NİSA 64. ÂYET HANGİ ANLAMA GELMEKTEDİR.
Âyet şöyledir
"Biz her Resulü -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelmiş olsalardı, Resul de onlar için istiğfar (bağışlanma) dileseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici ve merhamet edici bulurlardı"
Şirk ve küfür olan dinlerini ve uygulamalarını meşru göstermek için tasavvuf ve tarikat ehl-i bu âyeti istismar etmektedir.
Onlara göre Muhammed ( a.s) tevbe alıyorsa evliyadan da yani şeyh'lerden de tevbe almanın ve onları aracı kılmanın hiçbir sakıncası bulunmamaktadır.
Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları anladığımızda bu âyetin şöyle bir anlamı ortaya çıkmaktadır.
Bu âyetin Muhammed (a.s) ın kimliği, Nebi( a.s) ın makam ve mertebesi ile hiçbir ilgisi yoktur.
Bağlam ve bütünlüğü âyetin Resul kavramı ile ilgili olduğunu göstermektedir.
ÂYETİN BAĞLAM VE BÜTÜNLÜĞÜ
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tağut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor"
(Nisa-60)
"Onlara: Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Resul'e (vahye) gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün"
(Nisa-61)
"Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler!"
(Nisa-62)
"Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz söyle"
(Nisa-63)
"Biz her Resulü -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için bağışlanma dileseydi ( vahiy indirerek ) Allah'ı ziyadesiyle affedici ve merhamet edici bulurlardı"
(Nisa-64)
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabul edilmedikçe iman etmiş olmazlar"
(Nisa-65)
Âyetin bağlam ve bütünlüğünden şöyle bir mana çıkmaktadır.
"Biz her Resulü -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar (vahiyden yüz çevirerek aralarında hüküm vermek için Tağut'a gidip) kendilerine zulmettikleri zaman (Ey Resul! sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar (bağışlanma) dileseydi (affedildiklerini açıklayan vahiy indirmekle) Allah'ı ziyadesiyle affedici ve merhamet edici bulurlardı"
Yoksa vahiy'den bağımsız olarak Allah hiç kimseye hidayet vermez.
Yani aralarında hüküm için Tağut'a giden munafıkları vahiy'den bağımsız olarak dini Allah'a özel kılarak tevbe etmeden, Muhammed veya Nebi'nin onlar için af dilemesi mümkün değildir.
"Cehennem ehl-i oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, müşrikler için af dilemek ne nebi'ye ne de iman edenlere yakışmaz"
( Tevbe-113)
OLAY ŞÖYLE OLACAKTI.
Onlar (munafıklar) yaptıklarına gerçekten pişman olarak tevbe ettikten sonra Allah'a Resulü'ne gelecekler, Resul onlar için bağışlanma dileyecek, Allah da onların affedildiklerini bildiren âyetler indirecekti.
Başka türlü affedilmeleri mümkün değildi.
Buna örnek şu ayetlerdir
"Andolsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Nebi'yi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli pek merhametlidir"
"Ve seferden geri kalan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı.
Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.
Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbelerini kabul etti.
Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek merhamet edendir"
(Tevbe-117,118)
Allah ile insanlar arasında tek açık kanal vardır O da Resul'dür.
Ne zaman insanlar atalarının dininden yüz çevirerek tevbe eder, din ve hüküm olarak sadece Kur'an'ı tek kaynak kabul ederlerse Allah onları bağışlayacak ve hidayet yolunu onlara açacaktır.
Bu aynı zamanda Resul kavramının evrenselliğini de ortaya koymaktadır.
Nisa süresi'nin 65. âyetinde yine belirleyici olan Resul kavramıdır.
Yoksa hiç bir zaman Muhammed (a.s) ve Nebi hakem olamazlar.
Hakem olma tamamen Resul'e indirilen vahiy yani Allah ile ilgili bir durumdur.
"De ki: Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açık olarak indiren O'dur..."
(En'am-114)
"Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. Sadece O'na dayandım ve O'na yönelirim"
(Şura-10)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder