23 Ağustos 2022 Salı

KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(295. YAZI)Beyyine Süresi 8 Âyet olup Medine'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Kitap ehlinden kâfir olanlar ile müşrikler, kendilerine apaçık deliller (vahiy) gelinceye kadar (şirkten) ayrılacak değillerdi.2-) Bu delil, tertemiz sahifeleri tilâvet eden, Allah'tan bir Resûl'dur.3-) (O sahifelerde) toplumu ayağa kaldıracak kitaplar (dolusu hükümler) vardır.4-) Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra tefrikaya düştüler.5-) Hâlbuki onlara, ancak dini Allah'a özel kılan hanifler olarak sadece O'na ibadet etmeleri yani salât'ı ikâme etmeleri ve zekât'a (arınmaya) gelmeleri emredilmişti. İşte toplumu ayağa kaldıracak din budur.CEHENNEMİN MUTFAĞINDA GEÇEN BİR HAYAT Kur'an'a baktığımızda yüce Allah'ın din eğitim ve öğretimini kendi üzerine aldığını görüyoruz.Dinden başka bütün bilim dalları ve eğitim sistemleri, Allah'ın verdiği akılla konunun uzmanları yapar. Fakat yüce Rabbimiz din eğitimini değil insanlara, Nebilere bile bırakmamıştır. Siz sakın tağutların ve şeytanların kaynaklarına bakmayın. Nebi (a.s) a vahiy iner, inen vahyi Resül olarak tebliğ eder. Yani ne Nebi'nin ne de Resül'ün dine bir kelime eklemeye yetkileri bulunmamaktadır.Çünkü din Allah'a özel kılınması gerekir. (Beyyine-5; Zümer-2, 3, 11, 12, 13)Yani çocuklara verilen eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlamamız gerekiyor. Dolayısıyla ümmet olarak yüce Allah'ın Resül seçip vahiy göndermesinin sebebini araştırmamız gerekiyor. Kur'an'a uygun eğitim sistemini kavramamız şarttır. Çünkü din eğitimi o kadar önemlidir ki, din eğitimi o kadar objektif olması gerekir ki, bunu ancak yüce Allah'ın kitabına bırakırsak düzenli ve verimli olacaktır.Aksi takdirde mümkün değildir. Demek ki, din eğitimi yüce Allah'ın ele aldığı bir konu olması hasebiyle çok ciddi bir alanda konuşuyoruz. Nihayet insanın aklına, zihnine, gönlüne, hayatına, geleceğine hitap ediyoruz.Yani çocukların ve gençlerin hayatına yön veriyoruz. İnsanı bir şeye kul yapıyoruz.Dolayısıyla yüce Allah tüm Nebi'lere gönderdiği vahiy'lerde: Benden başka ilâh yoktur, o halde sadece bana kulluk edeceksiniz.(Tâhâ-14)Sakın benden başkasına kul olmayın. buyuruyor. (Hud-2)Nebi'lere gönderilen vahiy'lerde ilk ilke ve ilk emir bu oluyor.Meselenin ne kadar önemli ve ciddi olduğunu anlamamız şarttır. Yani insanlara dini eğitimin ne kadar hayati bir konu olduğunu ancak yüce Allah'ın göndermiş olduğu vahiy'den anlayabiliriz.Yüce Allah'ın sanatının, eğitiminin, Rablık sıfatının içinde olduğunun farkına varacağız. Onun için din eğitimini rastgele, gelişigüzel yapamayız.O zaman ne olacak?Dini eğitimi Allah'tan onay alması gerekiyor. Bizim yaptığımız din eğitimini, anlattığımız prensipleri, ilkeleri ve din ahlakını hangi prensiplere dayandırdığımıza dair Allah'ın onayı olması gerekir.Yüce Allah'ın onayı olması için de Kur'an'a gitmekten başka hiçbir yolumuz yoktur.Yüce Allah bizi Kur'an ile sorgulamaktadır ve Kur'an onaylıyorsa bizim eğitim sistemimizi Allah onaylıyor demektir.Şimdi ortada şu var.Şii ve Sünni din adamlarında büyük bir sorun var. Din eğitimlerinde Kur'an'ın anlaşılması üzerinde hiç durmuyorlar.Mesela: İlahiyat eğitiminde, Kur'an kursları eğitiminde Kur'an'ın ilmi diye bir şey yoktur. Oralarda böyle bir şey bilinmez. Yani şu anda bizim insanlara ahlak diye sunduğumuz prensipler Kur'an'dan gelmiyor. Kur'an'sız bir din ve Kur'an'sız bir ahlak anlayışı var. Bütün Kur'an meallerini bakın, bir tane "güzel ahlak" ibaresini bulamazsınız. Halbuki dinin en büyük tarafı hukuktur, eğitimidir, ahlaktır. Yani Kur'an dediğimiz zaman ne anlayacağız?Şimdi konumuza gelelim.Son vahyin tarihinde Şii ve Sünni din adamları, ümmileri Kur'an'dan engellemişlerdir. İnsanlar Kur'an'dan faydalanmadılar. Onun aydınlığına gitmediler.Halbuki yüce Allah ne buyuruyor."Apaçık kitab'a andolsun ki, aklınızı kullanmanız için biz onu Arapça (anlaşılır) bir Kur'an kıldık"(Zuhruf; 2, 3)"Elif. Lam. Ra. Bunlar apaçık kitab'ın âyetleridir. Aklınızı kullanmanız için onu biz Arapça (anlaşılır) bir Kur'an olarak indirdik"(Yusuf-1, 2)Ne buyuruyor? Biz Kur'an'ı Arapça bir kitap kıldı ki aklınızı kullanasınız diye. Şimdi burada gerçekten çok ciddi bir konu var. Yüce Allah, Kur'an'ı biz göndereceğiz, fakat aklınızı siz kullanacaksınız."lealle" bir amacı bildiriyor.Yani aklınızı kullanasınız diye Kur'an'ı Arapça (anlaşılır) bir kitap olarak gönderdik.Şimdi Şia ve Ehl-i Sünnet din adamları ve eğitimcileri gençlerin akıllarına kelepçe vuruyorlar. Çocukların ve gençlerin akıl ve iradelerini kilitleyip tarihin karanlıklarına mahkum ediyorlar. Çocuklarımızı ve gençlerimizi cemaat ve tarikatların buz gibi duvarların arasında, yobaz kafaların esaretinde kaybediyoruz.Âyetlere baktığımızda yüce Allah'ın her insanı özgür yarattığını ve aklını kendisinin kullanmasını emretmektedir. Herkes aklını kendisi kullanacaktır. Ben sana aklını kullanmak için gerekli kural ve kaideleri gönderdim ama aklını sen kullanacaksın.Şimdi dinde olay şudur. Resüllerin en önemli görevi, insanların akıllarına vurulan zincirleri kırıp, üzerlerinde bulunan yükleri kaldırıp atmaktır. Demek ki eğitimin amacı aklı özgür bırakmaktır.Eğitim demek, aklın önünde bulunan bütün engelleri kaldırmaktır. Bir çocuğu cemaat ve tarikatların zindanına bırakırsan, o çocuğun aklına düşünme fırsatını, sorgulama nimetini vermez, belli dogmaların, statik düşüncelerin, dar kalıpların içerisine sokar da ona esaret zincirlerini vurursan o çocuk intihar edecektir. Şimdi Enes Kara'nın intihar etmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi budur. Kaldığı yer yurt falan değil, gençlerin akıl ve iradelerinin kemirildiği karanlık hücrelerdir. Belli bir adamın eserlerini okuyorlar yani çocuklara bunu zorunlu kılıyorlar. Muhafazakar yobaz kafalar bu inancı çocuklara ve gençlere din diye dayatıyorlar. Genç üniversitede tıp dersi alıyor, aynı zamanda gelecek bu yurtta da Risale-i Nur okuyacak, bunlar kendilerine kul yaratıyorlar.Çocukların ve gençlerin beyinlerine egemen olarak kendi kullarını oluşturuyorlar. Burası yurt değil, insan kaynaklarımızın yok edildiği merdiven altı bir şirk merkezidir. Bunlar çocukların akıl ve gönüllerini mahkum etmeye çalışıyorlar. Bunlar yüce Allah'a kul değil, muhafazakarın gözetiminde kendilerine mürit devşiriyorlar. Bunlar din eğitimi falan yapmıyorlar. Çocuklarımızı ve gençlerimizi sürü yapıyorlar Müslümanın iradesi var, zihni var, aklı var, gönlü var, duyguları var yani onları beşeri kaynaklara esir edemezsiniz. Onları sürü yapamazsınız çünkü onlar hayvan değiller. Çocukları ve gençleri birer hayvan sürüsü gibi görmek, onları hayvan muamelesi yapmak affedilir bir suç değildir.Olay şu: Biz Kur'an'ı bir kenara attık, mezhepleri öne çıkarttık onları birer din yaptık tarikatları ve cemaatleri öne çıkarttık, onları da birer din yaptık. Bu sefer yüce Allah'ın indirmiş olduğu hidayet ve rahmet kaynağı terkedilmiş bir vaziyette önemsiz kaldı. Adama soruyorsun, İmam-ı Azam böyle dedi, Şafi böyle dedi, Buhari, Müslim böyle rivayet etti.İtikatta mezhebin nedir? Maturidi diyor. Halbuki itikadda tek yol, yüce Allah'ın indirdiği vahiy'dir. Müslümanın iman ve itikadını bir beşer nasıl belirleyebilir?Dinlerini parçalayıp fırka fırka edip şialara ayrılanlar varya, (Ey Nebi!) Senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allaha kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını haber verecektir"(Enam- 159)Âyette geçen "leste minhum fi şey'in, inneme emruhum ilallâhi" cümlesi önemlidir. Yani, rivayet ve ictihadlarından, alim ulemalarından, efendi olarak gördükleri büyüklerinden, cemaat ve tarikatlarından, mezhep ve farkalarından vazgeçmedikleri sürece, ey Nebi! Sen bile onların işini çözemezsin, onların işini halledemezsin. Onların dinlerini parçalamaları çözümsüz bir problemdir. Ey Nebi! Sen bunlara bir çözüm getiremezsin" gerçeğini ortaya koymaktadır.6-) Şüphesiz ki kitap ehlinden kâfir olanlar ve müşrikler, içinde devamlı kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratılmışların en şerli olanlarıdır.7-) Şüphesiz, iman edip yani salih ameller işleyenler var ya; işte onlar yaratılmışların en hayırlı olanlarıdır.8-) Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden nehirler akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine haşyet (derin saygı) duyanlara özeldir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder