16 Şubat 2020 Pazar

BAŞTAN SONA KADAR HER ŞEYLERİ YALANDIR.
"Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları hidayete iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır. Allah'ın ayetlerine inanmayanlar, sadece iftira ederler. İşte onlar yalancıların ta kendileridir"
(Nahl-104,105)
İslam dini adına yalnız Kur'an'dan konuşan doğru söyler 
 Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü, kendi içinde bulunan çözümünü ve sistemini bilmeyenler dinden ve imandan konuşma haklarını kaybederler.
Çünkü yüzlerce âyete baktığımızda dinin tek kaynağının elçilere indirilen vahyin olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla Kur'an'dan konuşmayanlar sürekli olarak Allah ve Resulü'ne iftira etmiş olacaklardır.
"De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi uyarıyorum. Fakat sağır olanlar ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar"
( Enbiya-45)
"Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver"
( Kaf-45)
 Yani yalan konuşma ve Allah ile  aldatma âhiretteki hesaplarına ağır bir vebal olarak  kaydedilecektir.
Ehl-i Sünnet muhaddislerinin uydurma kalıp cümleleri vardır.
Onlar Nebi (a.s) ı yalanlarına alet ederek şöyle derler.
"Kim şunu şunu yaparsa, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenir"
 "Kim şu  ameli yaparsa denizlerin köpüğü kadar günahı varsa affedilir. 
"Kim şu ibadeti işlerse geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır"
 İşte aynı yolun yolcusu olan  Diyanet İşleri Başkanı'nın  sözleri de bu yalanlara benzemektedir.
 Diyor ki,
"Kur'an kurslarımızın bulunduğu yerlere biz ne diyoruz, biliyor musunuz?
 "Şeytandan korunmuş bölgeler"
"Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki "Bir yerde eğer Allah zikredilirse, oraya şeytan yaklaşamaz" "Allah'ın Kur'an'ı Kerim'i orada okunursa oraya şeytan yaklaşamaz"
 Aslında böyle bir âyet yoktur.
 Allah bilir, Diyanet İşleri Başkanı'nın  kasdettiği âyetler şunlardır.
"Kim Rahman'ın zikrinden (Kur'an'dan) gafil olursa,  yanından ayrılmayan bir şeytanı musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlarda onlar, kendilerini  hidayette olduklarını sanırlar"
( Zuhruf- 36,37)
Yani koskoca Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş  bir âyetin mealini bile doğru olarak verememiştir.
 Diyanet'i ve Diyanet'in kurslarını  çok iyi biliyorum.
 Çünkü,  bende  Diyanet'in Kur'an kursunda hafızlığımı bitirdim.
 Ömrüm Kur'an kurslarında ve onların öğretmenleriyle  tartışma ve mücadelelerle   geçti.
Kur'an'ın anlaşılması ile ilgili cemaat ve tarikatları  boş verin. Onlar böyle bir şeye iman etmezler, iman edenlere de sapık gözüyle bakarlar.
 Diyanet'in binlerce Kur'an kursunda  Kur'an'ı bağlam ve bütünlüğü içinde bilen bir tane âlim yoktur.
 Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olan  Kur'an kurslarında sadece tacvid ve  Arapça metin  ezberletilir.
 Kur'an'ın anlaşılması  Kur'an'ın İlim ve hikmeti, kendi içinde bulunan çözümü  Diyanet'in umurunda değildir.
Halbuki Kur'an'ı anlatan âyetlere baktığımızda esas amacın Kur'an'ın anlaşılması olduğunu görürüz.
"Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?"
(Muhammed-24)
"Ey Resul! Sana bu mübarek kitab-ı, âyetlerini düşünsünler ve aklını kullananlar öğüt alsınlar diye indirdik"
(Sâd- 29)
 Dolayısıyla Kur'an, aynı papağan gibi sürekli tekrarlanıp sadece ezber yapılması gereken bir kitap  değildir.
Artık Kur'an kurslarına gerek kalmamıştır. İnternet ortamında öyle siteler vardır ki, istediğiniz kelimenin hangi sürede ve Kur'an'da kaç yerde tekrar edildiğini en kısa bir zamanda öğrenme imkanı vardır.
Kur'an kursları, milletin malını boş yere israf,  ümmi halkın çocuklarını  maddi ve manevi telef etme, insan kaynaklarını israf etme  mekanları  olmuşlardır.
Kur'an'ın ilminde kullanılmayacak olan hafızlığın Allah indinde hiçbir değeri yoktur.
Maalesef, üzülerek belirtmek isterim ki, Kur'an,  Şia ve Ehli Sünnet'in dininde  bir oyun ve eğlenceden ibarettir.