7 Eylül 2016 Çarşamba

SIR (2. YAZI )

14 Nisan 2016 Perşembe, 22:32 UTC+03
SIR (2. YAZI ) Uzak dağ köylerinden yüzleri güneş çalığı gibi müritler duyup gelerek ve bütün Ova köylerinden daha nice insanlar gelerek bizimle birlikte sırtı ile taş taşıyıp Ayağı ile çamur çiğneyerek işe koyuldu. Hanemizin Kıyıcığına bir mütevazi tekke ile bir misafirhane inşa ettik. Gitti bir zaman..... gider iken. Yani köylülük işte... yediğimiz bulgur aşı, içtiğimiz Ekşi ayran. Ama dünya metaıdır, helalinden olsun ve temiz olsun, sünnete uygun olsun da ne olursa olsun diye biz ikramı bir ölçüde Aklımızın erdiği fikrimizin yettiği gibi israftan ve gösterişten uzak tutup ilerlerken bizim posta oturmuş olduktan kelli, hala çift ve Çubuk, mal ile davar peşinde koşmamiz bel belleyip, ağaç budamamız, iki buçuk tarlayı ekip biçmemiz, Şehirli ihvanın hoşuna gitmemeye başlamış. Hele ki kimseden bir kaşık yağ, bir tutam ot, bir kuruş Akçe hediyedir diye kabul etmememiz dillere destan oldu. Tekkemizin adı fukaraya çıktı. Daha önce yolu tepip gelen, kuru ekmeğimiz ile ekşi ayranımıza razı olan, hasır üstünde yatan ihvanımız oturup bir gece dahi sohbetimizden istifade edemez olmuşlar, küskünlük el vermiş.... Düşündüm,,, hakları da var gün boyu yazıda, yabandayiz dönüp geldiğimizde Tekke'de bizi bekleyen misafirler sabırsızlık etmedeler. Sorup anlayacakları, danışıp görüşecekleri meseleleri var. Hiçbiri olmasa dahi sırf yüzümüze bakıp feyz almak dileyenler var. Biz Bu hal ile kendi kendimizle cebelleşip duralım, İhvanın ileri gelenleri kavli karar etmişler, şehir yerlerinde bir arsa temin ile tekkenin inşaatını başlatmışlar bile,,,, neden sonra haber bize ulaştı. Tasa bir idi oldu bin. Mazeret çok, kumpas Tamam. Güya ki bu inşaat işi zaten yorucu bir dünya işiymiş ve beni dahi bu işle meşgul etmek istememişler. Böylece Başımızın üzerinde dönüp dolaşan fitne bir gün Omuzumuza gelip konar oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder