28 Temmuz 2021 Çarşamba

BİR MEZHEBE BAĞLI OLMAK ŞART MIDIR? (2.YAZI)Yahudi ve Hristiyan din temsilcilerinin birer yedek Rab olarak algılanması (Tevbe-31) ne yazık ki, açık bir şekilde Şia ve Ehli Sünnet dinine de sokulmuştur.Zaten Yahudilik, Hıristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik birbirinden farklı olan dinler değildir. Kur'an'ın Yahudilik ve Hristiyanlıktaki tehlikelere sık sık dikkat çekmesi Şiiler ve Sünniler için bir ders olmamıştır. "İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan idi. O ancak hanif bir Müslüman idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı"(Âli İmran-67)Yukarıdaki âyetin güncellenmesi şu şekilde tecelli eder. "Muhammed ne Şii ne de Sünni idi. O ancak hanif bir Müslüman idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı" Dolayısıyla mezhepleri birer din gibi kabul etmek ve mezhep imamlarının yanılmazlığını ve hatasız olduklarını avam insanlara dayatmak Kur'an'a göre nankörlük ve şirk'ten başka bir şey değildir. Bu açık şirkin iyice yerleştiği zeminlerde şu inanç, şirk illetini ele vermektedir."Dört hak mezhep vardır, gerisi batıldır" Bu ifadede birçok hata bir araya gelmiş durumdadır. Birincisi "Hak" sıfatının içtihatlara ve mezheplere verilmesidir.Oysa hak kavramı, yüce Allah'tan gelen şaşmaz ve değişmez doğrular yani vahiy anlamında kullanılmaktadır.Beşer tarafından uydurulan ve tam bir ihtilaf ve hurafe yığını olan mezhepler nasıl hak oluyor? Ayrıca dört mezhep dışında doğru bir ictihad kabul etmemek ve bu mezhepler dışında bütün içtihatları reddetmek büyük bir yalan, haddi aşmak, gaflet ve iftiradır."Hak rabbinden gelendir.O halde Sakın kuşkuya düşenlerden olma" (Bakara-147) O halde, hiç bir mezheb, tam ve mutlak olarak hak sıfatının taşıyıcısı olamaz.Çünkü mezhep, beşeri bir kurum ve insani bir yorumdur. Allah'ın ve Kur'an'ın sıfatı olarak kullanılan bir kelimeyi beşeri kurumlar için kullanmak küfür ve cehaletin en karanlık şeklidir.Allah'ın kitabı ile yakından ve uzaktan hiçbir bağlantısı olmayan Şia ve Ehli Sünnet'in batıl mezhepleri kendi aralarında bir çok meselede ihtilaf etmişlerdir.Mehdi, kabir azabı ve Muhammed'e salavat getirme hurafeleri dışında neredeyse hiç bir konuda ittifak etmemişlerdir. Halbuki en cahil ve ümmi insan bilir ki, dinde doğru bir tanedir. Tekrar etmekte fayda var. Kur'an, kendi bağlam ve bütünlüğü içinde incelendiğinde en büyük âlim olarak bilinen mezhep imamlarının Kur'an'ı bilmedikleri ve ona aykırı birçok ictihada imza attıkları görülecektir. Ve maalesef bu ictihadlar günümüze kadar bir dakunulmaz bir tabu olarak ümmi millete dayatılmakta ve avam halk iradesi zincirlenmiş bir esir gibi uydurulmuş din karşısında çaresiz bırakılmaktadır. Halbuki Kur'an, birçok yerde Allah Resulü'nün arkadaşlarını uyarmakta, hatalarını ve isyanlarını düzeltmekte, Kur'an'a aykırı hareketlerinden dolayı onları kınamaktadır.Mesala: "Ey iman edenler! Size ne oldu ki, Allah yolunda savaşa çıkın denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?"Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? "Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır"( Tevbe- 38)"Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin, size selam verene dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, masum insanlara "sen mü'min değilsin" demeyin."Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır" Önceden sizde böyle iken Allah size hütfetti, o halde iyi anlayıp dinleyin" "Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır"( Nisa- 94)"O zaman Resul arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan savaş alanından uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmadan kaçıyordunuz"(Âli İmran- 153)Aslında Musa (a.s) ın arkadaşlarının yani kavmi olan İsrailoğullarının menfi hareketlerinin onlarca âyette anlatılmasının esas sebebi Allah Resulü'nün arkadaşlarına bir ders olması içindir. Dolayısıyla Allah Resulü ile 23 yıl beraber yaşayan sahabileri bile kötü ahlak ve gayri meşru hareketlerinden dolayı yüzlerce âyette uyaran Rabbimiz, evet abartmıyorum, yüzlerce âyette uyarılan sahabiler Kur'an'da gözümüzün önünde dururken, (Hucurat- 1,2,3,4,5 ;Mümtehine-1,2,3,4; Cuma-11) tarihin en vahşi ve karanlık çağı olan Emevi-Abbasi devletleri döneminde ortaya çıkmaya başlayan mezheplere mi güvenip, iman edeceğiz?İşte bu mezheplerin ümmeti getirdiği felaket ve zillet ortada duruyor.Ümmetin milyonları ölüm pahasına gavur diye nitelendirilen Hristiyanların yurtlarına iltica etmeye çalışıyor.Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri dinlerinde iman ve ibadet olarak yaşadıkları hiçbir şeyi Allah'ın kitabında bulamazlar. Yani onların Allah'ı da, Resülleri de, dinleri ve imanları da sanal ve hayaldir. Çünkü kutsal kaynakları Kur'an ve akıl, ilim ve tefekkür değil, karanlık ve kaos, anarşi ve cehalet üreten beşeri kaynaklardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder