GERÇEKTEN ÇOK ZOR BİR MESELE:
Allah Resulü( Aleyhisselam) vefat eder etmez arkadaşları taht kavgasına başlamış,
(Zaten daha Allah Resulü hayatta iken Kur'an'a ve kendisine karşı yapılan menfi hareketlerden dolayı yüzlerce ayette uyarılmışlardır)
aralarında büyük düşmanlıklar baş göstermiş, buna bağlı olarak aralarında meydana gelen savaşlarda şehirler harap olmuş, binlerce müslüman vefat etmiştir.
MESELA, Hz.Ebubekir'in hilafeti döneminde ridde (dinden dönenler) olarak adlandırılan savaşlarda
binlerce insan,
Hz.Ali Muaviye arasında Siffinde yapılan savaşta yetmiş bin müslüman,
Hz Ali ile Hz Aişe arasında Basra'da (Cemel Vakası) yapılan savaşta on beş bin müslüman,
Hz Ali ile Hariciler arasında Nehrevan'da yapılan savaşta yine binlerce müslüman hayatını kaybetmiştir.
Yani Allah Resulü'nün vefatından hemen sonra savaşlar, katliamlar, kaos, anarşi, zulüm ortalığı kaplamıştır.
Emevi ve Abbasiler döneminde o derece zulüm ve katliamlar yapıldı ki, Firavun'un zulümlerini kat kat geride bırakmıştır.
MESELA, Bir Kerbela faciası meydana gelmiş ki, çok az bir millet Allah Resulü'nün ailesine böyle bir zulmü reva görmüştür.
İşte bu facia ve zulmü saklayan, görmezlikten gelen, hatta bir içtihat olarak mâzur bile gören ehli sünnet dini bu zâlim zaman ve zeminde doğmuştur.
MESELA:
Emevi birinci halifesi Muaviye'nin oğlu İkinci Emevi halifesi olan Yezid'in hilafetini kabul etmeyen Medine halkı üzerine sürülen Emevi ve Rum ordusu ile Allah Resulü'nün şehri talan edilmiş, üç gün her zulüm serbest kılınmış,
Allah Resulü'nün arkadaşlarının hanımları, kızları ve gelinlerine tecavüz edilmiştir. (HARRE OLAYI)
MESELA:
Hicri ikinci asırda Karmatiler Mekke'yi basarak bütün hacıları katletmiş,
Zemzem kuyusunu cesetlerle doldurmuşlardır. MESELA:
Yezid'in hilafetini kabul etmeyen Abdullah bin Zübeyrin üzerine gönderilen ünlü zalim Haccac bin Yusuf Mekke'de taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamıştır.
Kadim İran'ın inançlarının etkisinden kurtulamayan ve eski İran inançlarının taşeronluğunu yapan
Şia'da Aşağı yukarı aynı zaman ve zeminde kök salmaya başlamıştır.
Bu öyle bir karanlık zaman ve zemin ki,
Kur'an'ın, Kur'an hikmetinin, tefekkür ve aklı kullanma gibi erdemlerin bulunmadığı bir zamandır.
ŞUNU DEMEK İSTİYORUM.
Böyle bir zeminde doğan, uydurma ve yalan rivayetlerle beslenen,
içtihatlar ve mezheplerle sağlamlaştırılan hurafe bir dinden BU ÜMMET nasıl yakasını kurtarıp Kur'an'a ulaşacak.
BU ÜMMET: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Muvatta, İbni mace,
Kâfi (Şiilerin hadis kaynağı) gibi Allah Resulü'ne karşı iftira olan hadis kaynaklarının bataklığından kurtulup Kur'an ile nasıl özgürlüğünü kazanacak.
Hanefi, Hanbeli,
Caferi, maliki,Şafii gibi uydurulmuş çorak iklimlerden nasıl kurtulup İslam ve Kur'an cennetiyle buluşacak.
BU MİLLET:
Nurcuların, Süleymancıların, Tarikatların,,Fetö,nün,
İşıkçıların, İskender paşacıların, Uydurma Gavs'çıların cehaletlerini aşarak nasıl Kur'ana ulaşacak.
BU MİLLET:
Cübbeli Ahmet, N. Hatipoğlu, Tuğrul inançer, Cemal Nur Sargut,
Necmettin Nursaçan,Osman ünlü, Ramazan ayvalı, Mustafa Karataş, Cevat akşit,İhsan şenocak, Döngeloğlu,
Yusuf Tavaslı, Osman alyanak, Nurettin Yıldız, Ebubekir sifil, Alparslan Kuytul,
Vehbi Güler, Haydar baş gibi Kur'an ve akıl düşmanı ekran vaizlerini aşarak nasıl Kur'ana ulaşsın.
Özellikle, Kur'an ve Tevhid tanımaz Diyanet'in yüz bin mescidini ve Yüz elli bin imamını ve müftüsünü bu millet nasıl aşıp Kur'an'a ulaşacaktır.
BU ÜMMET:
Ehli sünnet, Şia, Diyanet, Cemaat ve Tarikatların bu kadar yalan, uydurma, iftira, hezeyan, ahmaklık ve zehir dolu eserlerini nasıl aşıp,
şifa,rahmet, ilim, akıl, irfan ve mutlak hidayet olan Kur'an coğrafyasına ayak basacak.
SORU ŞU:BU ÜMMETİ kendisine KUR'AN ve ELÇİ gelmemiş, Kur'an ve Elçi ile muhatap olmamış kabul edebilir miyiz?
Çünkü önünde Kur'an'dan uzak tutacak,Kur'andan uzaklaştıracak yüzlerce engel çıkarılmıştır.
Ve bu şeytâni engeller kutsal ve mübarek olarak dikta ettirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder