süresi 5 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?2-) Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?3,5-) Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.ASHAB-I FİL" GERÇEĞİ Kur'an'ı Mübin'de anlatılan kıssalarda amaçlanan temel hedef, onları tarihi bir vakıa özelliğinde anlatmak değildir.Ancak esas hedef, insanların ibret ve ders almalarını sağlamaktır.Nitekim Kur'an'ı Mübin'in naklettiği kıssaların gayesi iki ana maddede özetlenebilir.1-) Allah Resulü'nü ve iman edenleri teselli etmek, onların irade ve azmini arttırmak.2) İnsanları düşündürmek ve ibret almalarını sağlamak."Andolsun onların (geçmiş elçilerin ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır..."( Yusuf- 111) Bu nedenle kıssalar, bu amaç ve hedefler doğrultusunda anlatıldığı için, olaylar tarihi bir disiplin içinde ele alınmamışlardır.Kuran'ın amacı olayların tarihsel gerçekliğini tarihsel unsurları olan yer, zaman, tarih, coğrafya eşliğinde tarih kitaplarında olduğu gibi görmek değildir. O tarihsel olayları, darb-ı meseller'i tevhid inancını ve güzel ahlakı yerleştirmede etkili birer yan unsur olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla kıssalara ve darb-ı mesellere bu çerçeveden bakmak gerekir.Kıssalarda doğru olan hikayenin bizzat ayrıntısı değil, vermek istediği derin mesajlardır, hikmetli anlamlardır. Hatta kıssalarda ayrıntı vermek, verilmek istenen ibret, derinlik ve hikmetleri dağıtıp yok edecektir. Bundan dolayı Kur'an'a yaklaşan, bizzat amaç edilmeyen kıssaların içerdikleri olayların ayrıntısına ve mahiyetine dalmaz ve bu anlatılan olayların marufu emretme, hidayet yolunu gösterme, öğüt verme ve ibret alma çerçevesinin dışında değerlendirmez. O halde diyebiliriz ki: Kur'an hitabında yer alan kıssalar ve bu kıssalar da geçen olayları "tarih ilmi" çerçevesinde ele almak ve yorumlamak, vahiyin amacının dışında bir yaklaşım olur. Bu sebeple kıssaları, "ana prensipleri destekleyen araçlar" olarakgörmek ve bunları insanın hidayetine yardımcı olan,bireysel ve toplumsal hayatında önünü görmesine vasıta olan ibret ve öğüt dolu hadiseler olarak değerlendirmek,kıssaların anlatılmak istenen amacına daha uygun bir yaklaşım olacaktır.Kıssaların altına dolgu malzemesi yerleştirmek onları amaçlarından saptırmaktan başka hiçbir işe yaramayacağını akıl, iz'an, tevhid ve ilim sahipleri bilir.Şimdi konumuz olan Fil Ashabı'nın anlatıldığı Fil süresine bir bakalım : Fil süresinin meali şöyledir."Rabbin Fil sahiplerine neler etti görmedin mi? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi. O Kuşlar onların üzerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyorlardı. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi"(Fil süresi 1-5) Temelde bu sürede verilmek istenen ders şudur.'İslam'ın sesini kesmek isteyen, Kur'an'a ve Allah Resulü'ne karşı düşmanca tavırlar sergilemeyi sürdürmeleri halinde Mekke müşriklerinin de geçmiş kavimlerin helak edildikleri gibi olmasa da, sünnetullâha uygun bir şekilde mahvolacaklarını ve yenileceklerini ihtar, onları tehdit ve uyarı, Allah Resulü'ne ve iman edenleri cesaretlendirme, imanlarını arttırma, onlara güven verme, sebat ve sabırlarını arttırma, onları teselli etme" mahiyeti taşıyordu. Yoksa Fil süresinde anlatılan kıssanın Mekke ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kur'an'da anlatılan bu kıssa hiçbir zaman Mekke'de gerçekleşmiş değildir.Yani Şia ve Ehli Sünnet'in her şeyi yalan olduğu gibi, bu anlattıkları Yemen ve Ebrehe hikayesi de yalandır.Ehli Sünnet ve Şia Kur'an'da manasını değiştirmedikleri âyet bırakmamışlardır.Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne göre bu mucizevi olay Allah Resulün'den önceki eski çağlarda meydana gelmiştir. Neden mi? 1-) Eğer bu olay aktarıldığı gibi Allah Resulü'nün doğumundan 50 gün önce meydana gelmiş olsaydı, Kuran ayrıntıya girer bir çok âyette daha geniş bir açılım yapar bu kıssayı tefsir ederdi. Diğer kıssalarda bu yapılmıştır. Kıssa Kuran'da son derece özet olarak sunulmaktadır. Sadece teselli mahiyeti taşımakta, Allah'ın sonsuz gücünü iman edenlere haber vermektedir. 2-) Ordunun nereden geldiği, niçin geldiği, amacı, özellikleri, Mekke ile alakasını ortaya koyacak en ufak bir detay verilmemekte, tek bir isim zikredilmemektedir.Halbuki Kur'an'da helak edilen kavimler ve kurtarılan mü'minlerle ilgili adlarıyla birlikte onlarca âyette detaylı açıklamalar yapılmaktadır. Aslında Kur'an'da anlatılan bu olay mekkelilerden daha çok Müslümanlara yönelik bir mesaj taşıdığından, ayrıntıya girilmeden hulasa bir bilgi verilmiştir. Mesela: Yahudileri ilgilendirdiği için Elçilerinin ve atalarının başından geçen olayları Kur'an onlarca yerde anmakta, imana gelmelerini teşvik amaçlı onlara bir çok hatırlatmada bulunmaktadır.3-) Bu olay Mekkeliler üzerinde müspet hiçbir tesir meydana getirmemiştir.4-) Mekke'de olduğu iddia edilen bu olay esnasında Kabe'nin içinde 360 adet put bulunmakta, Mekke'de her türlü zulüm, haksızlık, şirk, ahlaksızlık baş göstermekteydi.Yüce Allah, âhiret ve Resül inancı olan bir orduyu böyle bozulmuş müşrik bir toplum için helak eder mi?Zira Ebrehe'nin Hristiyan olduğu söylenmektedir.Mesala: Mekke'de olan Müslümanlar ateşe tapan İran'lılara karşı, Rumların galip gelmesini istiyorlardı. (Rum-1,2,3,4)Çünkü Rumların Allah'a, elçilere ve âhirete imanları vardı. 5-) Allah Resulü (a.s) on üç yıllık Risalet hayatının en yoğun tebliğ mücadelesinde hiçbir zaman bu olayı mekkelilere hatırlatmamıştır. 6-) Şüphesiz ki bu hâdise Mekke'de olmuş olsaydı, büyük bir mucize ve olağanüstü bir olay olduğundan Mekkelilerin bu olay ile alakalı birçok hatıraları ve anlatımları olurdu. Bu olağanüstü hadise ile ilgili Mekkelilerin bir tane bile anıları tarihe intikal etmemiştir. 7-) Ebrehe'nin binlerce asker olması gereken Ordusu'ndan kalan ganimete ne oldu? Hiç kimsenin bundan haberi olmamıştır. Fillerden ve Ordu'dan geriye hiçbir kalıntı yoktur. Bazı rivayetlerde sekiz, on iki, on üç, hatta bin kadar Fil'den bahsedilmektedir.İri cüsseli bir canlı ile ilgili bu kadar ihtilaf olur mu? 8-) Tarihin hiçbir döneminde o günkü şartlarda büyük bir ordu sadece bir binayı yıkmak için harekete geçmez.Herkes bilir ki savaşlar, savunma, siyasi, ekonomik ve stratejik amaçlara yönelik yapılır.Yıkılacak kutsal bir binayı onu kutsayanlar kısa bir süre sonra daha mükemmelini inşa edeceklerinden hiç kimse şüphe etmez.Fil kıssasında anlatılan olağanüstü hadise Allah Resulü'nden daha eski çağlarda yaşayan zamanınElçisine ve tevhid ehline bir yardım ve destek, kafir ve zalimleri helak etmesi için yüce Allah'ın yardımı ve desteği olarak meydana gelmiştir. Bu olayın Mekke ile hiçbir alakası bulunmamaktadır. Çünkü Mekke'de esen bir kum fırtınası, bir yağmur çisintisi bile bu hadiseden daha fazla hatıra bırakmaktadır. Kur'an'ı anlamaya çalışan, aklını kullanan, tefekkür eden ve ilme değer veren muvahhidlere selam olsun.KUREYŞ VE FİL SÜRESİNİN ARASINDAKİ İLİŞKİ: Kureyş süresinin meali :"Kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsinler"(Kureyş- 3_4 )Kureyş Kabilesi, kutsal sayılan Kabe'nin gözetim ve bakımını üstlendikleri için bütün kabileler onlara saygı gösterirlerdi. Bu sayede onlar Taif'in serin yaylalarına kışın da yemenin sıcak bölgelerine serbestçe giderlerdi. İşte bu Allah'ın onlara bir ihsanı idi.Bu şekilde ticaret yaparlar ve kazanç elde ederlerdi. Ayrıca Kabe'nin bulunduğu Mekke şehri sıcak ve kurak yani ot bitmez kervan geçmez (İbrahim- 37)bir vadide bulunduğu, işgal edilecek maddi bir zenginliğe, coğrafi bir özelliğe ve arzu edilen cazibeye sahip olmayaşı ona emin bir bölge hüviyeti kazandırıyordu. Yoksa bu süredeki "kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin Rabbine kulluk etsinler" âyetleriyle fil ordusunun bozguna uğraması arasında başka hiçbir ilişki yoktur.Fil suresinin başlangıcında bulunan 'Elem tera' "görmedin mi?" kelimesinin açıklamasına gelecek olursak. "haberin olsun, emin ol, Rabb'inin buyurduğu gibidir, görmüş gibi iman et, asla şüphen olmasın" anlamına gelmektedir. Mesela: "Musa'dan sonra israiloğullarından ileri gelen kimseleri görmedin mi?(Bakara- 246)"Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi?(İbrahim-19 )Eğer bu olay Mekke'de meydana gelmiş olsaydı,Allah mutlaka Mekkelilerin imana gelmeleri için Kur'an'ın bir çok yerinde bu kıssayı anlatır, onlara hatırlatmalarda bulunur, bu muhteşem mucizeyi ve büyük nimeti çeşitli şekillerde tefsir eder ve detaylandırırdı. Kur'an'ı Mübin'in üslubu buna müsaittir. Anlatılan kıssalar bir çok şekilde dile getirilmektedir. Kur'an'da bu konu ile alakalı misaller çoktur. Mesela: Medine'de yaşayan birkaç Yahudi kabilesininİslam'ı kabul etmeleri için ataları olan İsrailoğullarına verilen nimetleri, yapılan yardımları, isyanlarından dolayı nasıl cezalandırıldıklarını anlatan yüzlerce âyet vardır."Bir zamanları hatırlayın..." diye başlayan o kadar ayet var ki, bakınız. (BAKARA--40--70, ; Araf--140--156; Şuara--17; 66 ; Taha--9--99)Kendi dönemlerinde yani Medine'de küçük ölçekli birer savaş olmalarına rağmen yüce Allah, Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn savaşlarını ve Tebuk seferi ile ilgili yüzlerce âyeti kerimede detaylı açıklamalar yapmaktadır.Mü'minlere bir çok yerde nasıl yardım ettiğini, Allah'ın üzerlerindeki nimetlerini anmalarını ve şükretmelerini hatırlatır.Mesela: "Andolsun ki Allah, bir çok yerde (Savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti""Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda bozularak gerisin geri kaçtınız""Sonra Allah, Resulü ile müminler üzerine sekinetini (sükunet ve huzur duygusunu) indirdi,sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kafirlere azap etti, İşte bu, o kafirlerin cezasıdır"(Tevbe-25,26)Rumlarla İran arasında geçen savaştan bile Kur'an'ı Mübin söz etmektedir.(Rum, 1--5) Allah Resulü'nün doğumundan kısa zaman önce Mekke'de olmuş olan ve Mekkelileri çok yakından ilgilendiren böyle bir olayın ayrıntılarıyla beraber Kur'an'da bir kaç âyetle olsa dahi anlatılmaması olacak şey değildir. Bu hâdise Mekke'de gerçekleşmiş olsaydı, Kur'an bir çok âyette mutlaka üzerinde dururdu. Böyle yapmaması, Kur'an'ın üslubuna aykırı düşmektedir. Çünkü Allah Resulü (a.s) Mekke'de Tam 13 sene irşad ve tebliğ görevini ifa etmiştir. Bu konuda şu âyet çok önemlidir."Eğer yüz çevirirlerse de ki: sizi Âd ve Semud'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya karşı uyarıyorum"(Fussilet-13)Halbuki Kur'an onları Âd ve Semud kavminin helak oldukları kasırgayla değil, gördükleri, şahit oldukları ve duydukları bir azapla uyarması daha uygun olacaktı. Mekke müşrikleri kendilerine yapılan uyarılara karşı şöyle diyorlardı."Ey Allah'ım! Eğer bu kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır. Yahut Elem verici bir azap getir"(Enfal- 32)Mekke müşrikleri eğer fil olayında cereyan etmiş cezalandırmayı görmüş veya duymuş olsalardı aynı cezalandırmayı isterlerdi.Şuayb (a.s) kavmini şu şekilde uyarıyordu."Ey kavmim! Sakın bana karşı düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hud kavminin,yahut Salih kavmi'nin başına gelenler gibi size de musibet getirmesin. Lut kavmi de sizden uzak değildir" (Hud- 89)Bu âyette bulunan "Lut kavmi de sizden uzak değildir" bölümü çok önemlidir. Yani "onların başına gelenleri duydunuz, biliyorsunuz, onların başına gelen felaket, sizin başınıza da gelir" demek istemiştir. Ayrıca inançları uğruna Allah Resul'ü ve Müslümanlarla her türlü mücadeleyi veren ve Müslümanlarla üç savaş yapan Mekkelilerin Ka'be gibi kendileri için son derece kutsal bir mekanı yıkmaya gelen bir orduya karşı koymamaları mümkün mü? SONUÇ:Fil olayının ve mucizesinin Mekke'de gerçekleştiğine inananlar yani Fil Ashabının Mekke'de helak olduklarında ısrar edenler bunun gibi daha birçok soruya cevap vermek zorundadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder