KUR'AN NİYE İNDİRİLDİ ( 3.YAZI)
Allah, ayetleri birbirine benzeyen(birbirini açıklayan) ve yer yer tekrar eden kitabı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir.
Rablerinden korkanların, bu kitaptan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalpleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır.
İşte bu kitap,
Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla isteyeni doğru yola eriştirir.
Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz"
(Zümer, 23)
" Eğer biz bu Kuran'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün.
BU misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz"
( Haşr, 21)
" Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi'ye yardım eder ve onu desteklerler.
Ey inananlar!
Sizde onu destekleyin ve ona tam bir teslimiyetle örnekliğine teslim olun "
(Ahzab, 56)
"İman edenlerin Allah'ı anma ve ondan İnen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?
Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar.
Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir"
(Hadid, 16)
"Ey insanlar!
Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
De ki: Ancak Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, işte bununla sevinsinler.
Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır"(Yunus, 57 58)
" ( Ey Muhammed!) İşte bunlar, Rabb'inin sana vahyettiği hikmetlerdir.
Allah ile birlikte başka bir ilah edinme, sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın "
(İsra, 39)
"Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir, zalimlerin ise yalnızca husranlarını arttırır "
( İsra, 82)
"( EyMuhammed! )
Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun.
(Bu) ancak Rabbin'den bir rahmet olarak gelmiştir.
O halde sakın kafirlere arka çıkma"
Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et, asla müşriklerden olma.
Allah ile birlikte başka bir ilaha tapıp yalvarma! O'ndan başka ilah yoktur.
Onun zatından başka her şey yok olacaktır.
Hüküm o'nundur. Ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz"(Kasas, 86, 87, 88)
29 Kasım 2016 Salı
KUR'AN NİYE İNDİRİLDİ (2.YAZI)
"Elif,Lam,Ra.
Bunlar, gerçeği açıklayan kitabın ayetleridir.
Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
Biz bu Kur'an'ı vahyederek sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.
Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin"( Yusuf, 1,3)
" Andolsun, elçilerin kıssalarında aklı olanlar için ibretler vardır.
Kur'an, uydurabilecek bir söz değildir.
Fakat kendinden önceki kitapları tasdik eden, inanan topluma her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir"
( Yusuf, 111)
" Sana kitab'ı böylece indirdik, işte, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler, bunlardan da ona inanan bulunur.
Âyetlerimize ancak kâfirler bile bile karşı gelirler.
Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin.
Öyle olsaydı, batıla sapanlar şüpheye düşerlerdi.
" Hayır, Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetledir. Âyetlerimize zalimlerden başka kimse bile bile karşı gelmez"
(Ankebut, 47, 49)
" Sana indirdiğimiz bu kitap mübarektir, ayetlerini düşünsünler, aklını kullananlar da öğüt alsınlar diye indirilmiştir"
( Sâd, 29 )
"Kur'an'ı hakkıyla düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar bulurlardı"
(Nisa, 82)
"Elif,Lam,Ra.
Bunlar, gerçeği açıklayan kitabın ayetleridir.
Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
Biz bu Kur'an'ı vahyederek sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.
Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin"( Yusuf, 1,3)
" Andolsun, elçilerin kıssalarında aklı olanlar için ibretler vardır.
Kur'an, uydurabilecek bir söz değildir.
Fakat kendinden önceki kitapları tasdik eden, inanan topluma her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir"
( Yusuf, 111)
" Sana kitab'ı böylece indirdik, işte, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler, bunlardan da ona inanan bulunur.
Âyetlerimize ancak kâfirler bile bile karşı gelirler.
Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin.
Öyle olsaydı, batıla sapanlar şüpheye düşerlerdi.
" Hayır, Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetledir. Âyetlerimize zalimlerden başka kimse bile bile karşı gelmez"
(Ankebut, 47, 49)
" Sana indirdiğimiz bu kitap mübarektir, ayetlerini düşünsünler, aklını kullananlar da öğüt alsınlar diye indirilmiştir"
( Sâd, 29 )
"Kur'an'ı hakkıyla düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar bulurlardı"
(Nisa, 82)
28 Kasım 2016 Pazartesi
KUR'AN NİYE İNDİRİLDİ?
HATIRLAYALIM: (1.YAZI)
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA:
"Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere,
içinde ebedi kalacakları güzel bir mükâfatı müjdelemek ve
"Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna
içerisinde hiçbir eğrilik(çelişki) bulunmayan dosdoğru kitabı indirmiştir.
Allah'ın çocuk edindiğine dair ne kendilerinin ne babalarının bir bilgisi vardır.
Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır!
Onlar yalnız ve yalnız yalan Söylüyorlar"
(Kehf, 1,5)
" Elif, Lam, Mim. Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren kitap'tır"
( Bakara, 1,2)
"Kulumuza indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız,
siz de onun benzeri bir süre meydana getirin, eğer doğru sözlü iseniz,
Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.
Yapamazsınız ki yapmanız mümkün değildir.
O takdirde inkâr edenler için hazırlanan ve yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının"
(Bakara, 22, 23 )
"Elif, Lam, Mim. Allah, ondan başka ilah olmayan, diri, her an yarattıklarını gözetip durandır.
Kendisinden önceki kitapları tasdik eden hak kitabı sana indirdi.
Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil'i de indirmişti.
O, doğruyu yanlıştan ayıran kitabı indirdi. Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır.
Allah güçlüdür, İntikam alıcıdır"
( Âli İmran, 1,4)
"Sana kitabı indiren O'dur.
Onda kitabın temeli olan kesin anlamlı (muhkem) ayetler vardır, diğerleri de (kendi içinde kendini tefsir eden) müteşabihattırlar.
Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların müteşabih olanına uyarlar.
Oysa onun mutlak tevilini ancak Allah bilir. İlimde(imanda)
derinleşmiş olan(Muvahhidler) "Ona İnandık, hepsi Rabbimizin katındandır" derler.
Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler "(Âli İmran, 7)
" Elif, Lam, Ra.
Bu kitap, hakim ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından,
O'ndan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya,detaylandırılmış bir kitaptır.
Ben size, onun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na Tevbe edin ki belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım. Dönüşünüz ancak allah'adır.
O her şeye kâdirdir"(Hud, 1,4)
Allah bize Kur'an'a ve Elçilerinin ahlakına uygun güzel bir ahlak nasip etsin.
HATIRLAYALIM: (1.YAZI)
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA:
"Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere,
içinde ebedi kalacakları güzel bir mükâfatı müjdelemek ve
"Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna
içerisinde hiçbir eğrilik(çelişki) bulunmayan dosdoğru kitabı indirmiştir.
Allah'ın çocuk edindiğine dair ne kendilerinin ne babalarının bir bilgisi vardır.
Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır!
Onlar yalnız ve yalnız yalan Söylüyorlar"
(Kehf, 1,5)
" Elif, Lam, Mim. Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren kitap'tır"
( Bakara, 1,2)
"Kulumuza indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız,
siz de onun benzeri bir süre meydana getirin, eğer doğru sözlü iseniz,
Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.
Yapamazsınız ki yapmanız mümkün değildir.
O takdirde inkâr edenler için hazırlanan ve yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının"
(Bakara, 22, 23 )
"Elif, Lam, Mim. Allah, ondan başka ilah olmayan, diri, her an yarattıklarını gözetip durandır.
Kendisinden önceki kitapları tasdik eden hak kitabı sana indirdi.
Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil'i de indirmişti.
O, doğruyu yanlıştan ayıran kitabı indirdi. Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır.
Allah güçlüdür, İntikam alıcıdır"
( Âli İmran, 1,4)
"Sana kitabı indiren O'dur.
Onda kitabın temeli olan kesin anlamlı (muhkem) ayetler vardır, diğerleri de (kendi içinde kendini tefsir eden) müteşabihattırlar.
Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların müteşabih olanına uyarlar.
Oysa onun mutlak tevilini ancak Allah bilir. İlimde(imanda)
derinleşmiş olan(Muvahhidler) "Ona İnandık, hepsi Rabbimizin katındandır" derler.
Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler "(Âli İmran, 7)
" Elif, Lam, Ra.
Bu kitap, hakim ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından,
O'ndan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya,detaylandırılmış bir kitaptır.
Ben size, onun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na Tevbe edin ki belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım. Dönüşünüz ancak allah'adır.
O her şeye kâdirdir"(Hud, 1,4)
Allah bize Kur'an'a ve Elçilerinin ahlakına uygun güzel bir ahlak nasip etsin.
AÇIK VE NET OLARAK KONUŞMAK LAZIM: Bazen muvahhid arkadaşlarım iyi niyetle beni ikaz ederek bazı konuşmalarımın çok rijit ve sert olduğunu soylemektedirler.
Aslında onlara hak vermiyorda değilim.
Fakat beni açık ve net olarak konuşmaya sevk eden bazı gerçekler yok değildir.
1.) Kur'an'ın, Allah Elçilerine hakikatı apaçık olarak ortaya koymalarını ısrarla istemesi.
"Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir "(Hicr, 94)
2.) Kur'an'ın mesajı evrensel olduğu ve inen ayetlerin o günkü muhatapları tarafından hangi kafir, müşrik, münafık ve Yahudi'yi kastettiği için isim verilmemiştir.
3.) Müşriklerin ismi verilmediği zaman konuşulan konu adrese teslim olmaz,
mesaj tam olarak anlaşılmaz.
4.) Şirk ehlini mutlaka deşifre etmek gerekir. Kur'an şirkin önderlerini deşifre ediyor.
",,,, Firavun:Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka ilah tanımıyorum dedi"( Kasas, 38) (Resulüm! Sana Musa'nın haberi geldi mi? Kutsal vâdi Tuva'da Rabbine şöyle seslenmişti" "Firavun'ua git! Çünkü o çok azdı"
" De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin?
" Böylece ona olan saygıyı kazanırsın "
" Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi"
" O ise hemen yalanladı ve isyan etti. Sonra inkar için olanca çabasını göstermek üzere sırtını döndü.
" Derhal adamlarını topladı ve onlara bağırdı.
" Ben sizin en yüce rabbinizin dedi"(Naziat, 15,,,,,,,24)
5.)Bin üç yüz elli yıldan beri Emevi Abbasi imalatı iftira ve yalan Ehli sünnet rivayetleri ve Kadim İran dinlerinin hurafeleriyle beyinleri kireçlenmiş mürekkep yalamış cahil okumuşlar kuş dilinden anlamadıkları için mesajın tam olarak adrese teslim edilmesi hayati önem taşıyor.
6.) Kuran zıt kutuplu bir anlatım sistemine sahiptir.
Tevhid'i anlatırken şirki, imanı anlatırken küfrü, İslam'ı anlatırken nifakı da anlatır.
İslam, Tevhid, İhlas, imanı anlatıp da küfür, şirk,isyan, nifak anlatılmazsa hiçbir zaman beklenen amaç ve fayda hasıl olmayacaktır. Dolayısıyla, Kur'an'ı Mübin'de Allah( cc) şöyle buyuruyor.
",,,,,,,, O halde kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse kopmayan sağlam kulpa yapışmış olur"
(Bakara, 256)
Küfür, şirk, sapıklık, hurafe, iftira, uydurma, yalan reddedilmeden iman, İslam, Tevhid,güzel ahlak, infak, İhsan, takva, ihlas sistemini anlatmanın bir anlamı yoktur.
Kelime-i Tevhid bir sistem olarak bu gerçeği muhteşem bir şekilde ortaya koyar.
"LA İLÉHE İLLALLAH"
Yani hiçbir ilah yoktur, sadece Allah vardır.
Hiç bir ilah yoktur, Allah'tan başka.
İlk once uydurma İlahların reddi, sonra gerçeği ortaya koyma elzem bir meseledir.
Aslında onlara hak vermiyorda değilim.
Fakat beni açık ve net olarak konuşmaya sevk eden bazı gerçekler yok değildir.
1.) Kur'an'ın, Allah Elçilerine hakikatı apaçık olarak ortaya koymalarını ısrarla istemesi.
"Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir "(Hicr, 94)
2.) Kur'an'ın mesajı evrensel olduğu ve inen ayetlerin o günkü muhatapları tarafından hangi kafir, müşrik, münafık ve Yahudi'yi kastettiği için isim verilmemiştir.
3.) Müşriklerin ismi verilmediği zaman konuşulan konu adrese teslim olmaz,
mesaj tam olarak anlaşılmaz.
4.) Şirk ehlini mutlaka deşifre etmek gerekir. Kur'an şirkin önderlerini deşifre ediyor.
",,,, Firavun:Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka ilah tanımıyorum dedi"( Kasas, 38) (Resulüm! Sana Musa'nın haberi geldi mi? Kutsal vâdi Tuva'da Rabbine şöyle seslenmişti" "Firavun'ua git! Çünkü o çok azdı"
" De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin?
" Böylece ona olan saygıyı kazanırsın "
" Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi"
" O ise hemen yalanladı ve isyan etti. Sonra inkar için olanca çabasını göstermek üzere sırtını döndü.
" Derhal adamlarını topladı ve onlara bağırdı.
" Ben sizin en yüce rabbinizin dedi"(Naziat, 15,,,,,,,24)
5.)Bin üç yüz elli yıldan beri Emevi Abbasi imalatı iftira ve yalan Ehli sünnet rivayetleri ve Kadim İran dinlerinin hurafeleriyle beyinleri kireçlenmiş mürekkep yalamış cahil okumuşlar kuş dilinden anlamadıkları için mesajın tam olarak adrese teslim edilmesi hayati önem taşıyor.
6.) Kuran zıt kutuplu bir anlatım sistemine sahiptir.
Tevhid'i anlatırken şirki, imanı anlatırken küfrü, İslam'ı anlatırken nifakı da anlatır.
İslam, Tevhid, İhlas, imanı anlatıp da küfür, şirk,isyan, nifak anlatılmazsa hiçbir zaman beklenen amaç ve fayda hasıl olmayacaktır. Dolayısıyla, Kur'an'ı Mübin'de Allah( cc) şöyle buyuruyor.
",,,,,,,, O halde kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse kopmayan sağlam kulpa yapışmış olur"
(Bakara, 256)
Küfür, şirk, sapıklık, hurafe, iftira, uydurma, yalan reddedilmeden iman, İslam, Tevhid,güzel ahlak, infak, İhsan, takva, ihlas sistemini anlatmanın bir anlamı yoktur.
Kelime-i Tevhid bir sistem olarak bu gerçeği muhteşem bir şekilde ortaya koyar.
"LA İLÉHE İLLALLAH"
Yani hiçbir ilah yoktur, sadece Allah vardır.
Hiç bir ilah yoktur, Allah'tan başka.
İlk once uydurma İlahların reddi, sonra gerçeği ortaya koyma elzem bir meseledir.
25 Kasım 2016 Cuma
RESUL ( ELÇİ) : ALLAH'I TEMSİL EDER, VAHYİ TEBLİĞ ETMEDE İHANET ETMEZ VE HATA YAPMAZ.
NEBİ: ELÇİ OLAN KİŞİNİN ÖZEL HAYATI OLDUĞU İÇİN ALLAH'A KARŞI HATA EDEBİLİR.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
" Yeryüzünde ağır basıncaya kadar (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir NEBİ'YE esirleri bulunması yaraşmaz.
Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah sizin için ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir"
( Enfal, 67)
NEBİ MÜŞRİKLERE İSTİĞFAR EDİYOR:
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, müşrikler için af dilemek ne NEBİ'YE ne de inananlara yakışmaz"( Tevbe' 113)
NEBİ HELAL OLAN BİR ŞEYİ KENDİNE HARAM KILIYOR.
" Ey NEBİ! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"( Tahrim,1)
NEBİ'NİN KAFİR VE MÜNAFIKLARA KARŞI YUMUŞAK DAVRANMASI ALLAH'IN HOŞUNA GİTMİYOR.
" Ey NEBİ! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme.
Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır"( Ahzab, 1)
RESULE (ELÇİYE) İTAAT ETMEK MUTLAKTIR ÇÜNKÜ ONUN TEK GÖREVİ ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ ETMEKTİR.
NEBİ'YE İTAAT ETMEK MUTLAK DEĞİLDİR ALLAH'A KARŞI HATA EDEBİLİR, İYİ İŞLERDE İTAAT EDİLİR.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Ey NEBİ! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işlerde sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile.
Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"(Mumtehine, 12)
Eğer NEBİ'YE itaat mutlak olsaydı ayette " iyi işlerde sana karşı gelmemek " denmezdi.
NEBİ: ELÇİ OLAN KİŞİNİN ÖZEL HAYATI OLDUĞU İÇİN ALLAH'A KARŞI HATA EDEBİLİR.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
" Yeryüzünde ağır basıncaya kadar (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir NEBİ'YE esirleri bulunması yaraşmaz.
Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah sizin için ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir"
( Enfal, 67)
NEBİ MÜŞRİKLERE İSTİĞFAR EDİYOR:
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, müşrikler için af dilemek ne NEBİ'YE ne de inananlara yakışmaz"( Tevbe' 113)
NEBİ HELAL OLAN BİR ŞEYİ KENDİNE HARAM KILIYOR.
" Ey NEBİ! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"( Tahrim,1)
NEBİ'NİN KAFİR VE MÜNAFIKLARA KARŞI YUMUŞAK DAVRANMASI ALLAH'IN HOŞUNA GİTMİYOR.
" Ey NEBİ! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme.
Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır"( Ahzab, 1)
RESULE (ELÇİYE) İTAAT ETMEK MUTLAKTIR ÇÜNKÜ ONUN TEK GÖREVİ ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ ETMEKTİR.
NEBİ'YE İTAAT ETMEK MUTLAK DEĞİLDİR ALLAH'A KARŞI HATA EDEBİLİR, İYİ İŞLERDE İTAAT EDİLİR.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Ey NEBİ! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işlerde sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile.
Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"(Mumtehine, 12)
Eğer NEBİ'YE itaat mutlak olsaydı ayette " iyi işlerde sana karşı gelmemek " denmezdi.
ELÇİ TAMAMEN ALLAH'I TEMSİL MAKAMINDA OLDUĞU İÇİN ONA İTAAT ALLAH'A İTAAT SAYILMIŞTIR,KUR'AN' SİSTEMINDE NEBİ'YE VE MUHAMMED ( ALEYHİSSELAM)A İTAAT EDİN YOKTUR.
Elçi olan şahsiyetin görevi sadece ve sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ etmek olduğu için ona itaat vahyin kaynağı olan Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir. Kur'an'ı Mübin'i okurken Elçi ile Nebi kavramlarına ve konuklarına dikkat ederek onu hakkıyla okumak gerekir. Peygamber kelimesini kullananlar Nebi ve Resulün arasındaki farkı kavrayamazlar. Bundan dolayı şuurlu bir Müslüman Kur'an'ı tahrif eden "peygamber" kelimesini asla kullanmaz
" De ki: ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin.
Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez"( Âli İmran, 32)
" ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin ki rahmete kavuşturulasınız" (Âli İmran, 132)
" Ey iman edenler! ALLAH'A İTAAT edin. ELÇİYE ve sizden olan ülül emre de İTAAT edin,,,,,,,( Nisa, 59)
"ALLAH'A İTAAT edin. RESÜLE İTAAT edin ve (şirkten) sakının.
Eğer (Tevhid akidesinden) yüz çevirirseniz bilin ki Resulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir"( Maide 92)
" Ey iman edenler! ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin"( Enfal 20)
" ALLAH ve RESULÜNE İTAAT edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da gücünüz gider.
Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir"( Enfal, 46)
" De ki: ALLAH'A'a İTAAT edin, ELÇİYE de İTAAT edin, Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, RESUL'ÜN sorumluluğu kendisine yüklenen (TEBLİĞ GÖREVİNİ YAPMAK) sizin sorumluluğunuz da size (yüklenen görevleri yerine getirmenizdir) Eğer ona İTAAT ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. ELÇİYE düşen sadece açık seçik duyurmaktır"(Nur, 54)
ELÇİ'YE İTAAT ALLAH'A İTAAT OLDUĞU İÇİN AŞAĞIDAKİ AYETTE ALLAH LAFZI GELMEDEN ELÇİYE İTAAT EDİN BUYRULMUŞTUR.
" Namazı kılın, zekatı verin, RESÜLE İTAAT edin ki Merhamet göresiniz"( Nur, 56)
ELÇİN'İN DİLİNDEN SADECE VAHİY ÇIKTIĞI İÇİN, YANİ RESUL VAHİDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEMEDİĞİ İÇİN ONA İTAAT ALLAH'A İTAAT SAYILMIŞTIR.
"Kim RESÜLE İTAAT ederse ALLAH'A İTAAT etmiş olur.
Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik"(Nisa, 80)
"Kim ALLAH'A ve RESÜLE İTAAT ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütufta bulunduğu Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır"( Nisa, 69)
Elçi olan şahsiyetin görevi sadece ve sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ etmek olduğu için ona itaat vahyin kaynağı olan Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir. Kur'an'ı Mübin'i okurken Elçi ile Nebi kavramlarına ve konuklarına dikkat ederek onu hakkıyla okumak gerekir. Peygamber kelimesini kullananlar Nebi ve Resulün arasındaki farkı kavrayamazlar. Bundan dolayı şuurlu bir Müslüman Kur'an'ı tahrif eden "peygamber" kelimesini asla kullanmaz
" De ki: ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin.
Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez"( Âli İmran, 32)
" ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin ki rahmete kavuşturulasınız" (Âli İmran, 132)
" Ey iman edenler! ALLAH'A İTAAT edin. ELÇİYE ve sizden olan ülül emre de İTAAT edin,,,,,,,( Nisa, 59)
"ALLAH'A İTAAT edin. RESÜLE İTAAT edin ve (şirkten) sakının.
Eğer (Tevhid akidesinden) yüz çevirirseniz bilin ki Resulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir"( Maide 92)
" Ey iman edenler! ALLAH'A ve RESULÜNE İTAAT edin işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin"( Enfal 20)
" ALLAH ve RESULÜNE İTAAT edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da gücünüz gider.
Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir"( Enfal, 46)
" De ki: ALLAH'A'a İTAAT edin, ELÇİYE de İTAAT edin, Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, RESUL'ÜN sorumluluğu kendisine yüklenen (TEBLİĞ GÖREVİNİ YAPMAK) sizin sorumluluğunuz da size (yüklenen görevleri yerine getirmenizdir) Eğer ona İTAAT ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. ELÇİYE düşen sadece açık seçik duyurmaktır"(Nur, 54)
ELÇİ'YE İTAAT ALLAH'A İTAAT OLDUĞU İÇİN AŞAĞIDAKİ AYETTE ALLAH LAFZI GELMEDEN ELÇİYE İTAAT EDİN BUYRULMUŞTUR.
" Namazı kılın, zekatı verin, RESÜLE İTAAT edin ki Merhamet göresiniz"( Nur, 56)
ELÇİN'İN DİLİNDEN SADECE VAHİY ÇIKTIĞI İÇİN, YANİ RESUL VAHİDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEMEDİĞİ İÇİN ONA İTAAT ALLAH'A İTAAT SAYILMIŞTIR.
"Kim RESÜLE İTAAT ederse ALLAH'A İTAAT etmiş olur.
Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik"(Nisa, 80)
"Kim ALLAH'A ve RESÜLE İTAAT ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütufta bulunduğu Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır"( Nisa, 69)
24 Kasım 2016 Perşembe
ALLAH'I TEMSİL MAKAMINDA BULUNAN RESUL ( ELÇİ) OLDUĞU İÇİN ONU YALANLAMAK, ALLAH'I YALANLAMAK GİBİDİR. KUR'AN'DA NEBİ'Yİ YALANLAMAK DİYE BİR ŞEY YOKTUR.
RESUL (ELÇİ) İLE VAHİY(KİTAP) ASLINDA AYNI ŞEYDİR, İKİSİ DE ALLAH'I TEMSİL EDERLER:
" Bedevilerden ( mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine İzin verilsin diye geldiler. ALLAH ve RESULÜ'NE YALAN SÖYLEYENLER de oturup kaldılar.
Onlardan kafir olanlara elem verici bir azap erişecektir"( Tevbe 90)
" Nihayet ELÇİLER ümitlerini yitirip de kendilerinin YALANA çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir.
Fakat suçlular topluluğu'ndan azabımız asla geri çevilmez"( Yusuf, 110)
"Nuh kavmine gelince, ELÇİLERİ YALANCILIKLA itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık.
Zalimler için acıklı bir azap hazırladık"( Furkan, 37)
" Eğer ( size tebliğ edileni) YALAN SAYARSANIZ, bilin ki sizden önceki birçok millet de (kendilerine tebliğ edileni) YALAN SAYMIŞLARDIR. ELÇİYE düşen yalnız apaçık bir TEBLİĞDİR"( Ankebut 18 )
"Onlardan öncekiler de (ELÇİLERİNİ YALANLAMIŞLARDI.
Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi.
Böyleyken ELÇİLERİNİN YALANLADILAR, ama benim karşılık olarak verdiğim(azap) nasıl olmuştu! (Sebe, 45 )
"Onlar, kitabı ve ELÇİLERİMİZE gönderdiklerimizi YALANLAYANLARDIR. Onlar yakında gerçeği anlayacaklar"Mü'min,70)
RESUL (ELÇİ) İLE VAHİY(KİTAP) ASLINDA AYNI ŞEYDİR, İKİSİ DE ALLAH'I TEMSİL EDERLER:
" Bedevilerden ( mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine İzin verilsin diye geldiler. ALLAH ve RESULÜ'NE YALAN SÖYLEYENLER de oturup kaldılar.
Onlardan kafir olanlara elem verici bir azap erişecektir"( Tevbe 90)
" Nihayet ELÇİLER ümitlerini yitirip de kendilerinin YALANA çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir.
Fakat suçlular topluluğu'ndan azabımız asla geri çevilmez"( Yusuf, 110)
"Nuh kavmine gelince, ELÇİLERİ YALANCILIKLA itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık.
Zalimler için acıklı bir azap hazırladık"( Furkan, 37)
" Eğer ( size tebliğ edileni) YALAN SAYARSANIZ, bilin ki sizden önceki birçok millet de (kendilerine tebliğ edileni) YALAN SAYMIŞLARDIR. ELÇİYE düşen yalnız apaçık bir TEBLİĞDİR"( Ankebut 18 )
"Onlardan öncekiler de (ELÇİLERİNİ YALANLAMIŞLARDI.
Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi.
Böyleyken ELÇİLERİNİN YALANLADILAR, ama benim karşılık olarak verdiğim(azap) nasıl olmuştu! (Sebe, 45 )
"Onlar, kitabı ve ELÇİLERİMİZE gönderdiklerimizi YALANLAYANLARDIR. Onlar yakında gerçeği anlayacaklar"Mü'min,70)
23 Kasım 2016 Çarşamba
RESUL İLE NEBİ'NİN ARASINDAKİ FARKLAR:
KUR'AN SİSTEMINDE ALLAH'IN AYETLERİNİ NEBİ DEĞİL,SADECE RESUL OKUR :
"Nitekim kendi içinizden size AYETLERİMİZİ OKUYAN, sizi kötülüklerden arındıran, size kitap ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir RESUL( ELÇİ) gönderdik "(Bakara, 151)
"Ey Rabbimiz!
Onlara, içlerinden SENİN AYETLERİNİ KENDİLERİNE OKUYACAK , onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir RESUL (ELÇİ) gönder.
Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin"(Bakara, 129)
" Andolsun ki içlerinden, kendilerine ALLAH'IN AYETLERİNİ OKUYAN,
( kötülüklerden ve şirkten) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir RESUL (ELÇİ) göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.
Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler"( Ali İmran, 164)
"Rabbin, KENDİLERİNE ÂYETLERİMİZİ OKUYAN bir RESUL'Ü ( ELÇİ'Yİ ) memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helak edici değildir "( Kasas, 59)
" İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size ALLAH'IN APAÇIK ÂYETLERİNİ OKUYAN bir RESUL ( ELÇİ) göndermiştir.
Kim Allah'a İnanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar.
Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık hazırlamıştır "(TALAK, 11)
" Çünkü ümmilere içlerinden kendilerine AYETLERİNİ OKUYAN, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir RESUL( ELÇİ) gönderen O'dur.
Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler"(Cuma, 2)
"(İşte o apaçık delil) Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri hâvi tertemiz SAHİFELERI OKUYAN bir RESUL'DÜR "(Beyyine, 2, 3)
KUR'AN SİSTEMINDE ALLAH'IN AYETLERİNİ NEBİ DEĞİL,SADECE RESUL OKUR :
"Nitekim kendi içinizden size AYETLERİMİZİ OKUYAN, sizi kötülüklerden arındıran, size kitap ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir RESUL( ELÇİ) gönderdik "(Bakara, 151)
"Ey Rabbimiz!
Onlara, içlerinden SENİN AYETLERİNİ KENDİLERİNE OKUYACAK , onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir RESUL (ELÇİ) gönder.
Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin"(Bakara, 129)
" Andolsun ki içlerinden, kendilerine ALLAH'IN AYETLERİNİ OKUYAN,
( kötülüklerden ve şirkten) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir RESUL (ELÇİ) göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.
Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler"( Ali İmran, 164)
"Rabbin, KENDİLERİNE ÂYETLERİMİZİ OKUYAN bir RESUL'Ü ( ELÇİ'Yİ ) memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helak edici değildir "( Kasas, 59)
" İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size ALLAH'IN APAÇIK ÂYETLERİNİ OKUYAN bir RESUL ( ELÇİ) göndermiştir.
Kim Allah'a İnanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar.
Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık hazırlamıştır "(TALAK, 11)
" Çünkü ümmilere içlerinden kendilerine AYETLERİNİ OKUYAN, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir RESUL( ELÇİ) gönderen O'dur.
Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler"(Cuma, 2)
"(İşte o apaçık delil) Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri hâvi tertemiz SAHİFELERI OKUYAN bir RESUL'DÜR "(Beyyine, 2, 3)
ALLAH'I TEMSİL MAKAMINDA BULUNAN RESUL( ELÇİ) OLDUĞU İÇİN ONU YALANLAMAK, ALLAH'I VE VAHYİ YALANLAMAK GİBİDİR.
KUR'AN'DA NEBİ'Yİ YALANLAMAK DİYE BİR ŞEY YOKTUR.
" Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar senin YALANLAMIYORLAR, fakat o zalimler açıkça ALLAH'IN AYETLERİNİ inkar ediyorlar"
" Andolsun ki senden önceki ELÇİLER de YALANLANMIŞTI onlar, YALANLANMALARINA ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki ELÇİLERİN (MURSELİN) haberlerinden bazısı sana geldi"
( Enam, 33, 34)
"İşte o ülkeler.....
Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, ELÇİLERİ (RUSULUHUM) onlara apaçık deliller getirmişlerdi.
Fakat önceden YALANLADIKLARI gerçeklere iman edecek değillerdi.
İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler" ( Araf, 101)
"Onlara, şu şehir halkını misal getir. Hani onlara ELÇİLER (MURSELUN) gelmişti"
" İşte o zaman biz, onlara iki ELÇİ göndermiştik. Onları YALANLADILAR. Bunun üzerine üçüncü bir ELÇİ gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş ALLAH'IN ELÇİLERİYİZ! (MURSELUN) dediler.(Yasin, 14)
" ELÇİLERE Dediler ki: Siz de ancak bizim gibi bir insansınız. Rahman,(olan Allah) herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak YALAN SÖYLÜYORSUNUZ "(Yasin, 15)
"( ELÇİLER) dediler ki: Rabbimiz biliyor, biz gerçekten size göndermiş ELÇİLERİZ (MURSELUN)"(Yasin, 16)
" Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.(Yasin, 17)
"(Bunun üzerine onlar) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir azap dokunur, dediler"(Yasin, 18)
" ELÇİLER şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir.
Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz"
(Yasin, 19)
"Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi." Ey kavmim! dedi, bu ELÇİLERE (MURSELUN) uyunuz"(Yasin, 20)
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun,çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir "( Yasin, 21)
"Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud da yalanlamıştı "
Âd ve Firavun ile Lut'un kardeşleri de (yalanladılar)
" Eyke halkı ve Tübba kavmi de, Bütün bunlar ELÇİLERİ(RUSULE) YALANLADILAR da tehdidim gerçekleşti"( Kaf,12, 13, 14, )
KUR'AN'DA NEBİ'Yİ YALANLAMAK DİYE BİR ŞEY YOKTUR.
" Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar senin YALANLAMIYORLAR, fakat o zalimler açıkça ALLAH'IN AYETLERİNİ inkar ediyorlar"
" Andolsun ki senden önceki ELÇİLER de YALANLANMIŞTI onlar, YALANLANMALARINA ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki ELÇİLERİN (MURSELİN) haberlerinden bazısı sana geldi"
( Enam, 33, 34)
"İşte o ülkeler.....
Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, ELÇİLERİ (RUSULUHUM) onlara apaçık deliller getirmişlerdi.
Fakat önceden YALANLADIKLARI gerçeklere iman edecek değillerdi.
İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler" ( Araf, 101)
"Onlara, şu şehir halkını misal getir. Hani onlara ELÇİLER (MURSELUN) gelmişti"
" İşte o zaman biz, onlara iki ELÇİ göndermiştik. Onları YALANLADILAR. Bunun üzerine üçüncü bir ELÇİ gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş ALLAH'IN ELÇİLERİYİZ! (MURSELUN) dediler.(Yasin, 14)
" ELÇİLERE Dediler ki: Siz de ancak bizim gibi bir insansınız. Rahman,(olan Allah) herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak YALAN SÖYLÜYORSUNUZ "(Yasin, 15)
"( ELÇİLER) dediler ki: Rabbimiz biliyor, biz gerçekten size göndermiş ELÇİLERİZ (MURSELUN)"(Yasin, 16)
" Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.(Yasin, 17)
"(Bunun üzerine onlar) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir azap dokunur, dediler"(Yasin, 18)
" ELÇİLER şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir.
Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz"
(Yasin, 19)
"Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi." Ey kavmim! dedi, bu ELÇİLERE (MURSELUN) uyunuz"(Yasin, 20)
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun,çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir "( Yasin, 21)
"Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud da yalanlamıştı "
Âd ve Firavun ile Lut'un kardeşleri de (yalanladılar)
" Eyke halkı ve Tübba kavmi de, Bütün bunlar ELÇİLERİ(RUSULE) YALANLADILAR da tehdidim gerçekleşti"( Kaf,12, 13, 14, )
22 Kasım 2016 Salı
KUR'AN'DA RESUL VE NEBİ :(1. YAZI)
Kur'an, tüm elçiler için geçerli olan hususlarda bazen Nebi bazen Resul kelimesini kullanır. Ama bu durum Nebi ile Resul'ün aynı anlama geldiğini aynı şeyler olduğunu göstermez.
Çünkü Kur'an Nebi ile Resulün ayrıştığı konularda asla böyle davranmaz.
Yani ayrışan konularda bazen Nebi bazen Resul kelimesini kullanmaz.
Bağlam hangi kelimeyi gerektiriyorsa o kelimeyi kullanır.
( Nebi ise Nebi, Resul ise Resul)Şöyle ki,
Kur'an, kitabın kimlere verildiğini bildiren
ayetlerde bazen Nebi, (Bakara, 213) bazen Resul, ( Hadid, 25) kelimesini kullanır.
Aynı şekilde Her ümmete elçi gönderildiğini bildiren ayetlerde kullanılan kelime de bazen Nebi (Bakara, 213) bazen Resul(Nahl, 36) olur.
Kur'an'ın kime iman edilmesi gerektiğini bildirirken kullandığı kelime de bazen Nebi (Bakara, 177) bazen Resul(Bakara, 285) olur. Elçilerin tafdiliyeti ile ilgili ayetler de kullanılan kelime de bazen Nebi (İsra, 55) bazen Resul(Bakara, 253) olur.
Elçilerin gönderilme gerekçelerini (müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiğini) bildiren ayetlerde kullanılan kelime de bazen Nebi (Bakara, 213) bazen Resul(Nisa, 165) olur.
Kıssaları anlatılan ve anlatılmayan elçilerden bahsedilirken kullanılan kelime de bazen Nebi (Nisa, 163, 164) bazen Resul (Mü'min, 70) olur. Kitabın verilmesi, elçilere iman, elçilerin gönderilmesi, bunun gerekçeleri, elçilerin tafdiliyeti, kıssaların anlatılması,anlatılmaması gibi konularda bazen Nebi bazen Resul kelimesinin kullanmış olması Nebi ile Resulün aynı şeyler olduğunu asla göstermez.
Hatta Nebi ve Resul kelimeleri bu zatların farklılaşan özelliklerini ön plana çıkarır.
Tıpkı Anne, teyze, hala kelimeleri ile her biri kadın olan bu insanların farklılaşan özelliklerinin bildirilmiş olması gibi.
Bundan dolayıdır ki, asıl dikkat edilmesi gereken husus, Kur'an'ın Nebi ve Resul kelimelerini hangi bağlamda ortak kullandığı değil, hangi bağlamda ortak kullanmadığıdır. Yani bu kelimeler ile elçi olan zatların hangi vasıfları ön plana alınıyor?
Buna bakılmalıdır.
Bunun içinde bu kelimelerin kural olarak kullanıldığı ayetlerdeki bağlama dikkat edilmelidir.
Böyle bakılınca farklılaşan yönlerin kolaylıkla tesbit edildiği görülür. Şöyle ki,
Kur'an, tüm elçiler için geçerli olan hususlarda bazen Nebi bazen Resul kelimesini kullanır. Ama bu durum Nebi ile Resul'ün aynı anlama geldiğini aynı şeyler olduğunu göstermez.
Çünkü Kur'an Nebi ile Resulün ayrıştığı konularda asla böyle davranmaz.
Yani ayrışan konularda bazen Nebi bazen Resul kelimesini kullanmaz.
Bağlam hangi kelimeyi gerektiriyorsa o kelimeyi kullanır.
( Nebi ise Nebi, Resul ise Resul)Şöyle ki,
Kur'an, kitabın kimlere verildiğini bildiren
ayetlerde bazen Nebi, (Bakara, 213) bazen Resul, ( Hadid, 25) kelimesini kullanır.
Aynı şekilde Her ümmete elçi gönderildiğini bildiren ayetlerde kullanılan kelime de bazen Nebi (Bakara, 213) bazen Resul(Nahl, 36) olur.
Kur'an'ın kime iman edilmesi gerektiğini bildirirken kullandığı kelime de bazen Nebi (Bakara, 177) bazen Resul(Bakara, 285) olur. Elçilerin tafdiliyeti ile ilgili ayetler de kullanılan kelime de bazen Nebi (İsra, 55) bazen Resul(Bakara, 253) olur.
Elçilerin gönderilme gerekçelerini (müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiğini) bildiren ayetlerde kullanılan kelime de bazen Nebi (Bakara, 213) bazen Resul(Nisa, 165) olur.
Kıssaları anlatılan ve anlatılmayan elçilerden bahsedilirken kullanılan kelime de bazen Nebi (Nisa, 163, 164) bazen Resul (Mü'min, 70) olur. Kitabın verilmesi, elçilere iman, elçilerin gönderilmesi, bunun gerekçeleri, elçilerin tafdiliyeti, kıssaların anlatılması,anlatılmaması gibi konularda bazen Nebi bazen Resul kelimesinin kullanmış olması Nebi ile Resulün aynı şeyler olduğunu asla göstermez.
Hatta Nebi ve Resul kelimeleri bu zatların farklılaşan özelliklerini ön plana çıkarır.
Tıpkı Anne, teyze, hala kelimeleri ile her biri kadın olan bu insanların farklılaşan özelliklerinin bildirilmiş olması gibi.
Bundan dolayıdır ki, asıl dikkat edilmesi gereken husus, Kur'an'ın Nebi ve Resul kelimelerini hangi bağlamda ortak kullandığı değil, hangi bağlamda ortak kullanmadığıdır. Yani bu kelimeler ile elçi olan zatların hangi vasıfları ön plana alınıyor?
Buna bakılmalıdır.
Bunun içinde bu kelimelerin kural olarak kullanıldığı ayetlerdeki bağlama dikkat edilmelidir.
Böyle bakılınca farklılaşan yönlerin kolaylıkla tesbit edildiği görülür. Şöyle ki,
NEBİ İLE RESUL'UN ARASINDAKİ FARKLAR:
Kur'an(mutad olarak) daima Resule itaati emreder.
Yani itaati emreden ayetlerde (bazen Nebi bazen Resul değil) daima Resul kelimesini kullanılır.
Bu ayetlerin hiçbirinde Nebi kelimesi kullanılmaz.
Keza ittibayı emreden ayetlerde kullanılan kelime de (Bazen Nebi bazen Resul değil) daima Resul olur.
Bunun gibi ilahi koruma altında olan, korunan, İsyan edilmemesi gereken,yalanlanmaması icap eden veya yalanlanan, örnek alınması gereken ve ayetleri okuyan tebliğ eden de daima Resuldür.
Kur'an'da bu hususların ( ilahi koruma, itaat, ittiba, İsyan, örneklik ve tebliğ)zikredildiği tüm ayetlerde kullanılan kelime kural olarak Resuldür.
Bu ayetlerin hiçbirinden Nebi kelimesi bulunmaz.
Ama buna karşı Allah Resulü'nün yanılgılarının zikredildiği ve uyarıldığı ayetlerde kullanılan kelimede Nebi olur.
Buayetlerin hiçbirinde asla Resül kelimesi bulunmaz.
Tebliğ ile ilgili ayetlerde kullanılan kelime de daima Resul olur.
Hatta birçok ayet Resul'ün görevinin sadece tebliğ olduğunu bildirir.
Beşeri yaşam ve ailevi konuların anlatıldığı ayetlerde kullanılan kelimede Nebi'dir.
Nebi ifadesi bu anlamda (sanki) beşer Muhammed'i ifade ediyor gibidir.
Mesela evine misafir gidilen, bu misafirlerin geç saatlere kadar kalmasından rahatsız olan, ama bu rahatsızlığını onlara ifade edemeyen, çekinen,utanan Nebi'dir. (Ahzab, 53)
Keza eşleriyle sorun yaşayan ve hatta onlarla tartışan da Nebi'dir. (Tahrim, 1)
Çünkü bunlar risalet görevi (Resüllük) ile ilgili hususlar değildir.
Ama 'Ey Nebi eşleri! şeklinde eşlerine hitap edilen ayetlerde bile itaatin emredildiği bölümlerde kullanılan kelime daima Resul olur. Yani farklılaşan alan (aynı ayet içinde bile) hemen belli olur.
(Kur'an ve Sünnet ama hangi sünnet, zeki bayraktar, 2. Baskı, Süleymaniye vakfı yayınları)
Kur'an(mutad olarak) daima Resule itaati emreder.
Yani itaati emreden ayetlerde (bazen Nebi bazen Resul değil) daima Resul kelimesini kullanılır.
Bu ayetlerin hiçbirinde Nebi kelimesi kullanılmaz.
Keza ittibayı emreden ayetlerde kullanılan kelime de (Bazen Nebi bazen Resul değil) daima Resul olur.
Bunun gibi ilahi koruma altında olan, korunan, İsyan edilmemesi gereken,yalanlanmaması icap eden veya yalanlanan, örnek alınması gereken ve ayetleri okuyan tebliğ eden de daima Resuldür.
Kur'an'da bu hususların ( ilahi koruma, itaat, ittiba, İsyan, örneklik ve tebliğ)zikredildiği tüm ayetlerde kullanılan kelime kural olarak Resuldür.
Bu ayetlerin hiçbirinden Nebi kelimesi bulunmaz.
Ama buna karşı Allah Resulü'nün yanılgılarının zikredildiği ve uyarıldığı ayetlerde kullanılan kelimede Nebi olur.
Buayetlerin hiçbirinde asla Resül kelimesi bulunmaz.
Tebliğ ile ilgili ayetlerde kullanılan kelime de daima Resul olur.
Hatta birçok ayet Resul'ün görevinin sadece tebliğ olduğunu bildirir.
Beşeri yaşam ve ailevi konuların anlatıldığı ayetlerde kullanılan kelimede Nebi'dir.
Nebi ifadesi bu anlamda (sanki) beşer Muhammed'i ifade ediyor gibidir.
Mesela evine misafir gidilen, bu misafirlerin geç saatlere kadar kalmasından rahatsız olan, ama bu rahatsızlığını onlara ifade edemeyen, çekinen,utanan Nebi'dir. (Ahzab, 53)
Keza eşleriyle sorun yaşayan ve hatta onlarla tartışan da Nebi'dir. (Tahrim, 1)
Çünkü bunlar risalet görevi (Resüllük) ile ilgili hususlar değildir.
Ama 'Ey Nebi eşleri! şeklinde eşlerine hitap edilen ayetlerde bile itaatin emredildiği bölümlerde kullanılan kelime daima Resul olur. Yani farklılaşan alan (aynı ayet içinde bile) hemen belli olur.
(Kur'an ve Sünnet ama hangi sünnet, zeki bayraktar, 2. Baskı, Süleymaniye vakfı yayınları)
21 Kasım 2016 Pazartesi
ORİJİNAL DİN: UYDURMA VE HURAFE DİN Kur'an'ı Mübin'de geçen "inzal" kavramı o kadar önemli ve hayati bir öneme sahiptir ki, bu yaşanılan dinin sağlıklı olabilmesi için,
Yâni dinin hidayet ve rahmet kaynağı olması için
Allah tarafından gönderildiği gibi itikadi ve ameli hayatı dizayn etmesi gerekmektedir.
Yoksa din hidayet ve rahmet kaynağı olarak değil, bir yük, kaos, anarşi, katliam,rant, zorbalık ve insanların başını belaya sokan bir felaket olacaktır.
Yani Allah tarafından, Cebrail ( Aleyhisselam) vasıtasıyla Muhammed ( Aleyhisselam) a gelen dini yaşamak, saf dine sahip olmak, ona batıl, şirk ve hurafe karıştırmamak dünyanın belki en önemli meselesidir.
Bu yüzden Allah ( cc) sürekli bu dinin kendisinden geldiği gibi saf, sâde, temiz, kolay, rahat yaşanmasını ısrarla emretmektedir.
MESELA: Şimdi siz İsviçrede uzmanlar tarafından, son derece değerli madenlerden üretilmiş bir saatın içindeki hakikî parçalarını çıkarıp yerine âdi Çin malı malzemelerden yapılmış bir parçayı yerleştirmeye çalıştığınız zaman bu orijinal saat kesinlikle sağlıklı çalışmayacak ve mutlaka arıza verecektir. DİNDE BÖYLEDİR.
MESELA: Allah'ın yarattığı orijinal bir uzuv çeşitli nedenlerden dolayı bozulduğu zaman yerine yapay olarak takılan bir organ nasıl hakikisi gibi işlevini yerine getiremeyecek, çeşitli sıkıntılara sebep olacaksa, DİNDE BÖYLEDİR.
MESELA: Nasıl ki, mimari özelliği muhteşem olan bir antika eseri boyamak çirkin bir manzaraya yol açacak o esere meraklı olan sanatseverleri nefret ettirecekse, DİNDE BÖYLEDİR.
BU misalleri çoğaltmak mümkündür.
Yani, din orijinal olarak Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla bütün Allah Elçilerine ( Aleyhimusselam) a nasıl indirilmişse onu o şekilde yaşamak hayati bir öneme sahiptir.
Allah tarafından gönderilen din ile Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dini ve Şia'nın taşeronluğunu yaparak getirdiği kadim İran inançlarının uydurma dini başkadır.
Şia ve Ehli sünnet Yahudi ve Hristiyanlardan bin kat fazla dinlerinin tahrif etmişlerdir.
Yahudi ve Hristiyanlar kitaplarının metinlerini, Ehli sünnet ve Şia'nın alimleri ise Kur'an'ın manasını tamamen boşaltıp bozmuşlardır.
Hatta Şia ve Ehli sünnet alimleri o kadar kitaplarının manasını değiştirmişler ki aşağı yukarı Kur'anda manası doğru bir ayet kalmamıştır.
Yâni dinin hidayet ve rahmet kaynağı olması için
Allah tarafından gönderildiği gibi itikadi ve ameli hayatı dizayn etmesi gerekmektedir.
Yoksa din hidayet ve rahmet kaynağı olarak değil, bir yük, kaos, anarşi, katliam,rant, zorbalık ve insanların başını belaya sokan bir felaket olacaktır.
Yani Allah tarafından, Cebrail ( Aleyhisselam) vasıtasıyla Muhammed ( Aleyhisselam) a gelen dini yaşamak, saf dine sahip olmak, ona batıl, şirk ve hurafe karıştırmamak dünyanın belki en önemli meselesidir.
Bu yüzden Allah ( cc) sürekli bu dinin kendisinden geldiği gibi saf, sâde, temiz, kolay, rahat yaşanmasını ısrarla emretmektedir.
MESELA: Şimdi siz İsviçrede uzmanlar tarafından, son derece değerli madenlerden üretilmiş bir saatın içindeki hakikî parçalarını çıkarıp yerine âdi Çin malı malzemelerden yapılmış bir parçayı yerleştirmeye çalıştığınız zaman bu orijinal saat kesinlikle sağlıklı çalışmayacak ve mutlaka arıza verecektir. DİNDE BÖYLEDİR.
MESELA: Allah'ın yarattığı orijinal bir uzuv çeşitli nedenlerden dolayı bozulduğu zaman yerine yapay olarak takılan bir organ nasıl hakikisi gibi işlevini yerine getiremeyecek, çeşitli sıkıntılara sebep olacaksa, DİNDE BÖYLEDİR.
MESELA: Nasıl ki, mimari özelliği muhteşem olan bir antika eseri boyamak çirkin bir manzaraya yol açacak o esere meraklı olan sanatseverleri nefret ettirecekse, DİNDE BÖYLEDİR.
BU misalleri çoğaltmak mümkündür.
Yani, din orijinal olarak Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla bütün Allah Elçilerine ( Aleyhimusselam) a nasıl indirilmişse onu o şekilde yaşamak hayati bir öneme sahiptir.
Allah tarafından gönderilen din ile Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dini ve Şia'nın taşeronluğunu yaparak getirdiği kadim İran inançlarının uydurma dini başkadır.
Şia ve Ehli sünnet Yahudi ve Hristiyanlardan bin kat fazla dinlerinin tahrif etmişlerdir.
Yahudi ve Hristiyanlar kitaplarının metinlerini, Ehli sünnet ve Şia'nın alimleri ise Kur'an'ın manasını tamamen boşaltıp bozmuşlardır.
Hatta Şia ve Ehli sünnet alimleri o kadar kitaplarının manasını değiştirmişler ki aşağı yukarı Kur'anda manası doğru bir ayet kalmamıştır.
19 Kasım 2016 Cumartesi
ŞİRK'İN KORKUNÇ YÜZÜ:
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Şirk'ten yüz çevirip yalnız Allah'a yöneldiğinizi ve O'ndan başkasına ilahlık yakıştırmadığınızı ispat edin,
zira Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten düşerek parçalanan ve saçılan, parçalarını kuşların
(akbabaların) didikleyip kaptığı, ya da rüzgarın ıssız bir yere savurduğu nesneye benzer "
(Hac, 31)
Yani eğer siz,İslam ümmeti olarak, Allah'ın Cebrail ( Aleyhisselam) vasıtasıyla Muhammed ( Aleyhisselam)a göndermiş olduğu, birliğinizi sağlayan Kur'an'ı ve Tevhid akidesini terk ederek,
hizib ve firkalara ayrılıp, parçalanırsanız,
"gökten düşüp dağılan bir nesne gibi olur"
Akbabaların ve leş kargaları olan
ABD, RUSYA, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya gibi emperyalist
alçaklar sizin başınıza üşüşür, bütün zenginlik kaynaklarınızı sömürürler.
"ya da rüzgarın ıssız bir yere savurduğu nesneye benzer "
Yani tevhid dinini bırakıp mezhep ve firkalara bölündüğünüz takdirde yuvanız ve yurdunuzdan olur, sürgün edilir, yabancı diyarlara gitmek zorunda kalırsınız.
Ülkeleriniz, aileleriniz, birliğiniz bozulur, mahkum ve perişan olursunuz.
İşte şirk dininin getirdiği felaket ve sefalet böyle korkunç bir şeydir.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Şirk'ten yüz çevirip yalnız Allah'a yöneldiğinizi ve O'ndan başkasına ilahlık yakıştırmadığınızı ispat edin,
zira Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten düşerek parçalanan ve saçılan, parçalarını kuşların
(akbabaların) didikleyip kaptığı, ya da rüzgarın ıssız bir yere savurduğu nesneye benzer "
(Hac, 31)
Yani eğer siz,İslam ümmeti olarak, Allah'ın Cebrail ( Aleyhisselam) vasıtasıyla Muhammed ( Aleyhisselam)a göndermiş olduğu, birliğinizi sağlayan Kur'an'ı ve Tevhid akidesini terk ederek,
hizib ve firkalara ayrılıp, parçalanırsanız,
"gökten düşüp dağılan bir nesne gibi olur"
Akbabaların ve leş kargaları olan
ABD, RUSYA, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya gibi emperyalist
alçaklar sizin başınıza üşüşür, bütün zenginlik kaynaklarınızı sömürürler.
"ya da rüzgarın ıssız bir yere savurduğu nesneye benzer "
Yani tevhid dinini bırakıp mezhep ve firkalara bölündüğünüz takdirde yuvanız ve yurdunuzdan olur, sürgün edilir, yabancı diyarlara gitmek zorunda kalırsınız.
Ülkeleriniz, aileleriniz, birliğiniz bozulur, mahkum ve perişan olursunuz.
İşte şirk dininin getirdiği felaket ve sefalet böyle korkunç bir şeydir.
18 Kasım 2016 Cuma
MEDİNE FİTNE VE GIYBETTE SANKİ KAYNAYAN BİR KAZAN:
Ben şuna hayret ediyorum.
Allah Resulü Muhammed (Aleyhisselam) gibi yüce bir ahlak ve edebe sahip bir rahmet ve hidayet ile Mekke'de on üç yıl, Medine'de on yıl beraber yaşayan arkadaşları onun oturuşundan kalkışına, gülüşünden konuşmasına kadar nasıl müsbet bir etki altında kalmazlar.
Bence kendi döneminde yaşayan insanlar için Allah Resulü'nün ahlakı ve örnekliği Kur'an'dan daha öte bir şeydir.
Çünkü Allah Resulü Kur'an'ı hayatıyla yaşayarak, canlı olarak ortaya koyuyordu.
Yâni Allah Resulü'nün mükemmel ahlakı sahabeleri etkilemeli değil miydi? Allah tarafından
neden bu kadar uyarı ve ikaz edilmişlerdir?
MESELA: "Ey iman edenler!
"Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha İyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar.
Belki onlar kendilerinden daha İyidirler.
Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir.
Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir"(Hucurat, 11)
(Kur'an, Allah Resulü'nün arkadaşlarından Medine'de ve bütün zaman ve zeminlerde Mü'minler'den Erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmemeleri, birbirlerini ayıplamamaları ve kötü lakap takmamaları istemekte, bunları yapmanın yoldan çıkma anlamına gelen fâsıklık olduğunu hatırlatmaktadır
MESELA: " Ey iman edenler!
Zannın çoğundan kaçının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin.
Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz.
" O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah tevbeyi çok kabul edendir çok merhamet edendir "(Hucurat, 12)
(Allah ( cc) Resulullah'ın arkadaşlarından zandan kaçınmaları, kusur araştırıp ayıpları deşmemeleri ve gıybet etmemelerini istemiştir)
ÜSTÜNLÜK SAHABE OLMADA VE MEDİNE'DE YAŞAMAKTA DEĞİLDİR.
" Ey insanlar!
Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, o'ndan en çok korkanınızdır.(Emirlerini yerine getireninizdir)
Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır"(Hucurat, 13)
" Bedeviler "İnandık " dediler.
De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin.
Henüz iman kalplerinize yerleşmedi.
Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şey eksiltmez.
Çünkü Allah çok bağışlayan, merhamet edendir"(Hucurat, 14)
GERÇEK MÜ'MİN KİMDİR?
" Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak bunlardır"(Hucurat, 15) ALLAH'A DİN ÖĞRETMEK: SAHABELER BUNU DA YAPTI:
"De ki:
Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah herşeyi hakkıyla bilendir"
(Hucurat, 16)
KORKUNÇ BİR AHLAK, SAHABELER ALLAH RESULÜ'NE MİNNET EDİYORLAR
"Onlar İslam'a girdikleri için sana minnet mi ediyorlar?
De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın.
Eğer doğru kimseler iseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lütufta bulunmuştur"(Hucurat, 17)
"Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir"(Hucurat, 18)
Ben şuna hayret ediyorum.
Allah Resulü Muhammed (Aleyhisselam) gibi yüce bir ahlak ve edebe sahip bir rahmet ve hidayet ile Mekke'de on üç yıl, Medine'de on yıl beraber yaşayan arkadaşları onun oturuşundan kalkışına, gülüşünden konuşmasına kadar nasıl müsbet bir etki altında kalmazlar.
Bence kendi döneminde yaşayan insanlar için Allah Resulü'nün ahlakı ve örnekliği Kur'an'dan daha öte bir şeydir.
Çünkü Allah Resulü Kur'an'ı hayatıyla yaşayarak, canlı olarak ortaya koyuyordu.
Yâni Allah Resulü'nün mükemmel ahlakı sahabeleri etkilemeli değil miydi? Allah tarafından
neden bu kadar uyarı ve ikaz edilmişlerdir?
MESELA: "Ey iman edenler!
"Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha İyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar.
Belki onlar kendilerinden daha İyidirler.
Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir.
Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir"(Hucurat, 11)
(Kur'an, Allah Resulü'nün arkadaşlarından Medine'de ve bütün zaman ve zeminlerde Mü'minler'den Erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmemeleri, birbirlerini ayıplamamaları ve kötü lakap takmamaları istemekte, bunları yapmanın yoldan çıkma anlamına gelen fâsıklık olduğunu hatırlatmaktadır
MESELA: " Ey iman edenler!
Zannın çoğundan kaçının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin.
Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz.
" O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah tevbeyi çok kabul edendir çok merhamet edendir "(Hucurat, 12)
(Allah ( cc) Resulullah'ın arkadaşlarından zandan kaçınmaları, kusur araştırıp ayıpları deşmemeleri ve gıybet etmemelerini istemiştir)
ÜSTÜNLÜK SAHABE OLMADA VE MEDİNE'DE YAŞAMAKTA DEĞİLDİR.
" Ey insanlar!
Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, o'ndan en çok korkanınızdır.(Emirlerini yerine getireninizdir)
Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır"(Hucurat, 13)
" Bedeviler "İnandık " dediler.
De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin.
Henüz iman kalplerinize yerleşmedi.
Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şey eksiltmez.
Çünkü Allah çok bağışlayan, merhamet edendir"(Hucurat, 14)
GERÇEK MÜ'MİN KİMDİR?
" Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak bunlardır"(Hucurat, 15) ALLAH'A DİN ÖĞRETMEK: SAHABELER BUNU DA YAPTI:
"De ki:
Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah herşeyi hakkıyla bilendir"
(Hucurat, 16)
KORKUNÇ BİR AHLAK, SAHABELER ALLAH RESULÜ'NE MİNNET EDİYORLAR
"Onlar İslam'a girdikleri için sana minnet mi ediyorlar?
De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın.
Eğer doğru kimseler iseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lütufta bulunmuştur"(Hucurat, 17)
"Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir"(Hucurat, 18)
17 Kasım 2016 Perşembe
VAHYE KARŞI KALBÎ ÖLÜ OLANI ALLAH RESULÜ BİLE DİRİLTEMEZ :
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor:
" Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz"
"Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere(Kalbî ölmüş olanlara) işittiremezsin"
( İman, ilim, hikmet ve akıl sahibi, ahlaklı,faziletli kimseler ile bunların takip ettiği tevhid yolu, nail olacakları temiz hayat ve cennet nimetleri ile imansız, bilgisiz, akılsız, tefekkürsüz, basiretsiz, ahlaksız ve her türlü faziletten yoksun kimseler ve bunların takip ettikleri batıl yol ve uğrayacakları uhrevi azap kesinlikle bir tutulamaz)
" Sen sadece bir uyarıcısın"
" Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak(Kur'an) ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (Elçi) bulunmuştur"
" Eğer Seni yalanlıyorlarsa ( Üzülme) onlardan öncekiler de yalanlamışlardı.( Oysa ki) elçileri onlara Açık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi"
" Sonra ben, o inkar edenleri yakaladım.( Bak ki) cezam nasıl oldu!
" Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık.
(ALLAH BU AYETTE YAĞMURUN YOL VE HİDAYETİNİ ANLATIYOR, YANİ ALLAH HİDAYETSİZ,HİKMETSİZ BİR ŞEY BIRAKMAZ) "Dağlardan geçen beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar yaptık"
" İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var.
"Kulları içinden ancak alimler Allah'tan gereğince korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür. çok bağışlayandır"
" Allah'ın kitabını(hakkıyla, anlayarak) okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah için gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler" "Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir.
Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir"(Fatır, 19,,,,30)
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor:
" Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz"
"Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere(Kalbî ölmüş olanlara) işittiremezsin"
( İman, ilim, hikmet ve akıl sahibi, ahlaklı,faziletli kimseler ile bunların takip ettiği tevhid yolu, nail olacakları temiz hayat ve cennet nimetleri ile imansız, bilgisiz, akılsız, tefekkürsüz, basiretsiz, ahlaksız ve her türlü faziletten yoksun kimseler ve bunların takip ettikleri batıl yol ve uğrayacakları uhrevi azap kesinlikle bir tutulamaz)
" Sen sadece bir uyarıcısın"
" Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak(Kur'an) ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (Elçi) bulunmuştur"
" Eğer Seni yalanlıyorlarsa ( Üzülme) onlardan öncekiler de yalanlamışlardı.( Oysa ki) elçileri onlara Açık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi"
" Sonra ben, o inkar edenleri yakaladım.( Bak ki) cezam nasıl oldu!
" Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık.
(ALLAH BU AYETTE YAĞMURUN YOL VE HİDAYETİNİ ANLATIYOR, YANİ ALLAH HİDAYETSİZ,HİKMETSİZ BİR ŞEY BIRAKMAZ) "Dağlardan geçen beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar yaptık"
" İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var.
"Kulları içinden ancak alimler Allah'tan gereğince korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür. çok bağışlayandır"
" Allah'ın kitabını(hakkıyla, anlayarak) okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah için gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler" "Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir.
Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir"(Fatır, 19,,,,30)
ALLAH RESULÜ'NÜN HANIMLARI VE ARKADAŞLARINA RESÜLÜLLAH'I ÜZDÜKLERİNDEN DOLAYI ALLAH TARAFINDAN SÜREKLİ UYARI GELİYOR:
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Ey Nebi'nin hanımları! Eğer Allah'ı Elçisini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır"(Ahzab, 29)
"(Ey Nebi'nin hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu Allah'a göre kolaydır " (Ahzab,30)
" Sizden kim, Allah'a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa onun mükafatını iki kat veririz. Ve ona cennette bol rızık hazırlamışızdır"(Ahzab, 31) (Yani Allah Resulü'nün makam ve mertebesi, onur ve şerefi o kadar önemli ki, Allah korusun ona gelecek bir leke vahye, dine, kitaba, dolayısıyla direk onu gönderen Allah'a olacağı için, Müslümanlar Allah Resulü'nden konuştukları zaman çok hassas olmaları gerekir.
Çünkü Allah Resulü'ne en ufak bir hakaret,yalan ve iftira imanın yok olmasına sebep olacaktır)
" Ey Nebi'nin hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.
Eğer Allah'tan korkuyorsanız, yabancı erkeklere karşı çekici bir eda ile konuşmayın, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin"(Ahzab, 32)
"Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin.
Ey Ehli Beyt!
Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor"(Ahzab, 33)
"Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın.
Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır"(Ahzab, 34)
"Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz,( yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı.
Ve eğer Nebi'ye karşı birbirinize arka çıkarsanız bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyilerdir.
Bunların ardından melekler de ona yardımcıdır"(Tahrim, 4)
(Ayette Hz Ayşe ve Hz Hafsa'ya hitap edilmiş, Allah Resulü'nün gönlünü almaları istenmiş, kıskançlık, sır yayma gibi onun hoşlanmayacağı aşırılıklardan kaçınma konusunda uyarılmışlardır)
" Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allaha veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir"(Tahrim, 5)
" Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet eden(İsrailoğulları) gibi(Allah'ın Elçisi Muhammed ( Aleyhisselam)a eziyet etmeyin " Nihayet Allah onu,(Musa'yı) dedikleri şeyden temize çıkardı, O, Allah'ın yanında şerefli (bir kul) idi "(Ahzab, 69)
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Ey Nebi'nin hanımları! Eğer Allah'ı Elçisini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır"(Ahzab, 29)
"(Ey Nebi'nin hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu Allah'a göre kolaydır " (Ahzab,30)
" Sizden kim, Allah'a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa onun mükafatını iki kat veririz. Ve ona cennette bol rızık hazırlamışızdır"(Ahzab, 31) (Yani Allah Resulü'nün makam ve mertebesi, onur ve şerefi o kadar önemli ki, Allah korusun ona gelecek bir leke vahye, dine, kitaba, dolayısıyla direk onu gönderen Allah'a olacağı için, Müslümanlar Allah Resulü'nden konuştukları zaman çok hassas olmaları gerekir.
Çünkü Allah Resulü'ne en ufak bir hakaret,yalan ve iftira imanın yok olmasına sebep olacaktır)
" Ey Nebi'nin hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.
Eğer Allah'tan korkuyorsanız, yabancı erkeklere karşı çekici bir eda ile konuşmayın, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin"(Ahzab, 32)
"Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin.
Ey Ehli Beyt!
Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor"(Ahzab, 33)
"Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın.
Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır"(Ahzab, 34)
"Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz,( yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı.
Ve eğer Nebi'ye karşı birbirinize arka çıkarsanız bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyilerdir.
Bunların ardından melekler de ona yardımcıdır"(Tahrim, 4)
(Ayette Hz Ayşe ve Hz Hafsa'ya hitap edilmiş, Allah Resulü'nün gönlünü almaları istenmiş, kıskançlık, sır yayma gibi onun hoşlanmayacağı aşırılıklardan kaçınma konusunda uyarılmışlardır)
" Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allaha veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir"(Tahrim, 5)
" Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet eden(İsrailoğulları) gibi(Allah'ın Elçisi Muhammed ( Aleyhisselam)a eziyet etmeyin " Nihayet Allah onu,(Musa'yı) dedikleri şeyden temize çıkardı, O, Allah'ın yanında şerefli (bir kul) idi "(Ahzab, 69)
16 Kasım 2016 Çarşamba
ALLAH RESULÜ'NÜN HANIMLARI VE ARKADAŞLARI (ASHAB) RESÜLÜLLAH'I FENA ŞEKİLDE ÜZÜYORLAR:
Allah ( cc) Şöyle buyuruyor.
" Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Nebi'nin evlerine girmeyin.
Ancak davet edildiğiniz vakit girin.
Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın.
Çünkü bu hareketiniz Nebi' yi üzmekte,fakat o size bunu söylemekten utanmaktadır.
Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Nebi'nin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin.
Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.
Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz.
Çünkü bu, Allah katında büyük bir Günahtır"(Ahzab, 53)
( Bu ayet, Allah Resulü'nün evine yemekten önce gelen, yemek hazır oluncaya kadar bekleyen, yemekten sonra da kalkıp gitmeyenler hakkında nazil olmuştur.
Ayeti kerime, Müslümanların Resulullah'a ve hane'i saadete karşı nasıl davranacaklarını, birbirlerine karşı nasıl muamele edeceklerini bildirmektedir.
Buna göre bir kimsenin başkasını rahatsız etmemesi, evinde huzur ve istirahatını bozmaması, davet edildiğinde bildirilen zamandan önce gitmemesi, yemekten sonra fazla oturmaması gerekmektedir)
" Bir şeyi açığa vursanız da,gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şey gayet iyi bilmektedir"(Ahzab, 54)
Ey Nebi!
"Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) İstiyorsanız, gelin size boşama bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle salıvereyim"(Ahzab, 28)
( Ayetin nazil olduğu sıralarda, artık Allah resulü aşağı yukarı bütün Arabistan'a hakim durumda idi.
içtimai hayatta büyük değişiklikler meydana gelmişti.
Artık fakirlik yerine, refah ortalığı kaplamaktaydı.
Bu şartlar altında Allah Resulü'nün hanımları da, umumi refahtan pay almayı arzulayarak Resulallah'tan bazi ziynet eşyaları ve daha iyi bir geçim istemişlerdi.
İşte bu sırada gelen vahiy, Allah Resulü'ne yine eskisi gibi, sadelikten ayrılmamasını emretti Böyle bir vahiy, dünya hayatına düşkün, her geçen gün gücüne güç, servetine servet katmak için çırpınan maddeperest bir insan tarafından tebliğ edilmiş olamazdı.
Şayet Rasulullah,zevcelerine de bu umumi refahı sağlamış olsaydı, en küçük bir itirazla karşılaşmazdı.
Ne var ki Allah Resulü, yaşantısını ve yaşantısının sadeliğini asla değiştirmeyecekti. Cemiyetin yaşantısında ne kadar değişiklik olursa olsu, dünyanın geçici zinetleri Resulullah'ın evinde yer almayacak, Nübüvvet harimi dünya âlâyişinden uzak kalacak, iktidar sahiplerine örnek olacaktı)(Diyanet vakfının meali, Ahzab süresi 28. Ayetin dipnot)
Allah ( cc) Şöyle buyuruyor.
" Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Nebi'nin evlerine girmeyin.
Ancak davet edildiğiniz vakit girin.
Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın.
Çünkü bu hareketiniz Nebi' yi üzmekte,fakat o size bunu söylemekten utanmaktadır.
Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Nebi'nin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin.
Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.
Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz.
Çünkü bu, Allah katında büyük bir Günahtır"(Ahzab, 53)
( Bu ayet, Allah Resulü'nün evine yemekten önce gelen, yemek hazır oluncaya kadar bekleyen, yemekten sonra da kalkıp gitmeyenler hakkında nazil olmuştur.
Ayeti kerime, Müslümanların Resulullah'a ve hane'i saadete karşı nasıl davranacaklarını, birbirlerine karşı nasıl muamele edeceklerini bildirmektedir.
Buna göre bir kimsenin başkasını rahatsız etmemesi, evinde huzur ve istirahatını bozmaması, davet edildiğinde bildirilen zamandan önce gitmemesi, yemekten sonra fazla oturmaması gerekmektedir)
" Bir şeyi açığa vursanız da,gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şey gayet iyi bilmektedir"(Ahzab, 54)
Ey Nebi!
"Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) İstiyorsanız, gelin size boşama bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle salıvereyim"(Ahzab, 28)
( Ayetin nazil olduğu sıralarda, artık Allah resulü aşağı yukarı bütün Arabistan'a hakim durumda idi.
içtimai hayatta büyük değişiklikler meydana gelmişti.
Artık fakirlik yerine, refah ortalığı kaplamaktaydı.
Bu şartlar altında Allah Resulü'nün hanımları da, umumi refahtan pay almayı arzulayarak Resulallah'tan bazi ziynet eşyaları ve daha iyi bir geçim istemişlerdi.
İşte bu sırada gelen vahiy, Allah Resulü'ne yine eskisi gibi, sadelikten ayrılmamasını emretti Böyle bir vahiy, dünya hayatına düşkün, her geçen gün gücüne güç, servetine servet katmak için çırpınan maddeperest bir insan tarafından tebliğ edilmiş olamazdı.
Şayet Rasulullah,zevcelerine de bu umumi refahı sağlamış olsaydı, en küçük bir itirazla karşılaşmazdı.
Ne var ki Allah Resulü, yaşantısını ve yaşantısının sadeliğini asla değiştirmeyecekti. Cemiyetin yaşantısında ne kadar değişiklik olursa olsu, dünyanın geçici zinetleri Resulullah'ın evinde yer almayacak, Nübüvvet harimi dünya âlâyişinden uzak kalacak, iktidar sahiplerine örnek olacaktı)(Diyanet vakfının meali, Ahzab süresi 28. Ayetin dipnot)
15 Kasım 2016 Salı
KUR'AN'DA MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ:
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tağut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar.
Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor"(Nisa, 60)
TAĞUT: KUR'AN VE TEVHİD AKİDESİNDEN SAPAN BÜTÜN KİŞİ VE KURULUŞLARA VERİLEN BİR ADDIR:
(Mezhepler,Kur'an'ı tek kaynak almayan imamlar, Tarikatlar, Şeyhler, Efendiler, İlahlar,Evliyalar, Fırkalar)
" Onlara: Allah'ın indirdiğine (kitab'a) ve Resule gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün"(Nisa, 61)
"Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler! (Nisa, 62)
" Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir, onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkileyici söz söyle"(Nisa, 63)
"Biz her Elçiyi (Resul) Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik
. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici ve merhamet edicici bulurlardı"(Nisa, 64)
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabul etmedikçe iman etmiş olamazlar"(Nisa, 65)
"Herhangi bir süre indirildiği zaman onlardan bir kısmı der ki:" Bu sizin hanginizin imanını artırdı? İman edenlere gelince (bu süre) onların imanlarını arttırır ve onlar sevinirler"(Tevbe, 124)
"Kalplerinde hastalık (Kâfirlik ve münafıklık) olanlara gelince, onların da inkânlarını büsbütün arttırır ve onlar artır kafir olarak ölürler"
(Tevbe, 125)
"Onlar, her yıl bir veya iki kez çeşitli belalarla imtihan edildiklerini görmüyorlar mı?
Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar"
(Tevbe, 126)
"Bir süre indirildiği zaman (göz kırpıp alay ederek) birbirlerine bakar ve (çevreden) sizi birisi görüyor mu? diye sorarlar, sonra da sıvışıp giderler.
Anlamayan bir kavim oldukları için Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir"(Tevbe, 127)
EY MUHAMMED'İN ARKADAŞLARI VE EY MÜNAFIKLAR!
" Andolsun size kendinizden öyle bir Elçi(Resul) gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.
O, size çok düşkün müminlere karşı çok şefkatlidir merhametlidir "
(Tevbe, 128)
(Ey Resul! )
Yüz çevirirlerse de ki:
Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben sadece ona güvenip dayanırım. O yüce arşın sahibidir"( Tevbe, 129)
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tağut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar.
Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor"(Nisa, 60)
TAĞUT: KUR'AN VE TEVHİD AKİDESİNDEN SAPAN BÜTÜN KİŞİ VE KURULUŞLARA VERİLEN BİR ADDIR:
(Mezhepler,Kur'an'ı tek kaynak almayan imamlar, Tarikatlar, Şeyhler, Efendiler, İlahlar,Evliyalar, Fırkalar)
" Onlara: Allah'ın indirdiğine (kitab'a) ve Resule gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün"(Nisa, 61)
"Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler! (Nisa, 62)
" Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir, onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkileyici söz söyle"(Nisa, 63)
"Biz her Elçiyi (Resul) Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik
. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici ve merhamet edicici bulurlardı"(Nisa, 64)
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabul etmedikçe iman etmiş olamazlar"(Nisa, 65)
"Herhangi bir süre indirildiği zaman onlardan bir kısmı der ki:" Bu sizin hanginizin imanını artırdı? İman edenlere gelince (bu süre) onların imanlarını arttırır ve onlar sevinirler"(Tevbe, 124)
"Kalplerinde hastalık (Kâfirlik ve münafıklık) olanlara gelince, onların da inkânlarını büsbütün arttırır ve onlar artır kafir olarak ölürler"
(Tevbe, 125)
"Onlar, her yıl bir veya iki kez çeşitli belalarla imtihan edildiklerini görmüyorlar mı?
Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar"
(Tevbe, 126)
"Bir süre indirildiği zaman (göz kırpıp alay ederek) birbirlerine bakar ve (çevreden) sizi birisi görüyor mu? diye sorarlar, sonra da sıvışıp giderler.
Anlamayan bir kavim oldukları için Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir"(Tevbe, 127)
EY MUHAMMED'İN ARKADAŞLARI VE EY MÜNAFIKLAR!
" Andolsun size kendinizden öyle bir Elçi(Resul) gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.
O, size çok düşkün müminlere karşı çok şefkatlidir merhametlidir "
(Tevbe, 128)
(Ey Resul! )
Yüz çevirirlerse de ki:
Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben sadece ona güvenip dayanırım. O yüce arşın sahibidir"( Tevbe, 129)
NEBİ MUHAMMED ( ALEYHİSSELAM)A VE ARKADAŞLARINA KUR'AN'DAN UYARILAR:
" Cehennem ehli oldukları onları açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, ( Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne Nebi'ye yaraşır ne de inananlara"(Tevbe, 113)
"İbrahim'in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ah vah eden biri idi"(Tevbe, 114)
"Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir. Allah her şeyi çok iyi bilendir"(Tevbe, 115)
(Bu ayette, müşriklerin affı için dua etmenin yasak olduğu bildirilmeden önce, bunu yapanların ve haram olan şeyleri, yasak emri gelmeden önce yapmış olanların sorumlu tutulmayacağı, sorumluluğun ancak Allah tarafından hükümlerin açıkça bildirilmesinden sonra gerçekleşeceği ifade edilmektedir )
" Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Siz sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır"(Tevbe, 116)
"Andolsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Nebi'yi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti"
"Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli pek merhametlidir"
(Tevbe, 117)
" Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı"
"Nihayet Allah'tan (onun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.
Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti.Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, merhamet edendir"(Tevbe, 118)
" Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun"(Tevbe, 119)
" Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevi Araplara Allah'ın Resulün'den geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlılarını düşünmeleri yakışmaz"
" İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa duçar olmaları, kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir"
" Çünkü Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez"(Tevbe, 120)
" Allah onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükafatlandırmak için küçük büyük yaptıkları her infak, geçtikleri her vâdi mutlaka onların lehine yazılır"( Tevbe, 121)
" Cehennem ehli oldukları onları açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, ( Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne Nebi'ye yaraşır ne de inananlara"(Tevbe, 113)
"İbrahim'in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ah vah eden biri idi"(Tevbe, 114)
"Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir. Allah her şeyi çok iyi bilendir"(Tevbe, 115)
(Bu ayette, müşriklerin affı için dua etmenin yasak olduğu bildirilmeden önce, bunu yapanların ve haram olan şeyleri, yasak emri gelmeden önce yapmış olanların sorumlu tutulmayacağı, sorumluluğun ancak Allah tarafından hükümlerin açıkça bildirilmesinden sonra gerçekleşeceği ifade edilmektedir )
" Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Siz sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır"(Tevbe, 116)
"Andolsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Nebi'yi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti"
"Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli pek merhametlidir"
(Tevbe, 117)
" Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı"
"Nihayet Allah'tan (onun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.
Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti.Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, merhamet edendir"(Tevbe, 118)
" Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun"(Tevbe, 119)
" Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevi Araplara Allah'ın Resulün'den geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlılarını düşünmeleri yakışmaz"
" İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa duçar olmaları, kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir"
" Çünkü Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez"(Tevbe, 120)
" Allah onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükafatlandırmak için küçük büyük yaptıkları her infak, geçtikleri her vâdi mutlaka onların lehine yazılır"( Tevbe, 121)
14 Kasım 2016 Pazartesi
Diyanet İşleri Başkanlığı Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dininin rivayetlerini tek rehber olarak görmektedir.
Diyanet Kurumu Kur'an, ilim , hikmet , akıl ve tefekkür düşmanı bir anlayışa sahiptir.
Diyanet İşleri başkanlığı Kur'an ve Tevhid eksenli hareket etseydi ülke Fetö ile tarikatların cenneti haline gelmezdi.
Diyanet 1300 sene önceki karanlık Emevi Abbasi devrini yaşamaktadır.
Din, iman,Hac, umre, Kur'an diyanette ranttır.
Diyanet Kurumu Kur'an, ilim , hikmet , akıl ve tefekkür düşmanı bir anlayışa sahiptir.
Diyanet İşleri başkanlığı Kur'an ve Tevhid eksenli hareket etseydi ülke Fetö ile tarikatların cenneti haline gelmezdi.
Diyanet 1300 sene önceki karanlık Emevi Abbasi devrini yaşamaktadır.
Din, iman,Hac, umre, Kur'an diyanette ranttır.
KUR'AN'DA MÜNAFIKLARI TAHLİL ETMEYE DEVAM EDİYORUZ: (2.YAZI)
"Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır"
" Sen onları bilmezsin,
onları biz biliriz, Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir"(Tevbe, 101)
"Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar "
( Tövbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbelerini kabul eder.
Çünkü Allah çok bağışlayan engin merhamet edendir"
(Tevbe, 102)
"Onların mallarından sadaka al, bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yücltirsin.
Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükünettir ( onları yatıştırır) Allah işitendir bilendir"(Tevbe, 103)
"Allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek merhamet eden olduğunu hala bilmezler mi?(Tevbe, 104)
"Deki: Yapacağınızı yapın!
Amelinizi Allah da Resulü de bu Mü'minler de görecektir.
Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir"
(Tevbe, 105)
" Sefere katılmayanlardan) diğer bir grup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır.
O, bunlara ya azap eder veya tevbelerini kabul eder. Allah çok bilendir hikmet sahibidir"(Tevbe, 106)
"Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır"
" Sen onları bilmezsin,
onları biz biliriz, Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir"(Tevbe, 101)
"Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar "
( Tövbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbelerini kabul eder.
Çünkü Allah çok bağışlayan engin merhamet edendir"
(Tevbe, 102)
"Onların mallarından sadaka al, bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yücltirsin.
Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükünettir ( onları yatıştırır) Allah işitendir bilendir"(Tevbe, 103)
"Allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek merhamet eden olduğunu hala bilmezler mi?(Tevbe, 104)
"Deki: Yapacağınızı yapın!
Amelinizi Allah da Resulü de bu Mü'minler de görecektir.
Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir"
(Tevbe, 105)
" Sefere katılmayanlardan) diğer bir grup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır.
O, bunlara ya azap eder veya tevbelerini kabul eder. Allah çok bilendir hikmet sahibidir"(Tevbe, 106)
KUR'AN'A GÖRE MÜNAFIKLARIN MESCİDLERİNİN ÖZELLİKLERİ:
"(Münafıklar arasında) bir de (Mü'minlere zarar vermek, hakkı (Kur'an'ı) inkar etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar ve:
"(Bununla) iyilikten başka bir şey dilemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır.
" Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder"(Tevbe, 107)
"(Ey Muhammed! ) O (mescidin) içinde asla namaz kılma!
" İlk günden takva(Tevhid) üzerine kurulan mescit ( Küba mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur"
" Onda(her türlü şirkten) temizlenmeyi seven adamlar vardır.
" Allah (Her türlü şirk ve nifaktan) itina ile çok temizlenenleri sever"(Tevbe, 108)
(Tevhid ve iman) binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir uçurumun(Şirk, nifak ) kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez"(Tevbe, 109)
" Yaptıkları bina (mescid), (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerine devamlı olarak bir kuşku sebebi olacaktır"
"Allah (her şeyi) çok iyi bilendir, (her şeyi mükemmel ve yerli yerinde yaratan) hikmet sahibidir"(Tevbe, 110)
"Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır"
" Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler"
"( Bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir sözdür"
" Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır?
" O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. Işte bu, gerçekten büyük kazançtır"( Tevbe, 111)
"(Münafıklar arasında) bir de (Mü'minlere zarar vermek, hakkı (Kur'an'ı) inkar etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar ve:
"(Bununla) iyilikten başka bir şey dilemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır.
" Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder"(Tevbe, 107)
"(Ey Muhammed! ) O (mescidin) içinde asla namaz kılma!
" İlk günden takva(Tevhid) üzerine kurulan mescit ( Küba mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur"
" Onda(her türlü şirkten) temizlenmeyi seven adamlar vardır.
" Allah (Her türlü şirk ve nifaktan) itina ile çok temizlenenleri sever"(Tevbe, 108)
(Tevhid ve iman) binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir uçurumun(Şirk, nifak ) kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez"(Tevbe, 109)
" Yaptıkları bina (mescid), (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerine devamlı olarak bir kuşku sebebi olacaktır"
"Allah (her şeyi) çok iyi bilendir, (her şeyi mükemmel ve yerli yerinde yaratan) hikmet sahibidir"(Tevbe, 110)
"Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır"
" Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler"
"( Bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir sözdür"
" Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır?
" O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. Işte bu, gerçekten büyük kazançtır"( Tevbe, 111)
13 Kasım 2016 Pazar
KUR'AN'DA MÜNAFIKLARLA MÜ'MİNLERİN KIYASLANMASI:
"Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kafir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor"(Tevbe, 85)
" Allah'a inanın, Resulü ile beraber cihad edin" diye bir süre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve:
Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler"(Tevbe, 86)
"Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu.
Bu yüzden onlar anlamazlar"(Tevbe, 87)
" Fakat Elçi ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir"(Tevbe, 88)
"Allah, onlara içinde ebedi kalacakları zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. işte büyük kazanç budur"(Tevbe, 89)
"Bedevilerden mazeretleri olduğunu iddia edenler, kendilerine İzin verilsin diye geldiler. Allah ve resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan kafir olanlara elem verici bir azap erişecektir"(Tevbe, 90)
Allah Ve Resulu için insanlara öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara savaşta harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur.
" Zira iyilik edenlerin aleyhine bir yol (sorumluluk) yoktur
Allah günahları bağışlayandır çok merhamet edendir"(Tevbe, 91)
"Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de sorumluluk yoktur"( Tevbe, 92)
"Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden(savaşa çıkmamak için) izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar neyin doğru olduğunu bilmezler"( Tevbe, 93)
"Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kafir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor"(Tevbe, 85)
" Allah'a inanın, Resulü ile beraber cihad edin" diye bir süre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve:
Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler"(Tevbe, 86)
"Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu.
Bu yüzden onlar anlamazlar"(Tevbe, 87)
" Fakat Elçi ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir"(Tevbe, 88)
"Allah, onlara içinde ebedi kalacakları zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. işte büyük kazanç budur"(Tevbe, 89)
"Bedevilerden mazeretleri olduğunu iddia edenler, kendilerine İzin verilsin diye geldiler. Allah ve resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan kafir olanlara elem verici bir azap erişecektir"(Tevbe, 90)
Allah Ve Resulu için insanlara öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara savaşta harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur.
" Zira iyilik edenlerin aleyhine bir yol (sorumluluk) yoktur
Allah günahları bağışlayandır çok merhamet edendir"(Tevbe, 91)
"Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de sorumluluk yoktur"( Tevbe, 92)
"Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden(savaşa çıkmamak için) izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar neyin doğru olduğunu bilmezler"( Tevbe, 93)
ALLAH RESULÜ'NÜN MEDİNE'SİNDE MÜNAFIKLAR ÇOK GÜÇLÜDÜR: BU YÜZDEN HAKLARINDA YÜZLERCE AYET İNMİŞTİR:
(2.YAZI)
"( Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları ( gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hala anlamadılar mı?(Tevbe, 78)
" Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir.Ve onlar için elem verici azap vardır"(Tevbe, 79)
( Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek"
" Bu, onların Allah ve Resulünü inkar etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez"(Tevbe, 80)
"Allah Resulü'ne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin görürler"
" Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler.
De ki: Cehennem ateşi daha sıcaktır"
Keşke anlasalardı"(Tevbe, 81)
"Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! "(Tevbe, 82)
" Eğer Allah seni onlardan bir grubun yanına döndürür de (Tebük seferinden Medine'ye döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse,
Deki: benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız!
Çünkü siz birinci defa (Tebük seferinde) yerinizde kalmaya razı oldunuz.
Şimdi de geri kalanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun! (Tevbe, 83)
" Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma, onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah'a ve Resulünü inkar ettiler ve fasık olarak öldüler "(Tevbe, 84)
(2.YAZI)
"( Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları ( gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hala anlamadılar mı?(Tevbe, 78)
" Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir.Ve onlar için elem verici azap vardır"(Tevbe, 79)
( Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek"
" Bu, onların Allah ve Resulünü inkar etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez"(Tevbe, 80)
"Allah Resulü'ne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin görürler"
" Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler.
De ki: Cehennem ateşi daha sıcaktır"
Keşke anlasalardı"(Tevbe, 81)
"Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! "(Tevbe, 82)
" Eğer Allah seni onlardan bir grubun yanına döndürür de (Tebük seferinden Medine'ye döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse,
Deki: benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız!
Çünkü siz birinci defa (Tebük seferinde) yerinizde kalmaya razı oldunuz.
Şimdi de geri kalanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun! (Tevbe, 83)
" Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma, onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah'a ve Resulünü inkar ettiler ve fasık olarak öldüler "(Tevbe, 84)
11 Kasım 2016 Cuma
MÜNAFIKLAR ALLAH RESULÜ'NE ÇOK EZİYET ETTİLER (2.YAZI )
" (Yine o münafıklardan) O ( Elçi her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek Elçiyi incitenler da vardır"
Deki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a iman eder, Mü'minlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir" "Allah'ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır"
" Rızanızı almak için size gelip Allah'a and içerler.
"Eğer Mümin iseler Allah ve Resul'ünü razı etmeleri daha doğrudur"
( Hâlâ) bilmediler mi ki, kim Allah ve resulüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır.
İşte bu büyük rüsvaylıktır "
" Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sürenin Mü'minlere indirilmesinden çekinirler.
" De ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır"
"Eğer onlara,( niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler.
" De ki: Allah ile, O'nun ayetleri ile ve onun elçisiyle mi alay ediyorsunuz?
Bu ayetteki "Allah ile, O'nun ayetleri ile ve O'nun Elçisiyle " cümlesi muhteşem bir sisteme sahiptir.
Şöyle ki, Allah'ın elçisi sadece ve sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ ettiğinden dolayı tamamen Allah'ı temsil eder.
Elçilere itaat Allah'a itaat, onlara isyan Allah'a isyandır.
Kur'an'da bulunan Resul ve Nebi sistemini bilmeyenler Kur'an'dan ve sünnetten konuşmamaları gerekir. Bu mesele çok çok önemlidir.
" (Boşuna) özür dilemeyin, cünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir oldunuz.
Sizden (tevbe eden) bir grubu bağışlasak bile, bir gruba de suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz "
"Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendir.
Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler"
" Onlar Allah'ı unuttular.
Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fasıkların ta kendileridir"
"Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kafirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti"
"O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için devamlı bir azap vardır"
(Tevbe, 61,,,,68)
" (Yine o münafıklardan) O ( Elçi her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek Elçiyi incitenler da vardır"
Deki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a iman eder, Mü'minlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir" "Allah'ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır"
" Rızanızı almak için size gelip Allah'a and içerler.
"Eğer Mümin iseler Allah ve Resul'ünü razı etmeleri daha doğrudur"
( Hâlâ) bilmediler mi ki, kim Allah ve resulüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır.
İşte bu büyük rüsvaylıktır "
" Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sürenin Mü'minlere indirilmesinden çekinirler.
" De ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır"
"Eğer onlara,( niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler.
" De ki: Allah ile, O'nun ayetleri ile ve onun elçisiyle mi alay ediyorsunuz?
Bu ayetteki "Allah ile, O'nun ayetleri ile ve O'nun Elçisiyle " cümlesi muhteşem bir sisteme sahiptir.
Şöyle ki, Allah'ın elçisi sadece ve sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ ettiğinden dolayı tamamen Allah'ı temsil eder.
Elçilere itaat Allah'a itaat, onlara isyan Allah'a isyandır.
Kur'an'da bulunan Resul ve Nebi sistemini bilmeyenler Kur'an'dan ve sünnetten konuşmamaları gerekir. Bu mesele çok çok önemlidir.
" (Boşuna) özür dilemeyin, cünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir oldunuz.
Sizden (tevbe eden) bir grubu bağışlasak bile, bir gruba de suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz "
"Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendir.
Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler"
" Onlar Allah'ı unuttular.
Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fasıkların ta kendileridir"
"Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kafirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti"
"O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için devamlı bir azap vardır"
(Tevbe, 61,,,,68)
MÜNAFIKLAR ALLAH RESULÜ'NE ÇOK EZİYET ETTİLER:
Kur'an'da münafıklara o kadar geniş bir yer ayrılmış ki, Medine'de münafıkların gücünün küçümsenmeycek derecede etkili olduğunu müşahade ediyoruz.
" Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı.
Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu, onlara
"Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun denildi"
"Eğer İçinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı "
" İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır.
"Allah zalimleri gayet iyi bilir"
" Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. "Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu"
" Onlardan öylesi de var ki: (savaşa gelmemek için)
" Bana izin ver, beni fitneye düşürme" der. "Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kafirleri mutlaka kuşatacaktır"
" Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer.
" Ve ğer başına bir musibet gelirse," İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız " derler ve böbürlenerek dönüp giderler"
" De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez"
" O bizim dostumuzdur. Onun için Mü'minler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler"
" De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten(Şehitlik ya da gazilik) birini beklemektesiniz.
" Biz de, Allah'ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz" "Haydi bekleyin, şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz"
" Deki:İster gönüllü infak edin ister ister gönülsüz, sizden sadaka asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz"
" Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulünü inkar etmeleri,salata ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek infak etmelerinden başka bir şey değildir"
( Ey Muhammed!) Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak bu dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kafir olarak canlılarının çıkmasını istiyor"
"Onlar mutlaka sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkak bir toplumdur"
"Eğer sığınacak bir yer yahud barınabilecek mağaralar veya sokulabilecek bir delik bursalardı, (savaştan kaçmak için) koşarak o tarafa yönelip giderlerdi "
" Onlardan sadakaların taksimi hususunda seni ayıplayanlar da vardır.
" Sadakalardan onlara da bir pay verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar "
" Eğer onlar Allah ve Resul'ünün kendilerine verdiğine razı olup "Allah bize yeter, yakında bize Allah'a da lütfundan verecek, Resulü de"
" Biz yalnız Allah rağbet edenleriz "deselerdi (daha iyi olurdu).( Tevbe, 46,,,,,,59)
Kur'an'da münafıklara o kadar geniş bir yer ayrılmış ki, Medine'de münafıkların gücünün küçümsenmeycek derecede etkili olduğunu müşahade ediyoruz.
" Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı.
Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu, onlara
"Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun denildi"
"Eğer İçinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı "
" İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır.
"Allah zalimleri gayet iyi bilir"
" Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. "Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu"
" Onlardan öylesi de var ki: (savaşa gelmemek için)
" Bana izin ver, beni fitneye düşürme" der. "Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kafirleri mutlaka kuşatacaktır"
" Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer.
" Ve ğer başına bir musibet gelirse," İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız " derler ve böbürlenerek dönüp giderler"
" De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez"
" O bizim dostumuzdur. Onun için Mü'minler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler"
" De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten(Şehitlik ya da gazilik) birini beklemektesiniz.
" Biz de, Allah'ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz" "Haydi bekleyin, şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz"
" Deki:İster gönüllü infak edin ister ister gönülsüz, sizden sadaka asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz"
" Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulünü inkar etmeleri,salata ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek infak etmelerinden başka bir şey değildir"
( Ey Muhammed!) Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak bu dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kafir olarak canlılarının çıkmasını istiyor"
"Onlar mutlaka sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkak bir toplumdur"
"Eğer sığınacak bir yer yahud barınabilecek mağaralar veya sokulabilecek bir delik bursalardı, (savaştan kaçmak için) koşarak o tarafa yönelip giderlerdi "
" Onlardan sadakaların taksimi hususunda seni ayıplayanlar da vardır.
" Sadakalardan onlara da bir pay verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar "
" Eğer onlar Allah ve Resul'ünün kendilerine verdiğine razı olup "Allah bize yeter, yakında bize Allah'a da lütfundan verecek, Resulü de"
" Biz yalnız Allah rağbet edenleriz "deselerdi (daha iyi olurdu).( Tevbe, 46,,,,,,59)
10 Kasım 2016 Perşembe
ALLAH RESULÜ'NÜN ARKADAŞLARI ( ASHAB) SAVAŞTAN GERİ KALIYORLAR, ALLAH'TAN UYARI ÜZERİNE UYARI ALIYORLAR:
İşte Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dininin "Gökteki yıldızlar gibidirler "dediği, Allah Resulü'nün Kur'an'daki arkadaşları:
"Ey iman edenler!
" Size ne oldu ki,
" Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?
"Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz?
" Fakat dünya hayatının menfaati ahiretin yanında pek azdır"(Tevbe, 38)
( Ey Muhammed'in arkadaşları! Eğer gerektiğinde savaşta çıkmazsanız,( Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir"
" Siz (Savaşa çıkmamakla) ona hiçbir zarar veremezsiniz.
"Allah herşeye kadirdir"(Tevbe, 39)
"Eğer siz ona (Allah'ın Resulüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil), ona Allah yardım etmiştir: Hani, kafirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı, hani onlar mağaradaydı, o, arkadaşına"
Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu"
" Bunun üzerine Allah ona (sükunet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir orduyla destekledi ve kafir olanların sözünü alçalttı"
" Allah'ını sözü ise zaten yücedir.
"Çünkü Allah üstündür hikmet sahibidir"
(Tevbe, 40
(Ey Allah Resulü'nün arkadaşları!)
"Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin "
Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır"(Tevbe, 41)
" Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolculuk olsaydı mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi " Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi.
" Gerçi onlar," gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber(savaşa) çıkardık" diye kendilerini helak edercesine Allah'a yemin edecekler"
" Halbuki Allah onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor"(Tevbe, 42)
(Ey Muhammed! ) Allah seni affetti, Fakat doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancılar sana belli oluncaya kadar onlara niçin izin verdin"(Tevbe, 43)
Hiç şüphesiz Allah Resulü'nün kahraman arkadaşları da mevcuttur.
Kur'an'da Allah( cc) bir çok ayette onları anlatıyor.
Fakat Ehli sünnet hep ashap lehinde olan ayetleri anlatıp, onların aleyhinde olan yüzlerce ayetin hiç birini dile getirmediklerinden dolayı biz
Allah Resulü'nün arkadaşlarının aleyhindeki ayetleri dile getiriyoruz ki,
kimse mezhep imamını, muctehidini, efendisini, şeyhini bu ümmete masum, büyük alim, hata etmez, söylediği her şey doğru olarak dayatmasın.
İşte Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dininin "Gökteki yıldızlar gibidirler "dediği, Allah Resulü'nün Kur'an'daki arkadaşları:
"Ey iman edenler!
" Size ne oldu ki,
" Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?
"Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz?
" Fakat dünya hayatının menfaati ahiretin yanında pek azdır"(Tevbe, 38)
( Ey Muhammed'in arkadaşları! Eğer gerektiğinde savaşta çıkmazsanız,( Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir"
" Siz (Savaşa çıkmamakla) ona hiçbir zarar veremezsiniz.
"Allah herşeye kadirdir"(Tevbe, 39)
"Eğer siz ona (Allah'ın Resulüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil), ona Allah yardım etmiştir: Hani, kafirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı, hani onlar mağaradaydı, o, arkadaşına"
Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu"
" Bunun üzerine Allah ona (sükunet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir orduyla destekledi ve kafir olanların sözünü alçalttı"
" Allah'ını sözü ise zaten yücedir.
"Çünkü Allah üstündür hikmet sahibidir"
(Tevbe, 40
(Ey Allah Resulü'nün arkadaşları!)
"Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin "
Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır"(Tevbe, 41)
" Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolculuk olsaydı mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi " Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi.
" Gerçi onlar," gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber(savaşa) çıkardık" diye kendilerini helak edercesine Allah'a yemin edecekler"
" Halbuki Allah onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor"(Tevbe, 42)
(Ey Muhammed! ) Allah seni affetti, Fakat doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancılar sana belli oluncaya kadar onlara niçin izin verdin"(Tevbe, 43)
Hiç şüphesiz Allah Resulü'nün kahraman arkadaşları da mevcuttur.
Kur'an'da Allah( cc) bir çok ayette onları anlatıyor.
Fakat Ehli sünnet hep ashap lehinde olan ayetleri anlatıp, onların aleyhinde olan yüzlerce ayetin hiç birini dile getirmediklerinden dolayı biz
Allah Resulü'nün arkadaşlarının aleyhindeki ayetleri dile getiriyoruz ki,
kimse mezhep imamını, muctehidini, efendisini, şeyhini bu ümmete masum, büyük alim, hata etmez, söylediği her şey doğru olarak dayatmasın.
HAK KİMİN YANINDADIR?
Hak, "Ben Âdem'den üstünüm diyen iblisin yanında mı,topraktan yaratılan mütevazi Âdem ( Aleyhisselam) ın yanında mı?
Hak, çilekeş ve zülme mağlup olan muvahhid Nuh ( Aleyhisselam) ın yanında mı, yoksa zalim kavminin yanında mı?
Hak, güç ve kudrete sahip zâlim Firavun'un yanında mı, yoksa mazlum ve garip İsrailli Musa ( Aleyhisselam'ın) yanında mı?
Hak, güçlü Roma'nin yanında mı, yoksa merhamet ve şefkatinden başka hiç bir şeyi olmayan Allah'ın Resulü İsa ( Aleyhisselam'ın)ve Havarilerinin yanında mı?
Hak, İnsanlara rahmet olarak gönderilen Muhammed'ul Emin'in ( Aleyhisselam'ın) yanında mı, yoksa bağırıp çağıran,Kur'an'ın anlaşılmaması için propaganda yapan Ebu Cehil'in yanında mı?
Hak, Allah Resulü'nün ahlakına sahip, hakkı bulan Ali'nin yanında mı, yoksa taht ve saltanat peşinde koşan Muaviye'nin yanında mı?
Hak, mazlumlara önder olan şehit Hüseyin'in yanında mı, yoksa hakka düşman sarhoş ve yolsuz Yezid'in yanında mı?
Hak, Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet ve Kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin yanında mı,
yoksa Allah tarafından O'nun ilmiyle gönderilen hidayet ve merhametin kaynağı Kur'an'ın yanında mı?
Hak, Kur'an'ın ilimin, hikmetin, aklın, tefekkürün, sorgulamanın yanında mı, yoksa Uydurma rivayetleri ümmetin başına bela olarak musallat eden Buhari, Müslim,
Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Muvatta, İbni mace, Kâfi,nin yanında mı?
Yani kim çok bağırıp çağırıyorsa,
kimin sesi soluğu çok çıkıyorsa, kimin sesi güçlü ise, kim korkutucu ve zorba ise,
Kimin propagandası kuvvetli yapılıyorsa, medya ve mülke hukmediyorsa o haklıdır öyle mi?
Yani Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de, Libya'da Amerika ve Batı haklıdır diyorsunuz.
Hayır, asla böyle değildir,
Hak, Kur'an'dan konuşan, sesi çok kısık çıkan, horlanan,ezilen, zayıf düşürülen,sömürülen, görünüşte güç ve kuvveti bulunmayan, dünyaya değer vermeyen, ölümden korkmayan, azınlıkta bulunan garip muvahhidlerin yanındadır.
İşte bundan dolayı Allah şöyle buyuruyor.
",,,,Andolsun ki, Rabbin'den sana hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!(Yunus, 94)
"Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulup giderdi.
Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler "
(Mu'minun, 71)
"(Deki:)Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?
" Halbuki size kitabı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabb'inin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!"(En'am, 114)
" Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.
O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir bilendir"( En'am, 115)
" Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar.
Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka bir söz de söylemezler"(En'am, 116)
" Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir.
O, doğru yolda gidenleri de en iyi bilendir"( En'am, 117)
ARKADAŞLAR! Sesi çok çıkan, bağırıp çağıran,güçlü ve kuvvetli olmaktansa,
onurlu, haktan yana olmak, sesi ve soluğu kesik gariban muvahhidlerin yanında ve yolunda olmak bizim için en büyük gaye ve şeref olmalıdır.
Sesimiz çıkmasın, bağırıp çağırmayalım, az olalım ama hakkın yanında az ve öz olmaya çalışalım.
Saygılar sunuyorum efendim,,,,,
Hak, "Ben Âdem'den üstünüm diyen iblisin yanında mı,topraktan yaratılan mütevazi Âdem ( Aleyhisselam) ın yanında mı?
Hak, çilekeş ve zülme mağlup olan muvahhid Nuh ( Aleyhisselam) ın yanında mı, yoksa zalim kavminin yanında mı?
Hak, güç ve kudrete sahip zâlim Firavun'un yanında mı, yoksa mazlum ve garip İsrailli Musa ( Aleyhisselam'ın) yanında mı?
Hak, güçlü Roma'nin yanında mı, yoksa merhamet ve şefkatinden başka hiç bir şeyi olmayan Allah'ın Resulü İsa ( Aleyhisselam'ın)ve Havarilerinin yanında mı?
Hak, İnsanlara rahmet olarak gönderilen Muhammed'ul Emin'in ( Aleyhisselam'ın) yanında mı, yoksa bağırıp çağıran,Kur'an'ın anlaşılmaması için propaganda yapan Ebu Cehil'in yanında mı?
Hak, Allah Resulü'nün ahlakına sahip, hakkı bulan Ali'nin yanında mı, yoksa taht ve saltanat peşinde koşan Muaviye'nin yanında mı?
Hak, mazlumlara önder olan şehit Hüseyin'in yanında mı, yoksa hakka düşman sarhoş ve yolsuz Yezid'in yanında mı?
Hak, Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet ve Kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin yanında mı,
yoksa Allah tarafından O'nun ilmiyle gönderilen hidayet ve merhametin kaynağı Kur'an'ın yanında mı?
Hak, Kur'an'ın ilimin, hikmetin, aklın, tefekkürün, sorgulamanın yanında mı, yoksa Uydurma rivayetleri ümmetin başına bela olarak musallat eden Buhari, Müslim,
Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Muvatta, İbni mace, Kâfi,nin yanında mı?
Yani kim çok bağırıp çağırıyorsa,
kimin sesi soluğu çok çıkıyorsa, kimin sesi güçlü ise, kim korkutucu ve zorba ise,
Kimin propagandası kuvvetli yapılıyorsa, medya ve mülke hukmediyorsa o haklıdır öyle mi?
Yani Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de, Libya'da Amerika ve Batı haklıdır diyorsunuz.
Hayır, asla böyle değildir,
Hak, Kur'an'dan konuşan, sesi çok kısık çıkan, horlanan,ezilen, zayıf düşürülen,sömürülen, görünüşte güç ve kuvveti bulunmayan, dünyaya değer vermeyen, ölümden korkmayan, azınlıkta bulunan garip muvahhidlerin yanındadır.
İşte bundan dolayı Allah şöyle buyuruyor.
",,,,Andolsun ki, Rabbin'den sana hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!(Yunus, 94)
"Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulup giderdi.
Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler "
(Mu'minun, 71)
"(Deki:)Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?
" Halbuki size kitabı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabb'inin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!"(En'am, 114)
" Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.
O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir bilendir"( En'am, 115)
" Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar.
Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka bir söz de söylemezler"(En'am, 116)
" Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir.
O, doğru yolda gidenleri de en iyi bilendir"( En'am, 117)
ARKADAŞLAR! Sesi çok çıkan, bağırıp çağıran,güçlü ve kuvvetli olmaktansa,
onurlu, haktan yana olmak, sesi ve soluğu kesik gariban muvahhidlerin yanında ve yolunda olmak bizim için en büyük gaye ve şeref olmalıdır.
Sesimiz çıkmasın, bağırıp çağırmayalım, az olalım ama hakkın yanında az ve öz olmaya çalışalım.
Saygılar sunuyorum efendim,,,,,
9 Kasım 2016 Çarşamba
İNSANLIK TARİHİNDE, İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR, RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR: (5.YAZI)
İnsanlık tarihinde her zaman ve zeminde insanların dini hayatlarını uydurma İlahlar, evliyalar ve Rablerin etkilediğini anlatan o kadar ayet mevcuttur ki, bir kaçı şöyledir.
"Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet vesilesi olsun diye Allah ile beraber başka İLAHLAR edindiler "(Araf, 81)
Yâni o ilahları ve evliyaları ağırlayarak,onları dâvet ederek, onlara yakın olup halkın üzerinde bir itibar ve şeref arayışına girerler.
"Onlara bir zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları İLAHLARI, onlara hiçbir yarar sağlamadı, ziyanları arttırmaktan başka bir şeye yaramadı"( Hud, 101)
Mekke müşrikleri İLAHLARI VE EVLİYALARI Allah'a yaklaştırıcı bir güç ve dünya hayatında bir şefaatçi olarak görüyorlardı.
" Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır.
O'nu bırakıp kendilerine bir takım DOSTLAR (EVLİYA) edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler.
Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.
Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez"(Zümer, 3)
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere kulluk ediyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar.
De ki:" Siz Allah'a Göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Haşa!
O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir"(Yunus, 18)
Günümüzdeki cahil halk ve tarikat fanatikleri gibi kadim kavimlerde İlahlarının kendilerine yardım edebileceğine inanıyorlardı.
"Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah ile beraber başka İLAHLAR edindiler.
Halbuki İLAHLARIN onlara yardım etmeye güçleri yetmez.
Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir "(Yasin, 74, 75)
Yani İlahlarının ve Evliyalarının kendilerine yardım edeceğine inanıyorlar ama kendileri İlahlarını ve evliyalarını korumak için her türlü şiddeti uygulama yoluna giderek, onları dokunulmaz yapmak kasdıyla kanun bile çıkartıyorlar.
Müşrikler ilahlarının ve Evliyalarının kendilerine yarar sağlayıp, zararlı şeylerden koruyacaklarına iman ediyorlardı.
(Müşrikler) Allah ile beraber(O'nun yanında) hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen,
öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen İLAHLAR edindiler"(Furkan, 3)
Müşrikler putlara tapmazlardı.
Kendileri gibi kul olan ancak Allah katında kendilerinden daha faziletli ve makbul olduklarına inandıkları için onlara ibadet etmeye kadar sapıklıkta ileri gidiyorlardı.
Zaman içerisinde Allah'ın onlara hulul ettiğine iman etmeye başladılar.
Bu yüzden Allah müşrikleri uyararak şöyle buyuruyor.
"(Ey müşrikler!) Allah ile beraber kulluk ettikleriniz sizler gibi kullardır. (Onların İLAHLIĞI hakkında) iddianızda doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler ( Duanıza icabet etsinler) "(Âraf, 194)
Eğer müşrikler putlara tapmış olsaydı, "taptıklarınız sizin gibi kullardır "denmezdi.
İnsanlık tarihinde her zaman ve zeminde insanların dini hayatlarını uydurma İlahlar, evliyalar ve Rablerin etkilediğini anlatan o kadar ayet mevcuttur ki, bir kaçı şöyledir.
"Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet vesilesi olsun diye Allah ile beraber başka İLAHLAR edindiler "(Araf, 81)
Yâni o ilahları ve evliyaları ağırlayarak,onları dâvet ederek, onlara yakın olup halkın üzerinde bir itibar ve şeref arayışına girerler.
"Onlara bir zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları İLAHLARI, onlara hiçbir yarar sağlamadı, ziyanları arttırmaktan başka bir şeye yaramadı"( Hud, 101)
Mekke müşrikleri İLAHLARI VE EVLİYALARI Allah'a yaklaştırıcı bir güç ve dünya hayatında bir şefaatçi olarak görüyorlardı.
" Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır.
O'nu bırakıp kendilerine bir takım DOSTLAR (EVLİYA) edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler.
Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.
Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez"(Zümer, 3)
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere kulluk ediyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar.
De ki:" Siz Allah'a Göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Haşa!
O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir"(Yunus, 18)
Günümüzdeki cahil halk ve tarikat fanatikleri gibi kadim kavimlerde İlahlarının kendilerine yardım edebileceğine inanıyorlardı.
"Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah ile beraber başka İLAHLAR edindiler.
Halbuki İLAHLARIN onlara yardım etmeye güçleri yetmez.
Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir "(Yasin, 74, 75)
Yani İlahlarının ve Evliyalarının kendilerine yardım edeceğine inanıyorlar ama kendileri İlahlarını ve evliyalarını korumak için her türlü şiddeti uygulama yoluna giderek, onları dokunulmaz yapmak kasdıyla kanun bile çıkartıyorlar.
Müşrikler ilahlarının ve Evliyalarının kendilerine yarar sağlayıp, zararlı şeylerden koruyacaklarına iman ediyorlardı.
(Müşrikler) Allah ile beraber(O'nun yanında) hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen,
öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen İLAHLAR edindiler"(Furkan, 3)
Müşrikler putlara tapmazlardı.
Kendileri gibi kul olan ancak Allah katında kendilerinden daha faziletli ve makbul olduklarına inandıkları için onlara ibadet etmeye kadar sapıklıkta ileri gidiyorlardı.
Zaman içerisinde Allah'ın onlara hulul ettiğine iman etmeye başladılar.
Bu yüzden Allah müşrikleri uyararak şöyle buyuruyor.
"(Ey müşrikler!) Allah ile beraber kulluk ettikleriniz sizler gibi kullardır. (Onların İLAHLIĞI hakkında) iddianızda doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler ( Duanıza icabet etsinler) "(Âraf, 194)
Eğer müşrikler putlara tapmış olsaydı, "taptıklarınız sizin gibi kullardır "denmezdi.
İNSANLIK TARİHİNDE HER ZAMAN VE ZEMİNDE İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR, RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR:
(6 YAZI)
ALLAH (CELLE CELALÜHÜ) ELÇİLERİNİ EN ÇOK ŞİRK'E VE MÜŞRİKLERE KARŞI UYARMISTIR:
MESELA: Hz Nuh ( Aleyhisselam) müşrik oğlu için "ehlimdendin" dediği için şöyle ikaz edilmiştir.
" Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin"
(Hud, 45)
(Hz Nuh bunu derken Allah'ın, ailesini boğulmaktan kurtaracağına dair vaadina işâret ediyordu)
" Allah buyurdu ki :
Ey Nuh!
"O asla ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir.
O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme!
Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim"(Hud, 46)
"Nuh dedi ki:
"Ey Rabbim!
Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım.
"Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!( Hud, 47)
MESELA:
Tevhid dininin atası, babası, Allah dostu, Tevhidin istisnasız en büyük önderi, Elçilerin babası, Tevhid sisteminin genel kurmay başkanı olan Hz İbrahim'in müşrik babası için Allah'a yalvarması hiç bir şeyi değiştirmemiştir.
"Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et).
Çünkü o sapık (müşriklerdendir) (Şuara, 86)
MESELA:
Allah (Celle Celalühü) Müşrik olan iki muhterem elçinin hanımlarına acımadı.
"Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi.
Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altındayken onlara(şirk koşarak) hainlik ettiler.Kocaları (Nuh ve Lut Alehimusselam) Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara:
"Haydi ateşe girenlerle beraber Sizde(ateşe) girin! denildi"
(Tahrim, 10)
MESELA: Nebi (Muhammed (Aleyhisselam) müşriklere dua ettiği için ikaz almıştır.
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, şirk koşanlar için af dilemek ne Nebiye yakışır ne de iman edenlere "(Tevbe, 113)
(6 YAZI)
ALLAH (CELLE CELALÜHÜ) ELÇİLERİNİ EN ÇOK ŞİRK'E VE MÜŞRİKLERE KARŞI UYARMISTIR:
MESELA: Hz Nuh ( Aleyhisselam) müşrik oğlu için "ehlimdendin" dediği için şöyle ikaz edilmiştir.
" Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin"
(Hud, 45)
(Hz Nuh bunu derken Allah'ın, ailesini boğulmaktan kurtaracağına dair vaadina işâret ediyordu)
" Allah buyurdu ki :
Ey Nuh!
"O asla ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir.
O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme!
Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim"(Hud, 46)
"Nuh dedi ki:
"Ey Rabbim!
Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım.
"Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!( Hud, 47)
MESELA:
Tevhid dininin atası, babası, Allah dostu, Tevhidin istisnasız en büyük önderi, Elçilerin babası, Tevhid sisteminin genel kurmay başkanı olan Hz İbrahim'in müşrik babası için Allah'a yalvarması hiç bir şeyi değiştirmemiştir.
"Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et).
Çünkü o sapık (müşriklerdendir) (Şuara, 86)
MESELA:
Allah (Celle Celalühü) Müşrik olan iki muhterem elçinin hanımlarına acımadı.
"Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi.
Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altındayken onlara(şirk koşarak) hainlik ettiler.Kocaları (Nuh ve Lut Alehimusselam) Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara:
"Haydi ateşe girenlerle beraber Sizde(ateşe) girin! denildi"
(Tahrim, 10)
MESELA: Nebi (Muhammed (Aleyhisselam) müşriklere dua ettiği için ikaz almıştır.
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, şirk koşanlar için af dilemek ne Nebiye yakışır ne de iman edenlere "(Tevbe, 113)
8 Kasım 2016 Salı
İNSANLIK TARİHİNDE, İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR, RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR: ( 4.YAZI)
Allah Resulü'nden önce gelmiş bütün kavimler İlahlara, Rablere ve uydurma Evliyalara tapıyorlardı.
Eski Mısır, Yunan, Roma, Hititler, Hindistan, Çin, Araplar, Kadim İran, evet bütün bu medeniyetlerin inanç dünyalarına İlahların ve evliyaların şirk dini hakimdi.
İnsanlık tarihinde şirk, özellikle hulul inancının etkilemediği bir medeniyet, kavim, ülke, şehir, kasaba, köy, mahalle, ev kalmamıştır. Günümüzde hulul inancını en samimi temsil eden tekke ve tarikatlardır.
Ezeli ve ebedi ilme sahip olan Yüce Allah ( cc) bu gerçeği açık olarak Kur'an'da ortaya koymuştur.
(Resulüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi "(Rum, 42)
" Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din(şirk,hulul ) üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi "(Zuhruf, 23)
"Ben size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem yine mi bana uymazsınız? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi( Tevhid'i) inkar ediyoruz"(Zuhruf, 24)
" Biz de onlardan İntikam aldık, bak yalanlayanların sonu nasıl oldu"(Zuhruf, 25)
Allah Resulü'nün elçi olarak gönderildiği Mekke'de hakim olan İlahların ve evliyaların şirk dini idi.
Allah'a iman etmekle birlikte, ilahlarının ve Evliyalarının da Allah'ın izin verme ve şefatiyle bazı güç ve kerametlerinin olduğuna inanıyorlardı.
(Resulüm!) De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım) bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?
"Allah aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de "
"Yedi kat göklerin Rabbi, azametli arşın Rabbi kimdir? diye sor.
" Bunlar da Allah'ındır" diyecekler.
Şu halde siz Allah'tan korkmaz misiniz! de. "Eğer biliyorsanız söyleyin, Her şeyin melekutu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.
" Bunların hepsi Allah'ındır" diyecekler.
Oyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? De"(Mu'minun, 84,,,,89)
Bu ayetlerde anlaşılacağı üzere cahiliye devri Arapları ile onların kalıntıları olan inatçı müşrikler, esasen Allah'ın varlığına ve O'nun kainat üzerindeki hakimiyet ve tasarrufuna inanıyorlardı. Bununla birlikte ilahların'dan ve evliyaların'dan vazgeçemiyorlardı.
Mesela, "Sayet İLAHLARIMIZA inanmakta sebat gostermeseydik, gerçekten(Muhammed) bizi neredeyse İLAHLARIMIZDAN saptıracaktı " diyorlar.
Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!"( Furkan, 42) "Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. O zaman feryat ettiler. Halbuki artık kurtulma zamanı değildi.
"Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır.
İLAHLARI, tek İLAH mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler"(Sâd, 3, 4, 5)
Allah Resulü'nden önce gelmiş bütün kavimler İlahlara, Rablere ve uydurma Evliyalara tapıyorlardı.
Eski Mısır, Yunan, Roma, Hititler, Hindistan, Çin, Araplar, Kadim İran, evet bütün bu medeniyetlerin inanç dünyalarına İlahların ve evliyaların şirk dini hakimdi.
İnsanlık tarihinde şirk, özellikle hulul inancının etkilemediği bir medeniyet, kavim, ülke, şehir, kasaba, köy, mahalle, ev kalmamıştır. Günümüzde hulul inancını en samimi temsil eden tekke ve tarikatlardır.
Ezeli ve ebedi ilme sahip olan Yüce Allah ( cc) bu gerçeği açık olarak Kur'an'da ortaya koymuştur.
(Resulüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi "(Rum, 42)
" Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din(şirk,hulul ) üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi "(Zuhruf, 23)
"Ben size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem yine mi bana uymazsınız? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi( Tevhid'i) inkar ediyoruz"(Zuhruf, 24)
" Biz de onlardan İntikam aldık, bak yalanlayanların sonu nasıl oldu"(Zuhruf, 25)
Allah Resulü'nün elçi olarak gönderildiği Mekke'de hakim olan İlahların ve evliyaların şirk dini idi.
Allah'a iman etmekle birlikte, ilahlarının ve Evliyalarının da Allah'ın izin verme ve şefatiyle bazı güç ve kerametlerinin olduğuna inanıyorlardı.
(Resulüm!) De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım) bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?
"Allah aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de "
"Yedi kat göklerin Rabbi, azametli arşın Rabbi kimdir? diye sor.
" Bunlar da Allah'ındır" diyecekler.
Şu halde siz Allah'tan korkmaz misiniz! de. "Eğer biliyorsanız söyleyin, Her şeyin melekutu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.
" Bunların hepsi Allah'ındır" diyecekler.
Oyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? De"(Mu'minun, 84,,,,89)
Bu ayetlerde anlaşılacağı üzere cahiliye devri Arapları ile onların kalıntıları olan inatçı müşrikler, esasen Allah'ın varlığına ve O'nun kainat üzerindeki hakimiyet ve tasarrufuna inanıyorlardı. Bununla birlikte ilahların'dan ve evliyaların'dan vazgeçemiyorlardı.
Mesela, "Sayet İLAHLARIMIZA inanmakta sebat gostermeseydik, gerçekten(Muhammed) bizi neredeyse İLAHLARIMIZDAN saptıracaktı " diyorlar.
Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!"( Furkan, 42) "Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. O zaman feryat ettiler. Halbuki artık kurtulma zamanı değildi.
"Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır.
İLAHLARI, tek İLAH mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler"(Sâd, 3, 4, 5)
7 Kasım 2016 Pazartesi
İNSANLIK TARİHİNDE, İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR, RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR: ( 3.YAZI)
İSA ( ALEYHİSSELAM'IN) ÖLÜMÜNDEN HEMEN SONRA,PAVLUS'UN MARİFETİYLE MÜSLÜMANLIK HIRİSTİYANLIĞA ÇEVRİLDİ:
Yâni Hıristiyanlarda da hulul inancı ve şirk sistemi hakimdir.
Hz. İsa (Aleyhisselam) Allah'tır, Allah'ın oğludur.
"Şüphesiz Allah Meryem oğlu mesih'tir" diyenler andolsun ki kafir olmuşlardır.
De ki: Öyleyse Allah, Meryem Oğlu Mesih'i anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir.
( O'na kim bir şeyle engel olabilecektir) Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir.
O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla kadirdir"(Maide, 17)
" Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih'tir " diyenlere kafir olmuşlardır.
Halbuki Mesih " Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz.
Biliniz ki, kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar, artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.(Mâide, 72)
"Andolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kafir olmuşlardır.
Halbuki bir tek Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olanlara acı bir azap isabet edecektir.( Mâide, 73)
" Hâlâ Allah'a tövbe edip O'ndan bağışlanma edilemeyecekler mi?
Allah çok bağışlayıcı sonsuz merhamet edicidir. (Mâide, 74)
" Meryem oğlu Mesih ancak bir Resül'dür. Ondan önce de birçok resüller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır.
Her ikisi de yemek yerlerdi.
Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl haktan yüz çeviriyorlar.(Mâide, 75)
" De ki: Allah'ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi kulluk ediyorsunuz?
Hakkıyla işiten ve her şeyi bilen yalnız Allah'tır "
(Mâide, 76
"Ey ehli kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin, Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah'ın resulüdür.
O Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "Kün: Ol" kelimesinin eseridir.
O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş, yahut teyid edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur)
Şu halde Allah'a ve Elçilerine iman edin." Allah Üçtür" demeyin,
sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. Vekil olarak Allah yeter"
"Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın Melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyüklenen kimselerin hepsini Allah yakında huzuruna toplayacaktır" (Nisa, 171, 172)
"Rahman çocuk edindi" dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecekti.
Rahman olan Allah'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden, Halbuki çocuk edinmek Rahman'ın şanına yakışmaz.
Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahman'a gelecektir "(Meryem, 88,,93)
İSA ( ALEYHİSSELAM'IN) ÖLÜMÜNDEN HEMEN SONRA,PAVLUS'UN MARİFETİYLE MÜSLÜMANLIK HIRİSTİYANLIĞA ÇEVRİLDİ:
Yâni Hıristiyanlarda da hulul inancı ve şirk sistemi hakimdir.
Hz. İsa (Aleyhisselam) Allah'tır, Allah'ın oğludur.
"Şüphesiz Allah Meryem oğlu mesih'tir" diyenler andolsun ki kafir olmuşlardır.
De ki: Öyleyse Allah, Meryem Oğlu Mesih'i anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir.
( O'na kim bir şeyle engel olabilecektir) Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir.
O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla kadirdir"(Maide, 17)
" Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih'tir " diyenlere kafir olmuşlardır.
Halbuki Mesih " Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz.
Biliniz ki, kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar, artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.(Mâide, 72)
"Andolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kafir olmuşlardır.
Halbuki bir tek Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olanlara acı bir azap isabet edecektir.( Mâide, 73)
" Hâlâ Allah'a tövbe edip O'ndan bağışlanma edilemeyecekler mi?
Allah çok bağışlayıcı sonsuz merhamet edicidir. (Mâide, 74)
" Meryem oğlu Mesih ancak bir Resül'dür. Ondan önce de birçok resüller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır.
Her ikisi de yemek yerlerdi.
Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl haktan yüz çeviriyorlar.(Mâide, 75)
" De ki: Allah'ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi kulluk ediyorsunuz?
Hakkıyla işiten ve her şeyi bilen yalnız Allah'tır "
(Mâide, 76
"Ey ehli kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin, Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah'ın resulüdür.
O Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "Kün: Ol" kelimesinin eseridir.
O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş, yahut teyid edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur)
Şu halde Allah'a ve Elçilerine iman edin." Allah Üçtür" demeyin,
sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. Vekil olarak Allah yeter"
"Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın Melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyüklenen kimselerin hepsini Allah yakında huzuruna toplayacaktır" (Nisa, 171, 172)
"Rahman çocuk edindi" dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecekti.
Rahman olan Allah'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden, Halbuki çocuk edinmek Rahman'ın şanına yakışmaz.
Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahman'a gelecektir "(Meryem, 88,,93)
İNSANLIK TARİHİNDE, İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR, RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR: ( 2.YAZI)
İSRAİLOĞULLARI ALLAH'A VE ELÇİSİ MUSA ( ALEYHİSSELAM) A İHANET EDEREK BUZAĞIYI İLAH EDİNMİŞLERDİ:
" Bu adam, onlar için, böğurebilen bir buzağı heykeli icat etti. Bunun üzerine: İşte dediler,
bu, sizin de, Musa'nın da ilahıdır. Fakat onu unuttu"(Taha, 88)
Hakikaten Harun, onlara daha önce:
Ey kavmim! demişti, siz
bunun yüzünden sadece fitneye(Şirke) uğradınız.
Sizin Rabbiniz Şüphesiz çok merhametli olan Allah'tır.
Şu halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz"(Tâhâ, 90)
"Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!"( Tâhâ, 91)
(Tur'a giden) Musa'nın arkasından kavmi ziynet takımlarından, böğörebilen bir buzağı heykelini ilah edindiler"
" Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (ilah olarak) benimsediler ve zalimler oldular"(Â'raf, 148)
( Hz Musa'nın Tur'da kalma müddeti 10 gün uzatılınca, İsrailoğullarından sâmiri adında bir sanatkar, ziynet takımlarını toplayarak bir buzağı heykeli yaptı ve yukarıda Tâhâ süresi 88. ayetinde geçen "Sizin de Musa'nın da ilahi budur.Fakat Musa ilâhını unuttu"
küfür ve şirk sözünü söyledi)
" Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki:
Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız"( Â'raf, 149)
ASHAB-I KEHF İLÂHLARA KULLUK EDERDİ:
" Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar Rablerine inanmış gençlerdi."Biz de de onların hidayetini arttırdık"(Kehf, 13)
"Onların kalplerini metin kıldık.
O yiğitler (o yerın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir.
"Biz, O'ndan başkasına İlah demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz"
(Kehf, 14)
" Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Bari bu ilahlar konusunda açık bir delil getirseler.
( Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim vardır?"(Kehf, 15)
İSRAİLOĞULLARI ALLAH'A VE ELÇİSİ MUSA ( ALEYHİSSELAM) A İHANET EDEREK BUZAĞIYI İLAH EDİNMİŞLERDİ:
" Bu adam, onlar için, böğurebilen bir buzağı heykeli icat etti. Bunun üzerine: İşte dediler,
bu, sizin de, Musa'nın da ilahıdır. Fakat onu unuttu"(Taha, 88)
Hakikaten Harun, onlara daha önce:
Ey kavmim! demişti, siz
bunun yüzünden sadece fitneye(Şirke) uğradınız.
Sizin Rabbiniz Şüphesiz çok merhametli olan Allah'tır.
Şu halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz"(Tâhâ, 90)
"Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!"( Tâhâ, 91)
(Tur'a giden) Musa'nın arkasından kavmi ziynet takımlarından, böğörebilen bir buzağı heykelini ilah edindiler"
" Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (ilah olarak) benimsediler ve zalimler oldular"(Â'raf, 148)
( Hz Musa'nın Tur'da kalma müddeti 10 gün uzatılınca, İsrailoğullarından sâmiri adında bir sanatkar, ziynet takımlarını toplayarak bir buzağı heykeli yaptı ve yukarıda Tâhâ süresi 88. ayetinde geçen "Sizin de Musa'nın da ilahi budur.Fakat Musa ilâhını unuttu"
küfür ve şirk sözünü söyledi)
" Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki:
Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız"( Â'raf, 149)
ASHAB-I KEHF İLÂHLARA KULLUK EDERDİ:
" Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar Rablerine inanmış gençlerdi."Biz de de onların hidayetini arttırdık"(Kehf, 13)
"Onların kalplerini metin kıldık.
O yiğitler (o yerın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir.
"Biz, O'ndan başkasına İlah demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz"
(Kehf, 14)
" Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Bari bu ilahlar konusunda açık bir delil getirseler.
( Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim vardır?"(Kehf, 15)
İNSANLIK TARİHİNE, İNSANLARIN DİNİ HAYATLARINA İLAHLAR,RABLER VE EVLİYALAR HAKİMDİR: (1.YAZI)
"Ve size: Melekleri ve Nebileri Rabler edinin, diye emretmez. Siz müslüman olduktan sonra hiç size kafirliği emredermi?
NUH(ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
"Ve dedikleri ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın, hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin! (Nuh, 23)
HUD (ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
" Dediler ki: Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin, bizde senin sözünle İlahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz"( Hud, 53)
"Biz "ilahlarımızdan biri seni fena çarpmış!" demekten başka bir söz söylemeyiz!
(Hud)dedi ki:" Ben Allah'ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım "(Hud, 54)
SALİH (ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
"Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik ).
Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur.
Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devresidir.
Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin), ona kötülük etmeyin, sonra sizi elem verici bir azap yakalar"(Âraf, 73)
İBRAHİM (ALEYHİSSELAM'IN) KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
" Bunu ilahlarımıza kim yatı?
Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.
( Bir kısmı)İlahlarımızı diline dolayan bir genç duyduk, kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.
" O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler"
" Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?
dediler " (Enbiya, 59, 60, 61, 62)
FİRAVUN KENDİNİ İLAH OLARAK DİKTA ETTİRIYORDU:
"Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka İlah tanımıyorum "dedi. (Kasas, 38) (Firavun)" Adamlarını topladı ve onlara seslendi.Ben sizin en yüce Rabbinizim!dedi "(Naziat, 23, 24)
KAVMİ FİRAVUN'UN İLAH OLDUĞUNA İMAN EDİYORDU:
" Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve İlahlığını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksın,,,,"(Â'raf, 127)
(Devam Edecek)
"Ve size: Melekleri ve Nebileri Rabler edinin, diye emretmez. Siz müslüman olduktan sonra hiç size kafirliği emredermi?
NUH(ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
"Ve dedikleri ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın, hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin! (Nuh, 23)
HUD (ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
" Dediler ki: Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin, bizde senin sözünle İlahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz"( Hud, 53)
"Biz "ilahlarımızdan biri seni fena çarpmış!" demekten başka bir söz söylemeyiz!
(Hud)dedi ki:" Ben Allah'ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım "(Hud, 54)
SALİH (ALEYHİSSELAM) IN KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
"Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik ).
Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur.
Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devresidir.
Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin), ona kötülük etmeyin, sonra sizi elem verici bir azap yakalar"(Âraf, 73)
İBRAHİM (ALEYHİSSELAM'IN) KAVMİ İLAHLARA KULLUK EDERDİ:
" Bunu ilahlarımıza kim yatı?
Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.
( Bir kısmı)İlahlarımızı diline dolayan bir genç duyduk, kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.
" O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler"
" Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?
dediler " (Enbiya, 59, 60, 61, 62)
FİRAVUN KENDİNİ İLAH OLARAK DİKTA ETTİRIYORDU:
"Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka İlah tanımıyorum "dedi. (Kasas, 38) (Firavun)" Adamlarını topladı ve onlara seslendi.Ben sizin en yüce Rabbinizim!dedi "(Naziat, 23, 24)
KAVMİ FİRAVUN'UN İLAH OLDUĞUNA İMAN EDİYORDU:
" Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve İlahlığını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksın,,,,"(Â'raf, 127)
(Devam Edecek)
RABBİNİN SÖZÜ, DOĞRULUK VE ADALET BAKIMINDAN TAMAMLANMIŞTIR:
"De ki: Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?
"Halbuki size kitabı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş(tek hakikat) olduğunu bilirler"
" Sakın şüpheye düşenlerden olma!(En'am, 114)
"Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakanı'ndan tamamlanmıştır"
O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir"(En'am, 115)
(Kur'an'ı bir kenara bırakıp)
"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar"
" Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka bir söz de söylemezler"
( En'am,116)
" Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan(Kur'an'dan) sapanı en iyi bilendir.O, doğru yolda gidenleri de en iyi bilendir"(En'am, 117)
"Süphesiz bu,(Kur'an, Tevhid) benim dosdoğru yolumdur.
Buna uyun.( Başka) yollara uymayın.
Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. işte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
( En'am, 153)
" İşte bu (Kuran), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin"( En'am, 155)
"Dinlerini parça parça edip gruplara(Mezheplere) ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur"
" Onların işi ancak Allah'a kalmıştır.Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir"(En'am, 159)
"De ki: Şüphesiz Rabbim
beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in(Tevhid) dinine iletti.
O, ortak koşanlardan değildi"(En'am, 161)
" De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin rabbi Allah içindir"(En'am, 162)
"O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim"( En'am, 163)
"De ki: Ben, sadece, vahiy (Kur'an) ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar "(Enbiya, 45)
"Biz onların dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.(Başka bir kaynakla değil) (Kâf, 45)
"De ki: Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?
"Halbuki size kitabı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş(tek hakikat) olduğunu bilirler"
" Sakın şüpheye düşenlerden olma!(En'am, 114)
"Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakanı'ndan tamamlanmıştır"
O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir"(En'am, 115)
(Kur'an'ı bir kenara bırakıp)
"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar"
" Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka bir söz de söylemezler"
( En'am,116)
" Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan(Kur'an'dan) sapanı en iyi bilendir.O, doğru yolda gidenleri de en iyi bilendir"(En'am, 117)
"Süphesiz bu,(Kur'an, Tevhid) benim dosdoğru yolumdur.
Buna uyun.( Başka) yollara uymayın.
Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. işte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
( En'am, 153)
" İşte bu (Kuran), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin"( En'am, 155)
"Dinlerini parça parça edip gruplara(Mezheplere) ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur"
" Onların işi ancak Allah'a kalmıştır.Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir"(En'am, 159)
"De ki: Şüphesiz Rabbim
beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in(Tevhid) dinine iletti.
O, ortak koşanlardan değildi"(En'am, 161)
" De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin rabbi Allah içindir"(En'am, 162)
"O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim"( En'am, 163)
"De ki: Ben, sadece, vahiy (Kur'an) ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar "(Enbiya, 45)
"Biz onların dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.(Başka bir kaynakla değil) (Kâf, 45)
DİN VE HÜKÜM OLARAK KUR'AN'DAN BAŞKA BİR KAYNAK ARAYANLARIN KALPLERİNİ ALLAH MÜHÜRLER:
"Ey Resul! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "İnandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanların hali seni üzmesin"
" Onlar durmadan yalan(rivayetlere) kulak verirler, ve sana(Kur'an'a) gelmeyen bazı kimselere kulak verirler, kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler"
" Eğer size şu verilirse hemen alın, O verilmezse sakının!" derler.
Allah bir kimseyi şaşkınlığa (Şirke) düşürmek İsterse(Veya belasını isteyene) sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın"
" Onlar Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir"
" Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır"
(Maide, 41)
"Hep yalana(Uydurulan rivayetlere,içtihatlara) kulak verir,(din, iman,kitap, yalan, iftira satarak) durmadan haram yerler"
"Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, istersen onlardan yüz çevir"
" Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler"
"Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever"(Maide, 42)
"Ey Resul! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "İnandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanların hali seni üzmesin"
" Onlar durmadan yalan(rivayetlere) kulak verirler, ve sana(Kur'an'a) gelmeyen bazı kimselere kulak verirler, kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler"
" Eğer size şu verilirse hemen alın, O verilmezse sakının!" derler.
Allah bir kimseyi şaşkınlığa (Şirke) düşürmek İsterse(Veya belasını isteyene) sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın"
" Onlar Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir"
" Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır"
(Maide, 41)
"Hep yalana(Uydurulan rivayetlere,içtihatlara) kulak verir,(din, iman,kitap, yalan, iftira satarak) durmadan haram yerler"
"Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, istersen onlardan yüz çevir"
" Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler"
"Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever"(Maide, 42)
BU KADAR DETAY VEREN BİR KİTAP EKSİK BİR ŞEY BIRAKMAZ, ALLAH TEVHİD NİMETİNİ KUR'AN İLE TAMAMLAMIŞTIR:
'"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş,( Taş, ağaç vb)
ile vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş
(hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna dikili taşlar (putlar)
üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.
Bunlar yoldan çıkmaktır.
Bugün kâfirler,
sizin dininizden (Tevhid akidesini kabul etmekten) ümit kesmişlerdir.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim,
üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a (Tevhid akidesine)
razı oldum"
Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir)"
Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicicidir"
" Kendileri için nelerin helal kılındığını sana soruyorlar, deki:
"Bütün iyi ve temiz şeyler size helal kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiniz hayvanların
(av köpeklerinin)
sizin için yakaladıklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (Besmele çekin) Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur "(Maide, 3, 4)
Halbuki ancak bin senede bir defa Müslüman domuz eti, leş yemek zorunda kalır.
Buna rağmen Allah ( cc) Kur'anda bir kaç yerde kayıt altına almıştır.
Talim ve terbiye görmüş hayvanların yakaladıklarının helal olması da İslam dininin akıl, ilim ve terbiyeye verdiği önemin açık ve olağanüstü bir göstergesidir.
'"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş,( Taş, ağaç vb)
ile vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş
(hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna dikili taşlar (putlar)
üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.
Bunlar yoldan çıkmaktır.
Bugün kâfirler,
sizin dininizden (Tevhid akidesini kabul etmekten) ümit kesmişlerdir.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim,
üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a (Tevhid akidesine)
razı oldum"
Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir)"
Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicicidir"
" Kendileri için nelerin helal kılındığını sana soruyorlar, deki:
"Bütün iyi ve temiz şeyler size helal kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiniz hayvanların
(av köpeklerinin)
sizin için yakaladıklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (Besmele çekin) Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur "(Maide, 3, 4)
Halbuki ancak bin senede bir defa Müslüman domuz eti, leş yemek zorunda kalır.
Buna rağmen Allah ( cc) Kur'anda bir kaç yerde kayıt altına almıştır.
Talim ve terbiye görmüş hayvanların yakaladıklarının helal olması da İslam dininin akıl, ilim ve terbiyeye verdiği önemin açık ve olağanüstü bir göstergesidir.
5 Kasım 2016 Cumartesi
GÜVEN VE EMNİYET, SAADET VE SAĞLIK TEVHİD AKİDESİNDE MİDİR?
ŞİRK'TE MİDİR?
Tek ve kahhâr olan Allah ( cc) Şöyle buyuruyor.
" Ben hanif(saf müslüman) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim"(En'am, 79)
"Kavmi onunla tartışmaya girişti.
Onlara dedi ki:
Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz?
Ben sizin ona ortak koştuğunuz şeylerden korkmam"
Ancak Rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?(En'am, 80)
" Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan
kork0mazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım!
"Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır"(En'am, 81)
( İki gruptan maksat, Allah'ı bir kabul eden muvahhidler ile ona ortak koşan müşriklerdir. Dünyada ve ahirette Allah'ın azabından emin olmaya hangisi daha layıktır? "
Bir sonraki ayet buna cevap vermektedir)
"İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık(şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır"(En'am, 82)
" İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimizden delillerimizdir "
" Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz"
Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir"(En'am, 83)
(Ayette geçen "delil" diye tercüme edilen "hüccet" kelimesi, kesin delil manasına gelir.
Hz İbrahim'e verilen hüccetten maksat ona ilham edilen tefekkür, muhakeme ve mukayese gücüdür.
Onun ay, güneş ve yıldızlar karşısındaki tutumu ile müşriklere karşı verdiği mücadelede göstermiş olduğu deliler ve diğer mucizeler bu cümledendir)
ŞİRK'TE MİDİR?
Tek ve kahhâr olan Allah ( cc) Şöyle buyuruyor.
" Ben hanif(saf müslüman) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim"(En'am, 79)
"Kavmi onunla tartışmaya girişti.
Onlara dedi ki:
Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz?
Ben sizin ona ortak koştuğunuz şeylerden korkmam"
Ancak Rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?(En'am, 80)
" Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan
kork0mazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım!
"Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır"(En'am, 81)
( İki gruptan maksat, Allah'ı bir kabul eden muvahhidler ile ona ortak koşan müşriklerdir. Dünyada ve ahirette Allah'ın azabından emin olmaya hangisi daha layıktır? "
Bir sonraki ayet buna cevap vermektedir)
"İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık(şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır"(En'am, 82)
" İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimizden delillerimizdir "
" Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz"
Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir"(En'am, 83)
(Ayette geçen "delil" diye tercüme edilen "hüccet" kelimesi, kesin delil manasına gelir.
Hz İbrahim'e verilen hüccetten maksat ona ilham edilen tefekkür, muhakeme ve mukayese gücüdür.
Onun ay, güneş ve yıldızlar karşısındaki tutumu ile müşriklere karşı verdiği mücadelede göstermiş olduğu deliler ve diğer mucizeler bu cümledendir)
ALLAH RESULÜ'NE ÖNEMLİ EMİRLER VE UYARILAR:
Bağışlaması ve merhameti sonsuz yüce Rabbimiz Kur'an'da şöyle buyuruyor.
"Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma!
" Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup zalimlerden olasın!
(En'am, 52)
( Kureyş'in ileri gelen müşrikleri Resulullah'ın yanına geldikleri zaman fakir Mü'minlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Resulullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi)
Bunun üzerine Allah( Celle celaluhu) Resulü'nü yukarıdaki ayette uyardı)
" Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleriyle işte böyle imtihan ettik"
" Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
(En'am, 53)
( Kafirler iman şerefine ermiş fakir müminlerin, Allah Resulü'nün yanında kendileriyle aynı seviyede tutulmalarını hazmedemediler. Halbuki Allah katında zengin fakir ayrımı yoktur, üstünlük iman ve takvaya dayanmaktadır.
Onlar bu şekilde bir imtihana tabi tutuldular, inananlar kazandılar, gururuna yediremeyen müstekbirler kaybettiler.
" Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Sizlere selam olsun!
Rabbiniz Merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"(En'am, 54)
"Böylece suçluların yolu belli olsun diye ayetleri iyice açıklıyoruz"(En'am, 55)
"De ki: Allah'ın yanında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi.
" De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırımda hidayete erenlerden olmam"
(En'am, 56)
"De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delille dayanıyorum"
" Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğini (azap) benim yanımda değildir" Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır"
(En'am, 57)
" De ki: Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmiş olurdu.
Allah zalimleri daha iyi bilir"(En'am, 58)
Bağışlaması ve merhameti sonsuz yüce Rabbimiz Kur'an'da şöyle buyuruyor.
"Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma!
" Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup zalimlerden olasın!
(En'am, 52)
( Kureyş'in ileri gelen müşrikleri Resulullah'ın yanına geldikleri zaman fakir Mü'minlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Resulullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi)
Bunun üzerine Allah( Celle celaluhu) Resulü'nü yukarıdaki ayette uyardı)
" Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleriyle işte böyle imtihan ettik"
" Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
(En'am, 53)
( Kafirler iman şerefine ermiş fakir müminlerin, Allah Resulü'nün yanında kendileriyle aynı seviyede tutulmalarını hazmedemediler. Halbuki Allah katında zengin fakir ayrımı yoktur, üstünlük iman ve takvaya dayanmaktadır.
Onlar bu şekilde bir imtihana tabi tutuldular, inananlar kazandılar, gururuna yediremeyen müstekbirler kaybettiler.
" Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Sizlere selam olsun!
Rabbiniz Merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"(En'am, 54)
"Böylece suçluların yolu belli olsun diye ayetleri iyice açıklıyoruz"(En'am, 55)
"De ki: Allah'ın yanında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi.
" De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırımda hidayete erenlerden olmam"
(En'am, 56)
"De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delille dayanıyorum"
" Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğini (azap) benim yanımda değildir" Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır"
(En'am, 57)
" De ki: Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmiş olurdu.
Allah zalimleri daha iyi bilir"(En'am, 58)
EĞER EHLİ KİTAP (YAHUDİLER VE HRİSTİYANLAR) TEVRAT VE İNCİL'İ, EHLİ SÜNNET VE ŞİA, SADECE KUR'AN'IN HÜKMÜNÜ UYGULASALARDI, ALLAH ONLARI CEZALANDIRMAZDI:
"Eğer ehli kitap(hakkıyla) iman edip (şirkten) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları(hem dünyada hemde ahirette) nimet'i bol cennetlere sokardık" (Maide, 65)
" Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirilen (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden hemde ayaklarının altından yerlerdi ( yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı)"
" Onlardan aşırılığa(Şirke) kaçmayan (Muvahhid) bir zümre vardır, fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!(Maide, 66)
(Muvahhid olmak ve Kur'anı uygulamak medeni ve iktisadi bakımdan toplumları geri bırakmak şöyle dursun onları refah ve mutluluğun zirvesine çıkarır.
Kur'an'ı bırakıp sadece dünyevi menfaat felsefesine göre hareket edenler,
başka milletleri sömürme yoluna gittikleri için gerilik,
sefalet, savaş ve kargaşalara sebep olmaktadırlar .
Sadece Kur'an'ın hükümranlığına boyun eğildiği takdirde yeryüzünde hiçbir kimse zerrece zulme uğramayacak,
herkes hakkını alacak, zenginlik,
bolluk ve refahı meşru yollarda arayacak ve İşte o zaman gökten nimetler yağacak,
bolluk ve bereket olacak yerden de zenginlikler fışkaracaktır)
BU YÜZDEN RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH ŞÖYLE BUYURUYOR.
"Eğer biz, bundan (Kur'an'ı göndermeden) önce onları (yaptıklarından dolayı) bir azapla helak etseydik,
muhakkak ki şöyle diyeceklerdi:
Ey Rabbimiz! Ne olurdu, bize bir Elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık! "(Tâhâ, 134)
Bu ayetten anlıyoruz ki Allah'ın muhterem elçisi sadece vahyi okur, onu insanlara ulaştırır, sadece onu tebliğ eder.
(BUNDAN DOLAYI) "EY RESUL! ( ELÇİ!) "Rabbinden sana indirileni tebliğ et.
" Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun"
"Allah seni insanlardan koruyacaktır"
"Doğrusu Allah kafirler topluluğuna rehberlik etmez"(Maide, 67)
"Ey ehli kitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, doğru bir din üzerinde değilsiniz" de"
Rabbinden sana indirilen,onlardan çoğunun küfür ve azgınlıklarını arttıracaktır. Kafirler topluluğuna üzülme "(Maide, 68)
"Eğer ehli kitap(hakkıyla) iman edip (şirkten) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları(hem dünyada hemde ahirette) nimet'i bol cennetlere sokardık" (Maide, 65)
" Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirilen (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden hemde ayaklarının altından yerlerdi ( yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı)"
" Onlardan aşırılığa(Şirke) kaçmayan (Muvahhid) bir zümre vardır, fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!(Maide, 66)
(Muvahhid olmak ve Kur'anı uygulamak medeni ve iktisadi bakımdan toplumları geri bırakmak şöyle dursun onları refah ve mutluluğun zirvesine çıkarır.
Kur'an'ı bırakıp sadece dünyevi menfaat felsefesine göre hareket edenler,
başka milletleri sömürme yoluna gittikleri için gerilik,
sefalet, savaş ve kargaşalara sebep olmaktadırlar .
Sadece Kur'an'ın hükümranlığına boyun eğildiği takdirde yeryüzünde hiçbir kimse zerrece zulme uğramayacak,
herkes hakkını alacak, zenginlik,
bolluk ve refahı meşru yollarda arayacak ve İşte o zaman gökten nimetler yağacak,
bolluk ve bereket olacak yerden de zenginlikler fışkaracaktır)
BU YÜZDEN RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH ŞÖYLE BUYURUYOR.
"Eğer biz, bundan (Kur'an'ı göndermeden) önce onları (yaptıklarından dolayı) bir azapla helak etseydik,
muhakkak ki şöyle diyeceklerdi:
Ey Rabbimiz! Ne olurdu, bize bir Elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık! "(Tâhâ, 134)
Bu ayetten anlıyoruz ki Allah'ın muhterem elçisi sadece vahyi okur, onu insanlara ulaştırır, sadece onu tebliğ eder.
(BUNDAN DOLAYI) "EY RESUL! ( ELÇİ!) "Rabbinden sana indirileni tebliğ et.
" Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun"
"Allah seni insanlardan koruyacaktır"
"Doğrusu Allah kafirler topluluğuna rehberlik etmez"(Maide, 67)
"Ey ehli kitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, doğru bir din üzerinde değilsiniz" de"
Rabbinden sana indirilen,onlardan çoğunun küfür ve azgınlıklarını arttıracaktır. Kafirler topluluğuna üzülme "(Maide, 68)
DİN VE HÜKÜM OLARAK KIYAMET GÜNÜNE KADAR UYARI KUR'AN İLE YAPILACAK,BU KONUDA KUR'AN BAŞKA HİÇBİR ESERE İHTİYAÇ BIRAKMAZ:
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
" Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları(o güne iman edenleri) p KUR'AN İLE UYAR.
"Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır, belki sakınırlar"
(En'am, 51)
"Takva(Tevhid) sahiplerine inanmayan (müşriklerin) hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki(Şirk'ten) korunurlar diye hatırlatmak gerekir"
(En'am, 69)
(Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak! Kazandıkları(şirk) l sebebiyle hiçbir nefsin felakete düçar olmaması için KUR'AN İLE NASİHAT ET "
" O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı.
" O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez"
" Onlar kazandıkları (şirk) yüzünden helaka sürüklenmiş kimselerdir"
"(Tevhid'i) İnkar ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır"(En'am, 70)
" De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda ve zarar vermeyecek olan şeylere mi kulluk edelim? "Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, (Muvahhid) arkadaşlanın ise "Bize gel! diye doğru yola(TEVHİD'E) çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (Şirke)mi döndürüleceğiz?
" De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir"
" Bize alemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir"(En'am, 71)
Bu ayet, tevhidi kabul ettikten sonra şirke dönen, tek bir İlâha kulluk ile çeşitli ilâhlara kulluk arasında tereddüt eden kimsenin şaşkınlığını, hayretini canlı ve müşahhas bir şekilde tasvir ediyor.
Şeytanlar(Efendiler, şeyhler, evliyalar,İlahlar!) onu aldatıp Allah'ın yolundan saptırmışlar,şirke ve küfre itmişlerdir.
Bu halde şaşkın şaşkın dolaşırken,Allah'ın Elçisi ve Kur'an ehli Müminler "Bize(Vahye) gel" diye doğru yola çağırmaktadırlar.
İşte akıllı ve basiretli insana düşen, tereddütten sıyrılarak, Allah'ın elçisi ve Kur'an ehli muvahhidlerin çağrısına uymak ve imanın huzur ve emniyetine kavuşmaktır.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
" Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları(o güne iman edenleri) p KUR'AN İLE UYAR.
"Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır, belki sakınırlar"
(En'am, 51)
"Takva(Tevhid) sahiplerine inanmayan (müşriklerin) hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki(Şirk'ten) korunurlar diye hatırlatmak gerekir"
(En'am, 69)
(Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak! Kazandıkları(şirk) l sebebiyle hiçbir nefsin felakete düçar olmaması için KUR'AN İLE NASİHAT ET "
" O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı.
" O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez"
" Onlar kazandıkları (şirk) yüzünden helaka sürüklenmiş kimselerdir"
"(Tevhid'i) İnkar ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır"(En'am, 70)
" De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda ve zarar vermeyecek olan şeylere mi kulluk edelim? "Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, (Muvahhid) arkadaşlanın ise "Bize gel! diye doğru yola(TEVHİD'E) çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (Şirke)mi döndürüleceğiz?
" De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir"
" Bize alemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir"(En'am, 71)
Bu ayet, tevhidi kabul ettikten sonra şirke dönen, tek bir İlâha kulluk ile çeşitli ilâhlara kulluk arasında tereddüt eden kimsenin şaşkınlığını, hayretini canlı ve müşahhas bir şekilde tasvir ediyor.
Şeytanlar(Efendiler, şeyhler, evliyalar,İlahlar!) onu aldatıp Allah'ın yolundan saptırmışlar,şirke ve küfre itmişlerdir.
Bu halde şaşkın şaşkın dolaşırken,Allah'ın Elçisi ve Kur'an ehli Müminler "Bize(Vahye) gel" diye doğru yola çağırmaktadırlar.
İşte akıllı ve basiretli insana düşen, tereddütten sıyrılarak, Allah'ın elçisi ve Kur'an ehli muvahhidlerin çağrısına uymak ve imanın huzur ve emniyetine kavuşmaktır.
4 Kasım 2016 Cuma
ELÇİLER ARASINDA ALLAH RESULÜ,ELÇİLERİN ARKADAŞLARI ARASINDA ALLAH RESULÜ'NÜN ARKADAŞLARI KADAR ALLAH'TAN ÇOK UYARI ALAN YOKTUR.
"Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitabı (Kur'an'ı) gönderdik"
" Artık aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet,sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma"
("Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğinde (yol ve şeriatlerde) sizi denemek için böyle yaptı" Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın.
Hepinizin dönüşü Allah'adır"
" Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin gerçek tarafını O haber verecektir"
( Maide, 48)
"(Ey Muhammed! Sana şu talimatı verdik) "Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma"
" Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et" Eğer hükümden (Kur'an'dan) yüz çevirirlerse bil ki bununla Allah Ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister"
" İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır"(Maide, 49)
" Yoksa onlar (İslam öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar?
" İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?(Mâide, 50)
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar).
" İçinizden onları dost tutanlar onlardandır. Şüphesiz Allah, Zalimler topluluğuna yol göstermez"(Maide, 51)
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı alçakgönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. "Bunlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiç bir kimsenin kınamasına aldırmazlar).
" Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütuftur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir"(Maide, 54)
"Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resulüdur, iman edenlerdir, onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler"
(Maide, 55)
" Kim Allah'ı Resulü'nü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır "
" Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin Allah'tan korkun, eğer Müminler iseniz"(Maide, 57)
"Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitabı (Kur'an'ı) gönderdik"
" Artık aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet,sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma"
("Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğinde (yol ve şeriatlerde) sizi denemek için böyle yaptı" Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın.
Hepinizin dönüşü Allah'adır"
" Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin gerçek tarafını O haber verecektir"
( Maide, 48)
"(Ey Muhammed! Sana şu talimatı verdik) "Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma"
" Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et" Eğer hükümden (Kur'an'dan) yüz çevirirlerse bil ki bununla Allah Ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister"
" İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır"(Maide, 49)
" Yoksa onlar (İslam öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar?
" İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?(Mâide, 50)
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar).
" İçinizden onları dost tutanlar onlardandır. Şüphesiz Allah, Zalimler topluluğuna yol göstermez"(Maide, 51)
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı alçakgönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. "Bunlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiç bir kimsenin kınamasına aldırmazlar).
" Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütuftur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir"(Maide, 54)
"Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resulüdur, iman edenlerdir, onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler"
(Maide, 55)
" Kim Allah'ı Resulü'nü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır "
" Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin Allah'tan korkun, eğer Müminler iseniz"(Maide, 57)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)