SIR ( 3. YAZI ) Bu karar üzerine ihvan'ın ileri gelenleri ve akçesi çok olanlar her ne kadar muhalefet ettim ise de köyümüzde görülmedik ve tekkemizde bilinmedik, hasılı şanımıza yakışmayacak israf ile bir ziyafet tertip ettiler. Keyfim kaçtı. Bir tek lokmacık alayım da ziyafettir diye toplananlar Meraklanmasın ve dahi incinmesin diye ağzıma aldığım lokma boğazıma takıldı kaldı.Hal ehline malumdur, hayret edilmeye, ,,, iki buçuk tarla ile bağı, bahçeyi, köyün taşını, toprağını, kurdunu, kuşunu son bir kez ziyaret edip hepsinden Helallik diledim. Şurası malum oldu ki Anadan atadan, bize Yadigar kalan tarik bundan geri değişmektedir ve bir daha aynı ahval geri dönüp bize nasip olmayacaktır. Köyün ihvanından birine aynı minval üzerine tekkeyi muhafaza etmesi için hilafet verip Baba ocağından çıktık. Sanki ayağı çaraklı, yüzü yanık köylülerden biri değil de, Samur kürklü bir şehzade imişiz gibi bizi koltuklayip Mercedes arabalara bindirerek şehir yerinde inşa ettikleri tekkeye indirdiler. Bu anlattıklarım da abartı yoktur. Bana gösterilen ilgi ve alaka Şehzadeye bile gösterilmezdi. Ağa Şaşırmamak elde değil. Yahu Siz bu kadar parayı helalinden Nasıl ve ne yoldan kazandınızda bu Tekke binasının duvarına döşemesine sıvadınız. Yerler silme halı, ,,,, ayağın basacak olsan içine gömülecek. Duvarlar kaplama tahta, Abdest mahalleri mermerin en iyisinden. Zikre ayrılan Odanın bir ucundan öteki ucu neredeyse görünmüyor. Görmemişlik zor zenaat. Bir köşede büzülüp kaldım. Tekke'nin bitişiğinde bizim hane halkı için de böyle Müzeyyen bir daire- Öyle diyorlar- inşa edilmiş ve hiçbir eksikiği kalmamacasına içinin Eşyası da tamam edilmiş. Şimdi de tekkeye gelecek misafirler için bir üst kat daha çıkıyorlar. Ustalar, ameleler, müritler Sanki düğündeymiş Arı gibi çalışıyorlar. Her yandan bir çalım, bir neşe, bir gösteriş bir hava ki kimsenin ayağı yer basacak gibi değil. O gece bize ayrılan daireye artık kusur ise affola böyle diyeceğiz konduk,,,, köyden getirdiğimiz eşyayı odalardan birinin bir köşesine yığdık. Ah o eşya,,,, ne kadar Zavallı, ne kadar Mahzun, ne kadar yabancı, ne kadar garip ve ne kadar yerini yadırgadı ve tahmin olunacağı gibi bir daha tarafımızdan hiç kullanılmadı. Gerisin geriye Köye gönderilip ihvanın fukarasına dağıtıldı. İşte o gece yani dairemize konduğumuz gece bir rüya gördüm. Rüyamda Güya ben Muaviye olmuşum da Şam',da İslam Devleti'nin ilk Sarayını yaptırmakta imişim. Hz Ebu Zer Gifari benimle birlikte inşa edilmekte olan Sarayı geziyor, derken gezintiyi yarıda kesip, o dik, o muhteşem, o muhkem sesi ile bana dönerek bu Sarayı halkın parasıyla yaptırıyorsan bil ki bu bir zulümdür, yok Kendi paranla yaptırıyorsan buda bir israftır,,,, dedi. Uyandım, ter içinde kalmışım her bir yanımı bir titreme almış, vücudumun bütün azaları Zangır zangır sallanıyor. Hatuna seslenip çamaşır değiştirdim. Zavallının hali beni görünce benden beter oldu. Böylece nasıl zorlu bir imtihana çekildiğimiz Ayan Beyan ortaya çıktı. Kim, bir kısmını nakledeyim ki Okuyup dinleyen ibret alsın. Başta ben olmak üzere hane halkımızda Elini sıcak sudan soğuk suya vurmaz oldu. Her gece bir başka eve her mevsim bir başka diyara konuk oldu ki, güya ihvan halkası genişlesin diye imiş. Pek tabi, davete icabet etmek gerektir ve de önümüze getirileni yemek gerektir diye. Kuş sütü kuru üzüm ile beslendiğimizden iyice şişmanlayip nefes darlığı çekmeye başladım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder