12 Ekim 2018 Cuma

SURİYELİ  MÜLTECİLER MESELESİ:
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah herşeye kadir olandır"
(Âli İmran, 189 )
Aslında insan inancını yaşamak için özgürlüğün olduğu bir yere gitmesi Kur'an'ın emridir. Özgürlüğün olmadığı bir yerde yaşamak Kur'an ehli muvahhidler için caiz değildir.
Yeter ki gidilecek ülkenin  kanun ve kaidelerine göre uygun hareket edilecek.
Dolayısıyla Suriyeli vatandaşları istememek veya onlara karşı olumsuz tavır takınmak  Allah'ın emrine karşı gelmektir.
İŞTE ÂYETLER
",,,Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır"
(Âli İmran, 180)
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah'a varır"
(Âli İmran, 109)
Kur'an ehli muvahhidlerin mucadele alanları batıl inanç ve fikirlerdir.
Yani esas amaçları dünyanın her yerinde  tevhid akidesini ve Kur'an'ın evrensel ahlakını hayata hakim kılmak olmalıdır.
Kur'an ehli muvahhidler adalet, merhamet, güzel ahlak, infak,  eşitlik ve özgürlük için mucadele ederler.
Vahiy ehli muvahhidler inanç ve fikirlerin  özgürce  yaşandığı her coğrafyayı kendi vatanları olarak kabul ederler.
Kur'an ehli muvahhidler için özgürlüğün olmadığı  Mekke'de  bile yaşamak cazip gelen bir yer değildir.
Arkadaşlar!
Bırakalım insanlar  özgür iradeleriyle  nerede  yaşamak istiyorlarsa oraya gitsinler.
Göçmenlerin adalete aykırı veya  hoş olmayan  hareketleri varsa ülkenin kanun ve kaideleri bunları engellemeye kadirdir.
Aslında insan için  her zaman empati yapmak çok faydalı bir ahlak olacaktır.
Suriyeli vatandaşlara karşı aşırı bir kin ve nefreti içinde barındıranlar yeniden ahlaki seviyelerini gözden geçirmek zorundadırlar.
Bir zamanlar bu ülkeden milyonlarca insanın çeşitli nedenlerle başka ülkelere göç ettiğini unutmayalım.
Fakat bu konuda en önemli gerçek, yeryüzünün Allah'ın olmasıdır.
Allah'ın vatanında ve toprağında  hiç kimse diğerine seyahat etme ve oraya gidip yerleşme engeli  koyamaz.
"Kendilerine  zulmeden kimselere melekler, canlarını alırken: (Yaşadığınız yerde) durumunuz neydi? dediler.
Bunlar:  Biz yeryüzünde (inancımızı yaşama hususunda)  çaresizdik" diye cevap verdiler.
 Melekler de: "Allah'ın yeryüzü  geniş değil miydi?
 Hicret etseydiniz ya!  dediler.
 işte onların barınağı cehennemdir, orası ne kötü bir gidiş yeridir"
( Nisa, 97)
Aslında insanların olumsuz tavırlarına karşılık olarak,  onlara iyi, olumlu  ve güzel bir ahlak ile mukabelede bulunmak Allah'ın rızasını celbedecektir.
"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Fakat kim bağışlar (hakkından vazgeçerse) ve barışı sağlarsa, onun mükafatı Allah'a kalmıştır. Doğrusu Allah zalimleri sevmez"
(Şura, 40)
Yukarıdaki ayette geçen "onun mükafatı Allah'a kalmıştır" cümlesinde Allah tarafından  büyük bir ödül, nimet, sağlık,  bağışlanma ve merhamet mevcuttur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder