ÖNEMLİ BİR KONU:
"Allah'ın kitabını ve ayetlerini yalanlamanın" sadece bildiğimiz anlamda ayetleri inkâr etmekten ibaret olmadığı, ayetleri yalanlamak için
"ben bu ayetlere inanmıyorum "demenin şart olmadığı,
Allah'ın apaçık kitabını yalanlamanın bir çok çeşidinin var olduğu kesin bir hakikattir.
MESELA: Gelenekçi Ehli sünnet ve Şia, dil ile Allah'ın kitabını kabul ettiklerini söylemelerine
rağmen en basit meselelerde bile Allah'ın ayetlerine karşı muvahhidlerle cahilce mücadele ederler.
"Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin (bu kötü ahlakları)gerek Allah indinde, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır.
Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler "
(Mümin, 35)
MESELA: Dil ile inandığını söylemelerine rağmen imanın kalbe inmemesi, kalbin ayetleri tasdik etmemesi,yani Kur'an'ı hakkını vererek okumamak.
"Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını gözeterek okurlar.
Çünkü onlar ona iman ederler.
Ama her kim onu inkâr ederse (görmezden gelirse) İşte hüsranda kalanlar bunlardır "
(Bakara, 121)
MESELA:
Kur'an'ın her ayetine kayıtsız şartsız teslim olmamak, bir kısmına inanmak, bir kısmına inanmamak, onu parçalamak, manasını dağıtmak, içinde var olan bağlam ve bütünlüğü görmemek,Kur'an'ın anlam sistemine sahip olmamak.
",,,,,Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?
Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak alçaklık, kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir,,,,,,,
(Bakara, 85)
" Kur'an'ı bütünsüz parçalar olarak görenlere gelince, Rabb'inin hakkı için, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz "(Hicr, 91, 92, 93)
MESELA:
AYETLERİ GİZLEMEK
" İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu, kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah, hem de bütün lanet ediciler lanet ederler.
Ancak Tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır.
Zira ben onların tevbelerini kabul ederim.
Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamet edenim.
( Âyetlerimizi) inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerine tüm insanların laneti onların üzerindedir.
Onlar ebediyyen lanet içinde kalırlar.
Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır"
" İlahınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilah yoktur. O, Rahman'dır Rahim'dir"
(Bakara, 159, 160, 161, 162, 163)
"Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değer ile değişenler yok mu, İşte onların yiyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir.
Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ne de onları temize çıkarır.
Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Onlar hidayet karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar.
O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak(ve hidayet olarak apaçık) indirmiş olmasıdır.
( Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir"(Bakara, 174, 175, 176)
MESELA:
Kur'an'ın yanında din ve hüküm olarak başka kaynaklar edinip Tevhid akidesini bozmak.
" Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.
Onların işi Ancak Allah'a kalmıştır.
Sonra Allah onlara yaptıklarını haber verecektir "
(En'am, 159)
MESELA:
Kur'an'ın gerçeklerini batıl ile karıştırmak, batıl ile gizlemek, şirk bulaştırmak, saflığını, temizliğini tahrip etmek, onu tanınmaz hale sokmak.
"Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, (bile bile) hakkı gizlemeyin"(Bakara, 42)
Şia ve Ehli sünnet mezhepleri bütün bu inkâr ve yalanlama çeşitlerini işlemişlerdir.
Ehli sünnet ve Şia'nın kaynaklarındaki hurafe, yalan, uydurma, yalan, sapıklık, iftira olan rivayetlerin hepsi Kur'an'ı inkâr ve onu dolaylı olarak yalan saymaktır.
Bir Suriyeli vatandaş ile sohbet ediyoruz, Kur'anda en az bin ayeti kerimede kabir azabının olmadığını açıkça görebiliriz dedim.
Hayretler içinde kaldı,elli yaşında olan Suriyeli arkadaş bana dedi ki, "Ben dedi,hayatımda hiç kimsenin böyle bir şey söylediğini duymadım "
İŞTE İSLAM ALEMİNİN KUR'AN İLE İLİŞKİSİ.
Ayetlerde geçen keferu ve kezzebu kelimelerini nasıl anlamalıyız?
YanıtlaSilÖzellikle kâfir kelimesinin karlılığı inkar etmek değildir diye düşünüyorum. Üzerini örtmek; kelimenin tam karşılığı olarak kabul edildiğinde, kuranda tehdit edilenlerin hakikatlerin üstünü örtenler olduğu anlaşılmaz mı?