8 Ağustos 2022 Pazartesi

KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(272. YAZI)İnsan Süresi 31 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) İnsan (henüz) anılır bir şey değilken üzerinden uzunca bir zaman geçti.(Yani beşer olarak sadece avlanması ve üremesi olan yüzlerce veya binlerce yıl yaşadıktan sonra akıl, mantık, icad etme yeteneği ve sorumluluk verilip insan makam ve mertebesine yükseltilinceye kadar demektir.)2-) Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu sınamadan geçireceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.3-) Şüphesiz biz ona (vahiy'le) hidayet yolunu gösterdik. Ya şâkir olur yada kefûr.(Kur'an'da şükür kavramı, dil ile yapılan bir şey değil, fiil ve amellerle ilgili bir durumdur. Şükür Kur'an'da şirkin ve küfrün zıttı olarak kullanılmaktadır.Kur'an'da şükür, aynen ibadet, takva, iman, İslam, ihlas, şeriat, itaat, ittiba, secde, rükû, salât zekât (arınma) gibi, sadece indirilen vahye teslim olma anlamında kullanılmıştır.)4-) Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar yani alevli bir ateş hazırladık.5-) Erdemliler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.6-) Bir pınar ki Allah'ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.7-) O kullar nezirlerine vefa gösterirler. Şerri her yanı kuşatmış bir günden korkarlar.8-) Onlar, seve seve yiyeceği miskine, yetime ve esire yedirirler.9-) Yedirdikleri kimselere şöyle derler: "Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık yani bir şükür istemiyoruz"10-) "Çünkü biz, abus, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız."11-) Allah da onları o günün şerrinden korur yani yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.12-) Yani sabretmelerine karşılık onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır.13-) Orada koltuklar üzerine kurulmuş olacaklardır. Orada ne bir güneş görürler ve nede zemherir.14-) Üzerlerine cennetin gölgeleri alçaltılmış, cennetin meyveleri (kolayca) koparılacak şekilde hazırlanmıştır.15-) Üzerlerinde gümüş kaplarla ve billur kadehlerle tavaf ettirilecektir.16-) Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre miktarını) ölçüp takdir etmişlerdir. 17-) Orada kendilerine, mizacı (katkısı) zencebil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir.18-) Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir.19-) Üzerlerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler tavaf eder.20-) Yani orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (saltanat) görürsün.21-) Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir şarap içirecektir.22-) Onlara şöyle denecektir: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Sa'yiniz (emek ve çabanız) meşkür görülmüştür."23-) Şüphesiz ki, Kur'an'ı senin üzerine (kalbine) elbette biz indirdik biz. (Kendimize ait) bir indiriliş tarzıyla.(Kur'an, yüce Allah'tan Nebi'nin kalbine aracısız olarak indirilmiştir. Kur'an'da var olan "Rûhul Emin, Rûhul Kudüs, Cibril" kavramlarının hepsi yüce Allah ve vahyin sıfatlarıdır. Cibril diye bir melek yoktur.)24-) (Ey Nebi!) O hâlde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yani hiçbir kefûr kimseye itaat etme.25-) (Ey Nebi!) Sabah akşam Rabbinin adını zikret.26-) Gecenin bir kısmında O'na secde et yani geceleyin O'nu uzun uzadıya tespih et.MEKKE'NİN ÖZELLİĞİ (Mekke'de inen sürelerde, Mekke müşriklerine karşı Nebi (a.s) ın geceyi çok sıkı bir şekilde değerlendirmesi gerekiyordu. Çünkü Mekke'de bütün yük onun omuzlarında idi. Dâvâ Nebi'nin sırtında yükseliyordu. İşte bundan dolayı Mekke'de inen yüzlerce âyette sadece Nebi (a.s) muhatap alınmıştır.MEKKE'DE MUBELLİĞ OLARAK SADECE NEBİ (a.s) VARDI.Secde= "ves'cud" "secde et" Âlak- 19 Mekke'de inmiştir. Tekil yani Nebi'ye özel.İbadet= "ve'bud" "ibadet et" Hicr- 99 Mekke'de inmiştir.Tekil yani Nebi'ye özel.Sabır= "vasbir" "sabret" Yunus- 109 Mekke'de inmiştir. "Vasbir= "sabret" Hud- 115 Mekke'de inmiştir."Vasbir= "sabret" Nahl- 127 Mekke'de inmiştir."Vasbir= "sabret" Kehf- 28 Mekke'de inmiştir."Vasbir= "sabret" Lokman- 17 Mekke'de inmiştir."Vasbir= "sabret" Tur- 48 Mekke'de inmiştir. "Vasbir= "sabret" Müzzemmil- 10 Mekke'de inmiştir.Yani Nebi'ye sabrı tavsiye eden âyetlerin hepsi tekil ve hepsi Mekke'de inmiştir."Ekimis sâlête= Salat-ı ikâme et" Hud- 114 Mekke'de inmiştir.İsra- 78 Mekke'de inmiştir.Tâhâ- 14 Mekke'de inmiştir (Musa aleyhisselam bağlamında)Ankebut-45 Mekke'de inmiştir.Lokman 17 Mekke'de inmiştir. (Lokman (a.s) ın oğluna nasihatı bağlamında)Yukarıda görüldüğü gibi Mekke'de inen âyetlerde salât'ı ikâme etme de tekil olarak Nebi (a.s) bağlamında kullanılmıştır.Üç yerde Mekke'de inen sürelerde yer alan "salât'ı ikâme edin" âyetlerine bakalım.Yunus 87 İsrailoğulları bağlamında kullanılmıştır.Yani eski Mısır hayatlarını anlatıyor.Mekke ve Medine ile yani iman edenlerle ilgili değil, Mısır'dan çıkışla ilgilidir.Müzzemmil 20 âyet, uslup ve içerik bakımından Medine'de inmiş gibi görünüyor.Rum 31.âyet ise gerçekten çoğul olarak gelen ve iman edenlere salât'ı ikâme etmelerini yani müşriklerden olmamalarını emretmektedir. Yani tevhid bağlamında kullanılmıştır.Emir= "Umirtu= "emrolundum" "ve'mur" "emret" Araf 145 Mekke'de inmiştir. "Ve'mur" "emret" Araf 199 Mekke'de inmiştir."ve umirtu" "yani emrolundum" Yunus 72, 104 Mekke'de inmiştir."ve'mur" "yani emret" Tâhâ 132 Mekke'de inmiştir."ve umirtu" "yani emrolundum" Neml 91 Mekke'de inmiştir."ve'mur" "yani emret" Lokman 17 Mekke'de inmiştir."ve umirtu" "yani emrolundum" Zümer 12 Mekke'de inmiştir."ve umirtu" "yani emrolundum" Mümin 66 Mekke'de inmiştir."ve umirtu" "yani emrolundum" Şura 15 Mekke'de inmiştir. Sadece En'am süresi 71.âyette bir istisna mevcuttur.Aslında hitap baştan sona kadar Nebi (a.s) olmakla beraber, âyetin sonu şöyle bitiyor. "ve umirne linuslime lirabbil âlemin" "yani âlemlerin rabbine teslim olmamız emredilmiştir"Bu son cümlede Nebi (a.s)tüm müminler adına konuşuyor, onların sözcülüğünü yapıyor. Tilavet= "ütlü" "tilavet et" Ankebut 45 Mekke'de inmiştir."vetlü" "yani tilavet et" Araf 175 Mekke'de inmiştir."vetlü" "yani tilâvet et" Yunus 71 Mekke'de inmiştir. "vetlü" "yani tilâvet et" Kehf 27 Mekke'de inmiştir."vetlü" "yani tilâvet et" Şuara 69 Mekke'de inmiştir.(Burada da bir istisna var.Maide 27.âyet)"İkra= "oku" İsra 14 Mekke'de inmiştir. (Âhiret bağlamında gelmiştir.) "İkra= "oku" Âlak 1 ve 3. âyetler Mekke'de inmiştir.Bu kurulu muhteşem sistemden yola çıkarak Hud 114 ; İsra 78, 79; Tâhâ 130 gibi salat vakitlerini gösteren âyetlerin sadece Nebi'ye özel olduklarını yani yalnız Nebi'yi ve tebliğ makamında olanları bağladıklarını söyleyebiliriz. Bu âyetlerin bütün müminleri kapsadığını iddia etmek yüce Allah'a büyük bir iftiradır. Peki hiç düşündünüz mü?Neden Mekke'de inen âyetlerde "sabretin, ibadet edin, secde edin, tilavet edin, okuyun, bize emrolundu, emredin" gibi çoğul olarak gelen emirler yoktur.Mekke'de hiç iman eden bir topluluk yok muydu?Elbette vardı.Fakat Müşriklerle muhatap kılınan sadece Nebi (Aleyhisselam) yani Allah'ın Resulü idi. Herhangi bir çatışma ve kargaşa olmaması için bu tebliğ metodu mükemmel bir yöntemdi.Mekke gibi çok sert bir ortamda iman edenler de Nebi ile birlikte işin içine girmiş olsaydı, aşiret ve kabile taassubunun yoğun olarak yaşandığı bir yerde her gün kavgalar ve çatışmalar meydana gelecekti.Hiç şüphesiz ki sürekli olarak kavga ve çatışmaların yaşandığı bir yerde vahyi sağlıklı bir şekilde tebliğ etmek ve muhataplara ulaştırmak mümkün olmayacaktı.İşte bundan dolayı yüce Allah Mekkelileri iman etmekten başka bir şeyle sorumlu tutmuyordu. Hatta hayati tehlikelere karşı dil ile kafir olduklarını bile söylemelerine ruhsat veriliyordu.(Nahl -106)Zaten Mekke'de iman etmek bile önemli bir olay ve büyük bir tehlike idi.O yüzden vahyi en iyi bilen ve onlara gerekli her türlü cevabı vermeye yetkili kılınan, büyük bir donanıma sahip ve en etkili mubelliğ olarak Nebi (a.s) yeterli oluyordu.İşte bundan dolayı Mekke'de inen sürelerde "ey iman edenler! cümlesi yoktur.Fakat hicretten sonra yüzlerce âyetle iman edenler mücadeleye ortak olmaya davet edilmişlerdir.Mekke risâlet ve tebliğ merkezi iken, Medine Nübüvvet ve müminlerin güçle mücadele merkezidir.İşte bu yüzden Mekke'de nazil olan sürelerde Nebi kavramı geçmemektedir.Mekke evrensel tebliğin alanı iken, Medine yörel ve tarihsel mücadelenin alanıdır.Mekke'de sadece Resûl ve muhatabı müşrikler varken, Medine'de Nebi, Resûl, müminler, münafıklar, Yahudiler, Hristiyanlar ve müşrikler vardır.Peki sistemde neden bazı kaymalar olmuştur?Bunun sebebi, Kur'an'ın ashap tarafından toplanmasından kaynaklanmıştır.Yani Mekke'de inen bazı âyetlerin Medine'de inen sürelere, Medine'de inen bazı âyetlerin de Mekke'de inen sürelere kaymış olması yüzünden olmuştur.Fakat kavramların kullanıldığı yerler açısından birde bağlam ve bütünlüğün mükemmelliği ile görüyoruz ki, sistem binde dokuz yüz doksan dokuz olarak koruma altına alınmıştır. 27-) Şunlar âcileyi (acele geçen dünyayı) seviyorlar yani ağır bir günü arkalarına atıyorlar.28-) Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini değiştiririz.29-) Şüphesiz ki bu bir hatırlatmadır. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.30-) Yani siz (kendi akıl ve iradenizle hidayeti) dilemedikçe, (iradenize ipotek koyarak, sizin hidayetinizi zorla) Allah'ın dilemesi olacak bir şey değildir. Şüphesiz ki Allah Alim'dir, Hakim'dir.Âyette bulunan "illa" edatı, siz hidayeti istedikten sonra yüce Allah vahiy'le sizin hidayet talebinizi fazlasıyla karşılar demektir. Yoksa Allah dilemedikçe iman edemezsiniz demek değildir.)31-) O, dileyen kimseyi rahmetine koyar. Zalimlere ise elim bir azap hazırlamıştır.(Yukarıdaki iki âyeti anlamanın en kolay yolu, yüce Allah'ın vahiy'den bağımsız olarak hiç kimseye sapkınlık ve hidayet vermeyeceğinin bilinmesidir. Hidayet bulmanın ve sapkınlıkta kalmanın vahiy'den başka hiçbir yolu yoktur. Yani indirilen vahye iman eden hidayeti, reddeden ise sapkınlığı hak eder. Mesele bu kadar basittir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder