SAHTE PARA İLE ALIŞ VERİŞ YASAK AMA...!
"Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü sürünerek yürüyen mi varılacak yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün olarak yürüyen mi?
(Mülk, 22)
Usta bir ressam yapmış olduğu resmin bozulmasını veya ikinci bir elin ona karışmasını kabul etmez.
Bir saat atölyesinin el yapımı, orijinal, değerli olarak imal ettiği emek mahsulu bir saatin markasının veya parçalarının değiştirilmesine sahibi veya ustası asla razı olmaz.
Veya ünlü bir mimarın tamamen taş ve mermerden oyma el işçiliği ile inşa ettiği muhteşem sanat eserinin herhangi bir boya ile boyanmasını veya fayans gibi yapay malzemelerle kaplanmasını hiçbir zaman istemez.
Usta bir aşçının yapmış olduğu bir kazan yemeğin içine bir damla olsun yabancı bir maddenin veya bir necasetin karışmasını arzu etmez.
Veya bir devlet başkanının işine ve hükmüne başkasının karışmasını istemez.
Sebzeden meyveye, ev eşyasından arabaya bütün maddi ve manevi şeylerde hatta manevi ve insani ilişkilerde sahtecilik hiç kimsenin hoşuna gitmez.
Aynen bunun gibi yüce Allah'da indirmiş olduğu dinin temiz, hanif, saf, sade, orijinal ve organik olarak yani kendisinden indiği gibi yaşanmasını ister.
İşte bu yüzden birçok âyette isimlendirmeden boyasına, inancından ameline kadar Allah kendi dinini tamamlamış ki, başkasının eli ona karışmasın.
Din Allah'tan geldiği gibi orijinal olarak yaşansın.
"Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin"
( Bakara, 42)
"O daima diri olandır, O'ndan başka ilah yoktur. O halde dinde ihlaslı ve samimi olarak sadece ona dua edin.
Her türlü hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur"
(Mümin, 65)
"De ki: Bana, dini yalnız Allah'a özel kılarak kulluk etmem emrolundu. Bana Müslümanların (muvahhidlerin) ilki olmam emrolundu"
(Zümer, 11, 12)
İşte Şia ve Ehli Sünnet'in âlimleri ve muhaddisleri dinde rivayet ve içtihatlarıyla orijinal, saf, temiz bir şey bırakmamışlardır.
Yani İbrahim (as) ın hanif dinine her türlü tahrifatı yapıp her türlü kötülüğü uygun gördüler.
Allah'ın kitabına iltifat etmediler.
Allah'ı yalancılıkla suçlar gibi vahiy'den yüz çevirdiler.
Hakikatinin üstünü örterek onu inkar ettiler.
Ona her türlü batılı karıştırdılar.
İslam'ın adını bile kendilerine uygun görmediler.
Ona asla kulak asmadılar.
Onu dinlemediler.
Onu dile getirenleri düşman bellediler.
Halbuki Allah indirmiş olduğu vahye ihanet edilmemesi ile ilgili olarak yüzlerce âyette onları uyardı.
Bütün bu gerçeklere rağmen bu ihaneti ona yaptılar.
Şia ve Ehli Sünnet'in rivayet dini uydurma, sanal, hormonlu, kimyasal, zehirli ve ölümcül bir dindir.
Bir din değil âdeta ölümcül bir silahtır.
Dolayısıyla Allah tarafından indirilen, ilâhi zâtın iradesine bağlı tamamen rahmet ve hidayet olan bir sistem ile insan tarafından uydurulan bir sistem arasında ne kadar büyük farkın olacağını anlamak gerekir.
Kur'an baştan sona kadar yüzlerce âyette din ve hüküm olarak kendisinden başka hiçbir sözün olmadığını anlatır.
Bu ayetleri ancak kör ve sağır olanlar görmez, ve duymazlar.
"Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar"
( Furkan, 73)
Yani şimdi sahte para ile alışveriş yasak ama sahte din ile her türlü yalan, dolan, üçkağıtçılık, talan, yağma, aldatma ve soygun serbest öyle mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder