EN TEHLİKELİ KİRLİLİK
Son yıllarda doğal dengenin korunması ile ilgili çalışmalar hız kazandı.
Çevreye duyarlı olan uzmanlar, havanın, denizlerin ve karanın temizlenmesi ile alakalı güzel şeyler söylüyorlar.
Aslında tabiatın yaratıldığı gibi Naturel kalması ile ilgili söylenenlerin özeti Allah'tan indirilen vahiy tarafından asırlar öncesinden dile getirilmiştir.
Çünkü göklerin ve yerin sahibi Rahmân ve Rahim olan Allah kendi nefsine merhamet etmeyi gerekli kılmış,
(En'am-12) doğal dengenin korunması için birçok âyette bozgun çıkarmamaları için insanları uyarmıştır.
"Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu, Sakın dengeyi bozmayın"
( Rahman,7--8)
Fakat Ademoğlu fıtratı gereği hayır ve takva ortaya koyduğu gibi, isyan ve tuğyan da yani anarşi ve terör çıkarma kabiliyetine sahip olarak yaratılmıştır.
Bundan dolayı yüce Allah, takva ve hayır yönüne destek olma bakımından fıtratın yanında vahiy ve elçiler göndererek kullarına yardım etmeyi amaçlamıştır.
"İyilik ve takvada (sorumlulukta) yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olun. Çünkü Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir"
(Maide- 2)
Şunu demek istiyorum
İnsanların sağlıklı bir yaşam standartına göre tertemiz ve sağlıklı yaratılan dünyanın çeşitli kimyasal maddelerle bozulması nasıl ki, hayat için büyük bir tehlike ise, inanç, düşünce, ahlak ve fikirde de bozulma ve kirlilik daha büyük bir tehlikedir.
Yani dinimizin, inancımızın, akıl ve zihin dünyamızın doğal, organik, orijinal, Allah tarafından indirilen halis, saf, tertemiz olan vahyin dışında kalan rivayet ve içtihatlar, inanç ve fikirler, mezhep ve fırkalardan korunması her şeyden daha önemli ve hayati bir meseledir.
Nasil ki, yer yüzünde tâbii olarak var olan her şey insanın kimyası ile uyumlu ve ihtiyaçlarına göre yaratılmış ise, yine Allah tarafından indirilen vahiy de insanın fıtratına göre inanç ve ilkeler ortaya koymuştur.
Kirlilik sadece deniz, kara, hava ve çevre ilgili bir olgu değildir.
Aslında en önemli ıslah ve temizlik din ve inançta, zihin ve akılda olan kirliliğe karşı yapılan ıslah ve temizliktir.
İnsanların en çok aldatıkdıkları, mal ve mülklerinin çalındığı ve gasbedildiği alan kirli inanç alanıdır.
Uydurma dinin meydana getirdiği zaman israfını hiç bir şey getiremez.
Allah tarafından gönderilen tüm elçilerin görevi kirletilmiş vahiy dinini temizlemekten başka bir şey değildir.
Çünkü din ve inanç kirliliği kadar tehlikeli bir kirlilik mevcut değildir.
İnsanlık tarihinde bulunan katliamların en büyük sebebi inanç kirliliğidir.
Dolayısıyla dünya tarihinde uydurma din ve inançtan daha tehlikeli bir silah icat edilmemiştir.
Orjinal, saf vahiy dininde meydana gelen yozlaşma ve bozulma bütün ölümcül silahlardan daha tehlikeli ve daha vahşi bir silaha dönüşecektir.
Tabiatı kirlerden temizlemenin bir çok yolu vardır.
Doğal dengenin tabiatını koruma ve temizleme çareleri her zaman bulunabilir.
Fakat insanların inanç dünyalarını saran şirk ve hurafeleri vahiy'den başka bir şeyle temizleme imkanı bulunmamaktadır.
Ayrıca insanların inanç ve zihin dünyalarını kaplayan kirlilik çok çeşitlidir.
Kirlilik sadece denizde, havada, karada, vücutta, elbise, sokakta, arabada evde ve çevrede değildir.
Esas kirlilik dinde, inançta, zihinde, akılda ve ahlakta olan kirliliktir.
Dolayısıyla din, inanç, ahlak, zihin, akıl ve mantıktaki kirliliği yok etmedikçe gerçek temizliğe yani tabii güzellik ve mutluluğa ulaşamayız.
Allah Resulü adına uydurulan bütün hadisler bir kirliliktir, ictihadlar, mezhepler, fırkalar, cemaatler, tarikatlar gerçek olarak büyük bir kirliliktir.
Rivayet ve ictihatlardan, Fırka ve Mezheplere, Cemaat ve Tarikatlardan, uydurma Evliya ve İlâhlara, Gavslardan Şeyhlere, Mesnevilerden Müsnedlere, Sünenlerden Mü'cemlere, Marifetnamelerden Risale'i Nurlara kadar yüzlerce, binlerce kirlilik ve bataklık toplumun beynini kemirmektedir.
Fert ve toplum, zihin ve akıl, beyin ve gönül yalan, iftira, uydurma, şirk ve hurafelerle kirlenir.
Hatta öyle bir kirlenir ki, tüm bu değerler iflas ederek kullanılamaz hale gelir.
Kalpler taş, gözler kör olur, kulaklar sağır, insanlar merhametten yoksun, duygusuz vahşi bir hayvan gibi olur.
"Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah dileyene işittirir. Sen kabirdekilere işittiremezsin. Sen sadece bir uyarıcısın"
(Fâtır, 19--23)
"Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar"
(Furkan-44)
Dolayısıyla vahyi tek kaynak kabul eden muvahhidler en önemli çevreci ve ıslah ediciler olarak kabul edilmelidir.
Çünkü en zor temizlik insanların inanç ve zihinlerine hakim olmuş yüzyılların kirliliğine karşı yapılan temizliktir.
Her önüne gelenin içine bir şirk ve hurafe attığı, orijinal, hâlis, tertemiz, hanif, Allah'ın sırat-ı müstakim olan hidayet ve rahmet dini tam bir mezbele haline getirilmiştir.
Gerçi bu kirliliğe karşı başarılı olmuş bir Allah Resulü yoktur.
Fakat insanlara bulundukları bataklık ve kirliliği hatırlatmak da önemli bir görev ve büyük bir onurdur.
Ayrıca bu kirliliği meydana getiren Kur'an cahili ulema! sorgulanamaz bir ilâh ve rab konumuna yükseltilmiş, kutsal ve dokunulmaz olarak dikte edilmiştir.
Yaşayanların kaderi çürüyen ölülere teslim edilmiştir.
Artık hayata ölüler yön vermekte, Hakim ve Alim olan Allah yerine ölülerin hükümleri hayata hakim olmaktadır.
Halbuki Evvel ve Âhir olan Allah'ın ölülerle ilgili hükmü şu şekilde karara bağlanmıştı.
"Allah'ı bırakıp da (yöresinde, yanında, ötesinde, berisinde) kulluk ettikleri (evliya ve ilahlar) hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler"
(Nahl, 20--21)
Dünyada iradesini ölülere teslim edenlerden daha ahmak kimse yoktur.
İnanç ve gelecekleri için ölülere müracaat eden bir milletten önemli bir gelişme ve hayırlı bir hizmet beklenemez.
Ölülere güvenen ve onlardan yardım dileyen bir halktan medeniyet yolunda bir icad ve fazilet meydana gelmez.
"Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter"
(Furkan-58)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder