18 Mayıs 2017 Perşembe

KUR'AN'A AYKIRI GELENEKLERİN ZARARLARI (3. YAZI )
Özel hatlardan benimle iletişime geçen Kur'an ehli muvahhid arkadaşlarla yaptığımız sohbet ve yazışmalarda her zaman şu temel gerçeği söylemişimdir.
Bu Kuran ve tevhid davasında tek başınıza da  kalsanız, bundan başka doğru yol asla yoktur.
Tarihin bütün zamanlarında Allah Elçileri ve vahiy yolcuları tek başlarına kalmaya mahkum olmuşlardır.
Dolayısıyla eğer Kur'an'ın ve aklın düşmanı olan geleneksel dinin mollaları ve mütrefleri tarafından sapık, mezhepsiz, dinsiz, imansız ve deli olarak görülmüyorsak biz kesinlikle Allah Elçilerinin yolu üzerinde değiliz.
Çünkü Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir Elçi geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, demişlerdir.(Ataların dinine bağlı GELENEKÇİLER)
Böyle söylemeyi  (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler?
 Doğrusu onlar haddi aşan azgın bir topluluk oldular. Artık onlara aldırma.
 (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt iman edenlere fayda verecektir"
(Zâriyat, 52, 53, 54 55)
ARKADAŞLAR!
Vahiy ve tevhid yolunda
 İşimizin çok zor ve  yorucu  fakat büyük bir şeref ve onura sahip bulunduğunun  farkında olmalıyız.
 (Ey RESUL! ) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O,ndan başka ilah yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir"
(Tevbe, 129)
ARKADAŞLAR! Ataların dinine bağlı olarak yaşayan geleneksel islamın bağlıları sanki anahtarı kaybolmuş bir zindanda yaşadıklarını bilmeliyiz.
"Senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, demişlerdir.
(ELÇİLERİ) Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem ( yinemi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki:
Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi( Tevhid'i) inkâr ediyoruz. Biz de onlardan İntikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu"
(Zuhruf, 23,24, 25)
 Kur'an aydınlığından mahrum olan bir kişinin bile  dünya  ve ahiret hayatını kurtarmanın ne kadar ehemmiyetli  bir hadise olduğunu idrak etmeliyiz.
Bizim kin ve nefret ettiğimiz bu uydurma ve hurafe dine bu ümmet 1400 yıldan beri mahkum edilmiştir.
Asırlardan beri doğru bir yol olarak dayatılan bu iftira ve yalan dinden son derece  bağnaz ve cahil  din adamlarına rağmen bu milleti  kurtarmak için başta
büyük bir Kur'an bilgisi, sabır, metanet, şefkat,fedakarlık, büyük bir güven,  yumuşaklık, engin merhamet duygusu ile yüklü olmak gerekir.
Allah katında İnsanların ebedi saadetlerine vesile olmak kadar güzel bir amel olabilir mi?
Allah Elçilerinin yolu budur.
Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.
Hepsi kavimlerine şunu haykırmışlardır.
",,,,,,,,Doğrusu ben, üzerinize gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum"
(Âraf, 59)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder