19 Ocak 2020 Pazar

NEBİ TARİHSELLİĞİ, RESUL EVRENSELLİĞİ TEMSİL EDER
(5.YAZI)
Aslında Muhammed ( a.s) Nübüvvet'e bağlı bir  Resul'dür. Yani Nübüvvet makam ve mertebesine, Risalet misyonuna sahip bulunuyordu.
Fakat âyetlerde "Nebi" ile " Resul" kavramlarının  kullanılmasının mutlaka bir çok neden ve hikmeti vardır.
 Zira yüce Allah hiçbir zaman abes  bir şey  yapmaz.
Kur'an, "Nebi" kavramının kullanmakla yüce  Allah, son Nebi'nin yaşamış olduğu tarihi ve insanları da muhatap almıştır.
Nebi'nin yaşamış olduğu Medine coğrafyasıyla kıyamet gününe kadar gelecek insanların  kültür ve gelenekleri hiç şüphesiz ki  birbirinden farklı olacaktır.
 Yani şimdi Medine halkının yaşamış olduğu ekonomik, sosyal, psikolojik, aile,  gelenek ve kültürleri, kıyamet gününe kadar gelecek insanların kültür ve geleneklerinden birçok yönden ayrılmaktadır.
 İşte yüce Allah az bir zaman dilimi ve az bir nüfusa sahip olduğu  halde Medine ve çevresinde yaşayan Nebi'nin  özel hayatını, Allah'a karşı hatalarını, ailesi ile olan ilişkilerini  ve müminlerin  sorunlarını anarak onları da muhatap almıştır.
Kur'an'a baktığımızda Nebi"ye ayrılan yer ile Resul'e ayrılan yer arasında büyük bir açının  olduğunu görüyoruz.
 Yani genellikle Resul ve mesaj  ön planda tutulmuştur.
Kur'an,  mübarek bir kitap olduğu için bereketi gereği, hem Nebi (a.s)  döneminde yaşayan insanların inanç ve  sorunlarını ele almış,  hemde Resul kavramını kullanarak kıyamet gününe kadar gelecek insanların inanç ve ahlak  sorunlarını kayıt altına almıştır.
 Yani Kuran, hem din, hem güzel ahlak, hem hidayet, hem merhamet,  hem öğüt olarak kıyamet gününe kadar gelecek insanlara yeterli bir kitaptır.
 Dolayısıyla Nebi (a.s) ın Medine'sinde yaşanan bazı mahalli ve özel sorunlara parmak basması Kur'an'ın özelliğinden ve bereketinden hiçbir şey kaybettirmez.
Yani Kur'an, kadim tarihte yaşayan bir çok Nebi ve kavimden söz ederken, Nebi ( a.s) ın  yaşamış olduğu zaman ve zemini  ihmal etmesini bekleyemeyiz.
 Veya Nebi (a.s) ın  yaşamış olduğu çevrenin yerel sorunları ile kıyamet gününe kadar gelecek olan insanların sorunlarını aynı derecede değerlendirebilir miyiz?
Halbuki Kur'an,  " Allah'a davet, taat, isyan, hidayet, rahmet, aydınlık, sırat-ı müstakim, helal ve haram kılma, istihza, küfür, hak, mübin, tebliğ, kitabı tilavet, ittiba,  kerim, aziz, hakem olma, tebyin, karanlıklardan aydınlığa çıkarma" gibi birçok kavramı "Resul" bağlamında kullanmıştır.
Bunun en büyük sebebi, Medine'de yaşayan son Nebi'den sonra onu "kitap Resul'ün"  yani Kur'an'ın temsil etmesidir.
 Yani Nebi Medine'de vefat etmiştir, Nübüvvet kurumu Medine'de kapanmış ve kapısına kilit vurulmuştur.
Fakat Resulden kalan tek mesaj kıyamet gününe kadar aydınlık saçmaya  ve hidayet  vermeye devam edecektir.
 Allah bu önemli noktaları ve ayrımı akıl ve tefekkür sahipleri için "Nebi" ile "Resul" kavramlarının içine yerleştirmek suretiyle vahyin hikmet ve  sistemini gözler önüne sermiştir.
 Yani Nebi (a.s) bağlamında kullanan âyetlerin tarihsel olması Kur'an için bir eksiklik meydana getirmez.
 Mesele şu ayetlere bir bakalım.
"Ey Nebi! Eşlerine şöyle söyle:  Eğer dünya dirliğini ve süsünü ( refahını) İstiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de,  sizi güzellikle salıvereyim.
Eğer Allah'ı, Resul'ünü ve ahiret yurdunu  diliyorsanız, bilin ki Allah, içinizden güzel davrananlar  için büyük bir mükafat hazırlamıştır.
Ey Nebi'nin hanımları!  Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun  azabı iki katına çıkartılır.
Bu, Allah'a göre kolaydır. Sizden kim, Allah'a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükafatını iki kat  veririz.  Ve ona  bol rızık hazırlamışlardır.
 Ey Nebi'nin hanımlar! Siz, kadınlardan  herhangi biri gibi değilsiniz.  Eğer Allah'tan korkuyorsanız,  çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır.
Güzel söz söyleyin. Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Salat'ı ikame edin,  zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin.
Ey  Ehli Beyt! Allah sizden, sadece günah gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Evlerinizde okunan  Allah'ın ayetlerini ve hikmet hatırlayın. 
Şüphesiz Allah, her şeyin hiç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır"
(Ahzab-28,29,30,31,32,33 34)
 Yani az bir zaman dilimi olsa dahi Kur'an'ın, Nebi ( a.s ) ın  hatalarını aile hayatını ve Medine'de yaşanan sorunları görmezlikten gelmesini  bekleyemeyiz.
 Aslında görevinin başında ile  evinde ve özel hayatında olan diplomat aynı kişi olmakla birlikte konumu farklıdır.
 İş başında, mesai saatlerinde resmi olan bir  diplomatın  görev ve  sorumluluğu ile evinde ve  özel hayatında olan diplomatın  görev ve sorumluluğu birbirinden farklıdır.
  Hatta görev başında olan bir memura  yapılacak hakaret ve saygısızlık ile mesai dışında ve  özel hayatındaki bir memura  yapılacak hakaret ve saygısızlığın kanundaki  karşılığı bir değildir.
 Dolayısıyla görev başında devleti temsil eden bir  memurun gayri meşru hareket yapması ve  görevini kötüye kullanması kabul edilmez bir suçtur.
Fakat sivil hayatta yapmış olduğu olumsuz hareketler kanun karşısında  o derece büyük bir ihanet olarak görülmez.
 Hangi yönden bakarsak bakalım Nebi ile Resul'ün  arasında birçok farklar olduğu bir gerçektir.
 Yani yüce  Allah'ın, kadim  resullerin ve nebilerin hayat mücadelelerini  geniş  şekilde anlatmasının  sebebi insanlara ders vermek içindir.
 Nebiler hakkında insanların meraklarını gidermek içindir.
 Dolayısıyla Nebi (a.s)  yaşadığı Medine'de geçen hayatının Kur'an'da yer almaması olacak bir şey değildir.
 İnsanlar sadece Resul'ün Risalet misyonuna  ait bilgilerle yetinmek istemezler. Nebi'nin  resmi olmayan özel hayatını da merak ederler.
 Dolayısıyla Allah Hem Resullerin  tebliğ ve tevhid mücadelesini  hem de özel özel beşeri zaaf ve hatalarını ele almıştır.
 Mesela: Kur'an'da,  Musa (a.s) doğumu,  emzirilmesi, Firavun tarafından yetiştirilmesi, İsa (a.s) doğumu ve   çocukluğu, Yusuf (a.s)  kuyuya atılması, satın alınıp Mısır'a götürülmesi gibi  Risalet görevi  ile ilgili olmayan bir çok kıssa nakledilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder